Deniz balığı kadar çiftlik balığı tüketiyoruz
Pek çok balığın soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıyayken, kültür balıkçılığı deniz balıkçılığının pazar payını yakaladı. Birçok kişi kültür balıkçılığını, deniz balığının kurtuluşu olarak görüyor. Ama gerçek bu değil
DEĞERSİZ' BALIKLAR YEM OLUYOR
Dünyada hiçbir ülkenin ciddi biçimde dur demediği balıkçılık sektörü, denizleri bu hızla talan etmeyi sürdürürse, balıkların yok olup, onların yerini insanoğlunun kontrolü altında tuttuğu kültür balıkçılığı alacak. Meğerki yabanıl hayatın önemini kavrayıp, denizlerdeki doğal yaşamı dengede tutmayı başarabilelim. Kültür balıkçılığı bütün dünyada inanılmaz hızla gelişiyor. Ama gastronomi sektörüne baktığımızda, tüketicilerin yine de doğal ortamda yaşayan deniz ürünlerini tercih ettiğini gözlemliyoruz. Balıkçılık sektörü ise tekne ve teknoloji yatırımını çıkarıp geçimini sağlayabilmek için doğa yasalarını çiğnemek ve soylarını tüketmek pahasına deniz balıklarını avlamayı sürdürüyor. Birleşmiş Milletler'e göre dünya balıkçılık filoları, denizlerin kaldırabileceği balık miktarının iki katı kapasiteye sahip. Bu aşırı kapasite devletlerin desteği sayesinde korunabiliyor. Hükümetlerin milyarlarca dolarlık sübvansiyonları olmasa, balıkçı filolarının varlıklarını sürdürmeleri düşünülemez. Bu sübvansiyonlar sayesinde, çiftlik balığının karşıtı olarak deniz balığı diye adlandırdığımız doğal ortamından tutulmuş balıklar gerçek değerinden çok daha ucuza satılıyor, soylarının azalması ya da tükenmesi pek ciddiye alınmıyor. Buz Devri öncesinde yaşayan insanoğlu vahşi doğayı korumak gibi bir kaygı taşımıyordu. Kendisi de doğada azınlıktaydı; sofrası için seçtiği alt türler de çok zengin doğanın içinde küçücük bir azınlık oluşturuyordu ve yaptıklarının doğa üzerinde ne gibi olumsuz etkiler yaratacağı ya da kaynakların yeterli olup olmadığı konusunda bilgisi yoktu. Modern aydın insan daha farklı bir yaratık. O, doğa kurallarını çıkarı uğruna çarpıtmasının yaratacağı sonuçların bilincinde. Hızla kirlenen, bir yandan da küresel ısınma nedeniyle özellikleri değişmeye başlayan dünya denizlerinin kritik bir noktaya ulaştığı bu dönemde; kültür balıkçılığı, deniz balıkçılığının pazar payını yakaladı. Birçok kişi kültür balıkçılığını denizlerdeki doğal yaşamın kurtuluşu olarak görüyor. Ama gerçek bu değil. Tüketim toplumlarının damak zevkine uymayan türler, çok küçük oldukları için 'değersiz' bulunan 10 binlerce ton balık, kültür balıklarına yem olarak işlenmek üzere avlanıyor. Çiftlik balıklarına verilen bazı yemlerin içerdiği insana zararlı maddelerden, çiftliklerin çevreye yaptıkları olumsuz etkilerden pek az kişinin haberi var.
DEMOKRASİ, LÜFERİ KURTARDI
Bütün dünya balıkçılık sorunları ile boğuşurken, bizler yeni bir balık sezonuna girdik. Lüferin avlanma boyunun 14 santimden 20 santime çıkarılması, onun yumurtlama erginliğine ulaşmasına yeterli olmamakla birlikte, ilk kez bir sivil kampanyanın başarı sağlaması açısından beni mutlu ediyor. Şirketlerin tam sayfa ilanlarla kampanyayı desteklemeleri de sevindirici bir yenilik. Bir balıkçı dostuma lüfer avlanma kurallarına ne kadar uyulduğunu sordum. "Vallahi bugüne dek böyle bir şey görmedim. Balık haline çinekop, sarıkanat sokmuyorlar. Restoranlar da müşterinin tepkisinden çekindiği için, kaçak avlanıp hali devre dışı bırakan balıkçılardan küçük balık almıyor," dedi. Demokrasi, insanlar için ne kadar işliyor bilmiyorum ama galiba lüferin geleceği demokratik bir tepki sonucu şimdilik kurtulmuş görünüyor.
EN SON HABERLER
- 1 Duyarsız kalmam düşünülemez
- 2 Rallici annenin co-pilot kızı
- 3 ATM Dubai’de gurur verici bir gösteri
- 4 Fedakarlığın adı anne
- 5 Futbola devam etseydim kesin GS’de oynardım
- 6 Daha az tüketmeye mecburuz
- 7 Gerçekleri sanki efsanelermiş gibi yazdım
- 8 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 9 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 10 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var