Pazar 27.03.2011
Son Güncelleme: Cumartesi 26.03.2011

Kadıköy ve Kaybedenler Kulübü

Kazık kadardık aslında. Ama 'Radyoda ilk aklına gelen erkek sesi' deseler, kapıştıracaklarımız hâlâ daha Orhan Boran'la Halit Kıvanç'tı. Geyiğin bu kadar dibine vurulacak, ama sulu zırtlak şaklabanlık da yapılmayacak, arada basbayağı hayat bilgisi görülecek, bazen de sırf sigara nefesleri verilip öylece durulacak, evvelimizde böyle bir şey hiç olmamıştı. Dahası, aynı radyo programında The Smiths'den sonra Ferdi Özbeğen, derken The Rolling Stones, peşinden Ümit Besen çalacak, Famous Blue Raincoat'u müteakiben Bir Teselli Ver gelecek; o güne kadar vaki değildi. 90'ların başında, özel radyoların hayatımıza soktuğu pop kültür figürlerinden Cem Ceminay'ı da seçen vardı tabii, ama bizim müdavimi olduğumuz program oydu: Kent FM 101.1'de Kaybedenler Kulübü. Kaybeden olmak, tutunamamak, kovalamak yerine durup beklemek, tek başına olmak, bunlar ilk defa yüceltiliyordu. Yalnızlıkla ilk defa bu kadar güzel dalga geçiliyordu.
'Loser' tabiri daha Özkök'ün elinde gevşememişti! '
Cool' kelimesini kullanmanın cool olduğu zamanlardı ('Serin' de denirdi). 'Loser'ın yeni yeni dolaşıma sokulduğu, ana akım medyada pek yer bulmadığı, henüz Ertuğrul Özkök tarafından ısrarla 'looser' diye gevşetilmediği günlerdi. Galiba dönem de uygundu. Check list'in bir numarasında Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ını okumak vardı. Etrafta sürüyle çakma Bukowski dolanırdı. Evet, kaybetme konsepti yükselişteydi. Unutulmaz: Çok bilindik soyadının her türlü nimetinden faydalanan, her koşulda 'win-win' mesai arkadaşımız işyerine dekontrakte bir şıklık içinde gelmiş ve "Hayat leş be abi yaa," demişti, "Hayat berbat. Leşbet." Hayatı, öyle değilse de leşmiş gibi yapmak, modaydı. Pekala bir 'cemiyet' sakini sayılabilecek hanım kızımızın ağzından çıkan bu cümleler, esasında kendileri de hiç öyle 'loser' olmayan ama yeraltı kültürünü iyi bilen iki adamdan araktı.

'Nevi şahsına münhasır' lafın gelişi değil...
Doğru zamanda sağlam konseptle ortaya çıkan, böyle konsept deyince de fena duruyor, fazla hesaplı, hesapçı duruyor, fikir diyelim, Allah için de epey bir 'koyver gitsin' tekniğiyle takılan, tabuymuş, düzenmiş, tepkiymiş iplemeyen ve nihayetinde radyo tarihimizin en şahsına münhasır, en kült programını yapan, bunun etrafında da ciddi ciddi bir kültür yaratıp yayan Kaan Çaydamlı'yla Mete Avunduk'tan arak... Filmde daha eşitlenmiş duruyorlar, programda ağırlıklı olarak konuşan Kaan Çaydamlı'ydı. 1989'da kurulan Altıkırkbeş Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni. (Yayınevinin sitesindeki manifesto, kitaplardaki toplantı notları ve de seçtikleri kitaplar, Altıkırkbeş'in meramını anlatır. Dot'un geçen sezon sahnelediği, İngiliz yazar Mark Ravenhill'in Alışveriş ve S*k*ş'ini basıyorlar en son.) Daha donanımlı ve yaşça da cüssece de büyük olan oydu. Mete Avunduk daha çok pas verirdi. Kadıköy Barlar Sokağı'ndaki (Kadife Sokak) barı Trip yıllarca Kaybedenler Kulübü'nün müritleriyle, Mete isminin yanına bir çentik atabilmek için nöbet tutan kızlarla doldu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.