Son Güncelleme: Cumartesi 17.09.2011
25 kuruşa mutluluk veriyorum, nasıl bırakıp tatile gideyim?
Bisküvi ve çikolata ile çocukları mutlu ettiğini söyleyen Murat Ülker, hiç tatil yapmadığı iş hayatını ve resim tutkusunu ilk kez anlattı
- Sanatla uğraşınız, tutkunuz yeni değil ama Burhan Doğançay'ın Mavi Senfoni isimli eserini 2.2 milyon liraya satın alınca, projektörler üzerinize çevrildi.
- Belki Burhan Doğançay'ın kendisi meşhur bir sanatçı olduğu için öyle olmuştur.
- Burhan Doğançay ünlü tabii ki ama siz de onun değerli birçok eserine sahip olduğunuz için dikkat çektiniz...
- Biraz da şanssızlık oldu. Mavi Senfoni'nin alınmasıyla ilgili arkadaşlarla konuştuktan sonra ben yetki verdim, sonra da yurtdışına gittim. ABD'de de yönetim kurulunda olduğum için... Saat farkı da var. Haberim olmadı. Geldikten sonra baktım, hakikaten soruyorlar. O zaman benim ekibin dahi haberi yoktu gerçekten, o yüzden cevap verememişler. Başka isimler ortaya atıldı ve biraz da ayıp oldu aslında.
KADERİMİ TAKİP EDERİM
- Mavi Senfoni, sizin almak için çok heves ettiğiniz bir eser miydi?
- Benim öyle tutkularım, hırslarım yoktur.
- Nasıl yani! Peki hangi duygularınızı takip ederek sanat eserleri satın alıyorsunuz?
- Kaderimi.
- Yani, kaderiniz sizi Mavi Senfoni'ye mi götürdü?
- Burhan Doğançay'ı tanıyordum, Mavi Senfoni gibi üç eseri olduğunu biliyordum. Müzayedeye çıkacağını biliyordum ve o zaman ben de 'Şu fiyata kadar çıkabilirim,' deyip yurtdışına gittim.
- Bu demek oluyor ki sizin limitleriniz içinde olan bir fiyattan aldınız. Müzayedeye telefonla müdahale etmediğinize göre...
- Piyasadan biraz haberim var.
- Fiyat çok yüksek bulunmuştu...
- O güne kadar Mavi Senfoni ya da eşdeğer bir eser satılmamıştı ki... Satılmayınca fiyat oluşmamıştı. Kabahat bende değil yani. Fiyatı ben yükseltmiş olsaydım düşerdi, oysa sonra daha da yükseldi. Mesela şurada Mübin Orhon'un bir eseri var, o da aşağı yukarı aynı değerde. Benim alamadığım Fahrelnisa Zeid'in bazı eserleri var, onlar da o değerde.
- Alamadığım derken, almak isteyip de mi alamadınız?
- Ben de bir fiyat vermiştim ama gidip müzayedede oturup, bayrak kaldıracak biri değilim.
- Müzayedelere bizzat katılmadığınız için bazı eserleri kaçırıyorsunuz yani...
- Bir fiyat aralığı veriyorum ama... Olmuyorsa şayet, kaçırmış olmuyorum. Kader öyle tecelli etmiş oluyor. Hiçbir konuda öyle bir hırsım yok.
- İşiniz için aynı şeyi söyleyemeyiz sanırım?
- İşimde en iyiyi yapmaya çalışmak bir hırs değil, bir görev. İş hayatında performansınız yüzde 110 olmalı. Niye? Çünkü bir kişi başarılı olacak. Çok şükür biz lider bir şirketiz, lider markalarımız var. Yıldızlı 10 için çalışıyoruz. Sihri ne? Her gün her şeyi aynen yapıp, biraz daha iyi yapmaya uğraşıyoruz.
- Söz konusu sanat olunca, başka türlü davranıyorsunuz. Farklı bir koleksiyoner imajı çiziyorsunuz.
- Ben kendimi koleksiyoner olarak adlandırmak istemiyorum.
- Neden? Müthiş eserlere sahipsiniz ve Türkiye'de ve dünyada dolaştığınız galerilerden önemli eserleri satın alıyorsunuz.
- Bence eserler, sahiplerinin koleksiyonunu yapıyor. Yani bu eserler için 'Ben bunların sahibiyim,' demenin bir manası yok. Ben gelip geçiyorum. Onlar duruyor. Bunları kalıcı kılabiliyorsak, sanatseverlerle paylaşabiliyorsak, anonim olabiliyorsa bir değeri var. Saklıyorsam neye yarayacak?
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde