Giriş Tarihi: 14.8.2011

Türk futbolunun 'Top İkonu'

Arda Turan, her fırsatta Avrupa'da oynamak istediğini söylüyordu, nihayet İspanya yolcusu. Yalnızca futbol kariyeriyle değil, oyuncu Sinem Kobal'la ilişkisi ve gece hayatıyla da bir 'top ve pop ikon' olarak adından söz ettiren Arda, artık istese de magazin sayfalarında eskisi gibi yer bulamayacak

Ufak tefek bir Bayrampaşa çocuğu, semtin arka sokaklarından birinde, sanki mahalle maçında değil de Avrupa'nın en büyük futbol stadı Nou Camp'ta Şampiyonlar Ligi final maçında oynuyormuşçasına hırsla top peşinde koşuyor. Oynarken sürekli izlendiğini düşünmesi en büyük motivasyonu. Hatta öyle ki, ne kadar çok kişi tarafından izlenirse o kadar iyi oynayacağını sanıyor.
Galatasaray'ın ve Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından biri olarak kabul edilen Arda Turan gençlere gelecekte iyi para kazanabilmeleri için ya 'topçu' ya da 'popçu' olmalarının salık verildiği bir iklimde yetişmiş jenerasyonun üyelerindendi.
Osmanlı'da gençler, humbaracı yani topçu olarak orduya girip sınıf atlamak isterdi. Türkiye Cumhuriyeti gençleri ise orduda topçu olmaktan çok, yeşil sahalarda topçu olmayı hayal ediyor. Arda da pek çok akranı gibi topçu olmak, yükselmek, ünlenmek ve para kazanmak istiyordu.
30 Ocak 1987 tarihinde İstanbul'da doğan Arda Turan, Trakya asıllı iki çocuklu, düşük gelirli bir ailenin büyük çocuğu.
Babası Adnan Turan emekli. Ancak emekli maaşı ailenin geçimini sağlamaya yetmediği için bir süre şoförlük yaptı. Adnan Turan'ın, gazetelerin ulaştırma servisinde çalışmışlığı da var.
Birkaç kere birlikte yolculuk yaptık. Bu yolculuklarda ekseriya, büyük futbolcu olacağına kesin gözüyle bakılan oğlu Arda'nın müstakbel başarılarından söz ederdi. İstanbul caddelerinde direksiyon sallarken oğlunun şöhret olup iyi para kazanmaya başlayacağı, böylelikle kendisini de rahat ettireceği günlerin hayalini kurduğunu, sanki müreffeh yakın geleceğini izliyormuşçasına yola bakan gözlerinden okuyabilirdiniz.
Babasının anlattıklarına göre Arda, çalım atmayı Bayrampaşa'nın dar sokaklarında öğrendi. Dar sokaklarda çalım atmak deyince Dar Alanda Kısa Paslaşmalar ve hatta Tabutta Rövaşata filmi geliyor insanın aklına. İlki, futbol endüstrisinin esaslı bir eleştirisi de olduğu için reytingi, izlenme oranı arttıkça 'bozulma' riski de artan Arda'nın hikayesine pek uyuyor.
DOĞMA BÜYÜME GALATASARAYLI
Arda Turan, dar sokaklarda çalımı öğrendikten sonra kelimenin profesyonel anlamıyla futbola dokuz yaşında Bayrampaşa Altıntepsispor'da başladı. Yetenekli bir orta saha oyuncusuydu.
Tekniği, Brezilyalı orta saha oyuncuları kadar iyiydi. 1999 yılında, henüz 12 yaşında iken, Fatih Terim'in isteği ile Galatasaray altyapısına transfer oldu. O günden sonra -2006 yılında Vestel Manisaspor'a kiralandığı dönemdeki bir yıllık ara dışında- hep Galatasaray'da oynadı. İlk 11'de forma giyme fırsatını 2006-2007 sezonunda Teknik Direktör Eric Gerets zamanında buldu.
10 Temmuz 2009 tarihinde Galatasaray'ın kaptanlığına getirilen ve kulübün en genç kaptanı (22 yaşında) olarak tarihe geçen Arda Turan, 2002 yılından beri de milli takım forması giyiyor.
Geçtiğimiz cuma Atletico Madrid'le sözleşme imzalayan Arda, Avrupa'ya para için gitmediğini söylüyor. İşin içine Avrupa girince parayı o kadar da önemsememesi inandırıcı. Zira büyüyüp yetiştiği kulübün -Aslan'ın- onun kariyerindeki ve kalbindeki yeri ayrı ama öteden beri gönlünde yatan aslan Avrupa'ydı. Bunu hiçbir zaman gizlemedi de. Önüne hemen her mikrofon uzatıldığında "Avrupa'ya gitmek istiyorum," dedi.
Ve nihayet muradına erdi.
Futbol otoriteleri, Arda'nın 2008'den bu yana kariyerinde bir düşüş yaşadığına inanıyor. Anne ve babası da bu düşüşten şekvacı, hatta bir ara eğlenceye düşkünlüğüyle bilinen oğullarını zapturapt altına almak istediklerini söylemişlerdi.
Arda ile ilgili sefahat ve başarı tartışmaları ister istemez insanın aklına Mustafa Kemal Atatürk'ün ünlü vecizesini -"Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim,"- getiriyor. Arda'nın performansını bu vecizedeki kriterlere göre ölçelim:
Zeki bir sporcu mu? Yalnızca Kova burcundan olduğu için değil, iyi oyun kurduğu için zeki bir sporcu, evet. Sahada Hızlı Gonzales gibi koşturduğu için çevik olduğu da gönül rahatlığıyla söylenebilir. Mamafih sporcunun çevik olması bir meziyet değil, zaruret olduğu için bu özelliğini artı saymıyoruz. Gelelim ahlak meselesine... Tanınmış bir insanı bu kriterle değerlendirirken ölçülü bir sefahatin de 'zamanın ruhu' tarafından onaylandığı günümüzde Ortodoks bir bakış açısıyla ahlak bekçiliğine soyunmak haddi aşmak olur.
Zaten Arda Turan, eskiden -Tapınak Şövalyeleri gibi bekar gezdiği zamanlarda- bir ahlak abidesi kabul edilirdi. Elbette şimdi de kimse onu ahlaksızlıkla itham etmiyor ama geçmişte olduğu gibi yeni nesil futbolculara örnek gösterildiği de söylenemez.
Eskisi kadar başarılı olsaydı arabalara ve eğlenceye düşkünlüğü o kadar konuşulmayacaktı.
Bunu kendisi de görmüş olacak ki kariyerinde yeni bir sayfa açmak istedi ve Atletico Madrid'e gitti. Zaten açıkçası şimdilik Türkiye'de miadını doldurmuştu.
Kristof Kolomb misali yeni kazançlar için yeni sulara yelken açması gerekiyordu.
Sonuç olarak Arda Turan, İspanya'ya "Dönüşüm muhteşem olacak," sloganıyla gidiyor. Hedefi, kendi beyanına göre 50 yaşında Galatasaray Spor Kulübü'nün başına geçmek. Bu hedef, genç yaşta emekli olmak zorunda kalan futbolcuların 1980'li yıllarda benzin istasyonu işlettiği, 1990'lardan itibaren antrenör, 2000'lerde ise teknik direktör, o olmazsa futbol yorumcusu olmaya başladığı da hesaba katılırsa 2010'lu yıllarda emekli futbolcu ideallerinin çıtasının ne kadar yükseldiğini gözler önüne seriyor.
Bu açıdan yepyeni bir durumla karşı karşıyayız.

