Pazar 04.12.2011
Son Güncelleme: Pazar 04.12.2011

Psikolojinin 'seksi' babaları

Psikolojinin iki büyük ismi Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung, Hollywood'un ünlü isimlerinin rol aldığı Tehlikeli İlişki filmi ile gündemde. Türk futbolu için Galatasaray ve Fenerbahçe neyi ifade ediyorsa, Freud ve Jung da psikoloji için aynı şeyi ifade ediyor

Profesör Sigmund Freud, Viyana'daki evinde oturmuş, birbirleriyle oynayan yarım düzine çocuğunun gürültüsüne aldırış etmeksizin tarih öncesi çağlarda yaşayan insanların toplumsal davranış biçimleri ve cinsel ahlak yasaları üzerine yeni bir teori geliştiriyordu. Doğrusu bu teori Darwin'in görüşlerinden ilham alan pek spekülatif, hatta biraz absürd bir teoriydi ama aynı zamanda 'seksi' bir fikirdi ve diğer Freud buluşları gibi ilgi görmeye namzetti. Teoriye göre insanların kabile hayatı sürdükleri çok eski zamanlarda klanın lideri olan baba; ekonomik, siyasal ve cinsel anlamda iktidarı mutlak olarak elinde bulunduruyordu. Öyle ki, kabilede akrabalar da dâhil kim varsa 'babanın malı' sayılıyordu ve istendiğinde onunla ilişkiye girmek zorundaydı. Günlerden bir gün babanın, değişik kadınlardan olan erkek evlatları bir araya geldiler ve "Birader bu iş böyle yürümez. Her şeyi babamız kontrol ediyor. Onu öldürelim ve ensesti de yasaklayalım. Böylece kimse birbirine rakip olmasın," dediler. Babalarını öldürdüler ve sonra da ölünün etini yediler.
CİNS ELLİ Ğİ YÜZ EYSEL ANLA TAN FİLM
Freud'a göre babanın katlinden sonra yaşanan ahlaki devrimle uygarlık yolunda ilk adımlar atılmaya başlandı. Freudyen gözle bakılırsa erkeklerin günümüzdeki çok eşlilik temayülünün altında bu tarih öncesi tecrübenin izleri aranabilir. Freud da Osmanlı haremi başta olmak üzere poligami ilkesinin geçerli olduğu toplumsal dokuları incelemiş ve yalnızca padişahın sahip olduğu harem kurma ayrıcalığına çok imrenmiş. (Hangi erkek imrenmez!) Poligami-kuma kültürü ilişkisi ya da tek eşlilik-çapkınlık tezadının köklerini tarih öncesi çağlarda aramak belki de Freud'dan çok, öğrencisi Carl Gustav Jung'un tarzına uygun. Çünkü ustası Freud zaman zaman felsefenin bile sınırlarını zorlayan teoriler ortaya atarken Jung da ondan geri kalmadı. Mitolojinin dibine vurdu. Arketipler olarak nitelendirdiği anne imgesi, hilebaz figürü, yeniden doğuş miti gibi köklü kavramları inceledi. İnsanda en eski atadan bu tarafa düşünsel ve duygusal izlerin ortak bilinçdışı yoluyla aktarıldığını öne sürdü. Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de psikolojinin iki 'seksi' babasının Sigmund Freud ile Carl Gustav Jung'un hayatını, fikirlerini ve ilişkilerini kısaca anlatacağız. Vesile, vizyondaki Tehlikeli İlişki (A Dangerous Method) adlı film. Öncelikle David Cronenberg imzalı film hakkında -yeni neslin deyişiyle 'spoil'lar vermeden- birkaç kelam edelim. Christopher Hampton'ın The Talking Cure adlı oyunundan uyarlanan filmde Freud'u, Viggo Mortensen, Jung'u Michael Fassbender ve Jung'un ilişki içinde olduğu Sabrina Spielrein karakterini de Keira Knightley oynuyor. Filmin tartışmasız yıldızı, Oscarlık bir performans sergileyen Knightley. Zaten film de Psikanaliz'in gelişimine ve Freud ile Jung'un ilişkisine odaklanmaktan çok Sabrina karakterine odaklanıyor. Daha çok Sabrina'nın, Jung'a, "Beni cezalandırmanı istiyorum," dediği kalça kırbaçlama ve geçtiğimiz günlerde yine ülkemize teşrif eden İtalyan diva Monica Bellucci'nin kocası Vincent Cassel'in oynadığı sevişme sahneleriyle hafızalara kazınacak filmin Cronenberg'in şanına yaraşır bir film olduğu tartışmalı. Sinek (The Fly), Çıplak Şölen (Naked Lunch), Şiddetin Tarihi (A History of Violence) ve Şark Vaatleri (Eastern Promises) gibi esaslı filmlerin yönetmeni, üç büyük yönetmen David'den üçüncüsü (diğerleri Lynch ve Fincher) Cronenberg, Psikanaliz'in iki 'seksi' babasını değil, iki babasından birinin seks hayatını anlatmayı tercih etmiş.

AN ESİNİN KA HRAMANI FREUD
Filmde hayatı incelenen Psikanaliz'in babası Sigmund Freud, 6 Mayıs 1856'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na bağlı Moraiva'nın küçük bir kenti olan Freiberg'de bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğdu. Babası, iflas etmiş bir yün tüccarıydı. Freud'un anası toplam beş kız, iki erkek çocuk doğurdu. Annesine yaranma, onun harika çocuğu olma güdüsü, Freud'un felsefesinin anlaşılmasında son derece yararlı bir bulgu. Nitekim Freud, ileride kendi deneyimlerinden yola çıkarak anne-kahraman oğul ilişkisini şöyle açıklayacaktır: "Annesinin tartışmasız gözdesi olan bir insan yaşamla mücadelesinde bir fatih duygusunu taşır." Ne var ki Freud, ilerleyen yaşlarında bir konuda başarılı olamadığı için annesinden fırça yiyecek ve bu yüzden incinecektir. Anne, bir mektubunda, "Mantıksızlık sınırında dolaşan aksiliğin ve umutsuzluğun için hiçbir neden yok. Her şeyden önce yine duyarlı bir erkek ol. Şu anda yolunu bulamayan ve bu şekilde davranarak her şeyi elde edeceği inancıyla sürekli ağlayan şımarık bir çocuğa benziyorsun," der. Bu mektubun yazıldığı tarihlerde Freud zor bir dönemden geçiyordu. İnsan ruhunu inceleyen bir hekim olarak psikolojisi gayet sağlam olan Freud zaman zaman nevroza girdi. Ama başyapıtı kabul edilen ve kendisinin de, psikolojinin Kraliyet Yolu (Via Regia) olarak gördüğü Düşlerin Yorumu'nu da nevroza girdiği 1900 yılında yazdı. Freud, bu kitabında bilinçdışı arzuların giderilmesinin bir yolu olarak gördüğü rüyaları inceledi. Çocuk-ebeveyn ilişkileri ve cinsellik üzerine Oedipus Kompleksi gibi ezber bozucu teoriler ortaya atan Freud'un mazbut bir aile yaşantısı vardı. Bilindiği kadarıyla Freud üç kız, üç erkek çocuğunun annesi karısı Martha'yı hiç aldatmadı. Eşine olduğu gibi işine de öyle bağlıydı ki, belki de psikolojinin en önemli anahtarı olarak gördüğü çocuk davranışlarını yakından inceleyebilmek için 6 çocuk yaptı. Karısı dışında kadınlardan mümkün mertebe uzak durdu. "Kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadınlar ne ister?"cümlesi ona ait ve bu cümle Freud'un, kadınları anlaşılmaz ve biraz da ürkütücü bulduğunun bir göstergesi. Sigmund Freud, hakkında en kapsamlı biyografiyi yazan yakın dostu Ernest Jones'a göre çocukluğundan beri Antik Roma'ya ilgi duyuyordu. Hem bu yüzden hem de hayranı olduğu Michelangelo'nun heykellerini incelemek için hususi İtalya'ya gitti. Roma'da San Pietro in Vincoli'de Michelangelo'nun Musa heykelinin karşısında saatlerce dikilip onu inceledi. Vezüv'ün lavlarıyla yok olmuş antik kent Pompei'ye gitti. Freud'un, Amsterdam'ın antik dünyadaki muadili olan, umumhanelerin dil bilmeyen gemiciler için erkek cinsel organıyla resmedilen tabelalarla tarif edildiği, gemicilerin fast-food yemek tıkındıktan sonra duvarlarında şimdi bile pornografik resimlerin bulunduğu civardaki genelev odalarında 'fast food' cinsel ilişkiye girdiği bu dejenere kente özel bir ilgisi vardı. Psikanaliz'in babası, kentin üzerini örten lavları bilinçdışının üzerini örten bilinç olarak görüyordu.
PSİK OLOJİNİN ÜÇ BÜYÜĞÜ
Freud, 23 Eylül 1939'da Nazi işgalinden sonra gittiği Londra'da yaşlı ve huzurlu bir adam olarak öldü. İlginç fikirleriyle yalnızca psikoloji tarihini değil, felsefeyi ve edebiyattan sinemaya sanatı da derinden etkileyen Freud, Darwin ve Marx'la birlikte tarihin en tartışılan üç popüler düşünüründen biri olarak kabul ediliyor. Freud, yalnızca hastalarının değil, kendi ruhu başta olmak üzere sağlıklı insanların ruhlarıyla da güçlü bir empati kurarak insan ırkını anlamaya çalıştı. Ona göre hayvani dürtülerle güdülenen insanın aynı zamanda uygar bir varlık olmaya çalışması trajik bir durumdu. Hayatını, bu trajediyi anlamaya adadı. Manevi oğlu Jung ise onun entelektüel mirasını reddederek analitik psikolojinin kurucusu oldu ve arketipler-ortak bilinçdışı kuramları ile düşünce tarihinde bir iz bıraktı. Yine Freud'un öğrencisi olup ondan ayrılan Alfred Adler de derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biri oldu. Yani Türk futbolu için, kuruluş yıllarına göre yapılan bir sıralama ile Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe kulüpleri neyse düşünce tarihindeki etkilerine göre psikolojide de Freud, Jung ve Adler odur.
BABAYA BAŞKALDIRAN OĞUL
Psikanali z'in Freud'dan sonraki babası Carl Gustav Jung, 26 Temmuz 1875 tarihinde İsviçre Keswill'de doğdu. Jung, teoride libidoya Freud kadar önem vermiyordu ama evlilik dışı ilişkiler yaşayan, çapkın biriydi. Yani cinsellik konusunda Freud 'teorik', Jung ise 'pratik' bir adamdı. Freud ile Jung 27 Şubat 1907'de tanıştılar. Jung, Freud'a hayran oldu. Öyle ki Psikanaliz'e ilişkin bilgi edinen herkesin cennet ağacından bir meyve yediğini söylüyordu. Freud da Jung'dan "Oğlum ve mirasçım," diye söz ediyordu. Gelgelelim bu saadet uzun sürmedi. Zamanla aralarında fikir ayrılıkları ve rekabet baş gösterdi. Freud, libidoyu cinsel enerjiden öte bireyin bütün enerjileri bağlamında ele alırken Jung kuramında cinselliğin işlevini sınırlandıyor ve libidoyu gerçek, görünen cinsel enerji bağlamında ele alıyordu. Psikolojinin iki büyüğünün dostlukları ve entelektüel ilişkileri 1914 yılında tamamen bitti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.