YENİ FUTBOLCULARIN HAYALLERİ
Demek ki yeni nesiller yorumculuk, teknik direktörlük gibi işlerle yetinmeyecek, kulüp başkanı falan olmak isteyecek. Arda'nın başına geçmek istediği Galatasaray'ın -lisesinden ötürü- bir 'seçkinler kulübü' olduğu da hatırlanırsa, hedefinin büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Artık Arda, bir zamanlar kendisini izleyenlerin yaptığını yapmak, izlemek istiyor. Çünkü çıkarını bilen ve yükselme hırsıyla şarj olmuş eski bir 'yoksul' olarak asıl büyük gücün, izlenenlerde değil, izleyenlerde olduğunu bilmese de hissediyor.
Geçtiğimiz aylarda kaleme aldığımız Fatih Terim portresinde "Proleter dahi olmayan fakir bir babanın oğlunun Osmanlı-Türk tarihinin en köklü okulu Galatasaray Lisesi'nin öğrencilerinin kurduğu bir kulübün sembol ismi olması anlamlıdır," diye yazmıştık.
Bir işçi çocuğu olan Arda Turan'a, şayet bu yazıyı okuyorsa tırnak içindeki cümleyi birkaç kere okumasını tavsiye ederiz.
Doğrusu Arda'nın, GS başkanı olabilmesi için başkalarının -kulübün aristokratlarının- uçakla geçtiği çölleri yürüyerek aşması gerekiyor. Ama kim bilir belki de biz yanılırız ve Arda Turan, bütün sınıfsal teamülleri yerle yeksan edecek bir şeyi başarıp, Türkiye tarihinde ilk kez hem de Galatasaray gibi bir kulübün başına geçen futbolcu olur. O yapamasa bile onun jenerasyonundan birilerinin böyle bir şeyi başarması mümkün.
Bu gerçekleşirse futbolcuların daha da hedef büyütmesine şaşmamalı. Şimdiki futbolcular kulüp başkanı olmakla yetiniyor. Bir sonraki neslin futbolcuları da Cumhurbaşkanı olmak isteyebilir.
Çünkü kelimenin hem mecazi, hem de gerçek manasıyla milletin gözü bir kere açıldı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.