2012'nin 'siyasi falı'
Türkiye, 2012 yılında birbiriyle bağlantılı üç farklı alandaki pek çok mesele ile uğraşacak. Dış politikanın ana gündem maddesi Irak ve Suriye'den başlayarak Ortadoğu. İç politikaya ise yeni anayasa hazırlıkları, demokratik açılım ve PKK ile mücadele damgasını vuracak
BİR NUMARALI GÜNDEM ORTADOĞU
Ama büyük bir doğal, toplumsal ve siyasal dönüşümün eşiğinde olduğumuzu, daha doğrusu bu dönüşümü zaten yaşadığımızı düşünebilirsiniz. 8,9 şiddetindeki Japonya ve 7,2 şiddetindeki Van depremleri başta olmak üzere doğal afetler, dondurucu soğuk ya da aşırıcı sıcaklar, Arap Baharı, ekonomik bunalım ve terör gibi hadiseler bu dönüşümün işaretleri olabilir. Özellikle depremler, Arap Baharı, ekonomik bunalım ve terör ülkemizi doğrudan ilgilendiren sorunlar. Bu nedenle Türkiye'yi merkeze alarak bu gelişmelerin 2012'deki muhtemel yansımalarını ele alacağız. Geçmiş yıllardan kalan miras ve mevcut işaretler, Türkiye'nin, mesaisini bu yıl üç temel alandaki sorunlarla harcayacağını gösteriyor. Bu alanlardan ilki ve belki de en önemlisi dış politika. Zira AK Parti iktidarından sonra Türk siyaseti dışa yöneldikçe ülke dışındaki gelişmelerin etkisi ve önemi artmaya başladı. Arap Baharı'nın devam ettiği ve ABD'nin Irak'tan çekildiği hesaba katılırsa Türkiye'yi bu yıl en fazla meşgul edecek dış politika konularının Suriye ve Irak olacağını öngörmek kehanet olmaz. ABD'nin Irak'a müdahalesi Batı'nın, görünürde hiç istemediği bir şeye bölgede Şii nüfuzunun artmasına yol açtı. Giderek daha totaliter eğilimler gösteren, hatta yardımcısı hakkında tutuklama emri çıkartan Irak'ın Şii Başbakanı Nuri El Maliki, hem Sünnilerin hem de Kürtlerin tepkisini çekiyor. Irak'ın Kürt Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Sünni Başbakan Yardımcısı Tarık El Haşimi, Maliki'ye rest çekti. İran'ın telkinleriyle Irak'ta giderek güçlenen Şii rejimin -şayet kısa zamanda devrilmezse- Suriye'deki Nusayri rejimi ile de yakın ilişkiler kurması sürpriz olmaz. Bu, Türkiye'nin bölgedeki etkinliğini azaltacak bir gelişme. Aslında Irak'ın, hatta 11 Eylül'den sonra Afganistan'ın işgalinden bu yana ABD'nin bölgeye yönelik tüm müdahalelerinin hep İran lehine sonuçlar doğurduğu düşünülürse insan "ABD bölgeye acaba Türkiye ile İran arasındaki rekabeti körüklemek için mi müdahale etti?" diye düşünmeden edemiyor. Başlangıçta bu amaçlanmamış olsa bile şu anda Türkiyeİran ilişkileri tarihin pek çok diliminde olduğu gibi yine elektrikli bir dönem yaşıyor. Osmanlı'nın ilk dönemlerinde sürekli savaşan, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında bazı ufak tefek sorunlar yaşayan ve Soğuk Savaş döneminde farklı kamplarda yer alan iki ülke şimdi yine ayrı kampların coğrafi öncüleri olmanın sıkıntısını yaşıyor. Hariciyede Ortadoğu'nun dışındaki gündem maddesi ise Avrupa. Ekonomik krizin süreceği Avrupa ile ekonomik ve siyasi ilişkiler Türkiye'nin 2012'deki en önemli meselelerinden biri olacak. Her ne kadar ekonomisi biraz sarsılsa da Avrupa Birliği, 2012 yılında da dünyanın en zengin bloğu olmaya devam edeceği için ekonomik açıdan iştah açıcı olma özelliğini de sürdürecek. Belki Türkiye, Avrupa Birliği'nin eskisi kadar hevesli bir adayı değil ama siyasi açıdan Avrupa her zaman Türkiye'ye model olmaya namzet.
YENİ YIL, YENİ ANAYASA YILI
İç politikada ise bu yıl Türkiye'yi en çok meşgul edecek meselenin yeni anayasa hazırlıkları olduğu söylenebilir. Yani 2012 bir anlamda yeni Anayasa yılı olacak. Bu haberi, Türkiye siyasi tarihindeki devletçi figürlerden biri olan TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in muştulamış olması ironik. Elbette yeni anayasayı, onu yapacak kurum olan yasamanın başındaki kişinin haber vermesinden daha normal bir şey olamaz. Ancak bu idari teamül bile olaydaki ironiyi ortadan kaldırmıyor. Çiçek, yeni Anayasa'nın 2012, mecazi anlatımla Marduk yılı sonunda tamamlanması için bir şart da koştu. Sivil Toplum Kuruluşları'nın (STK) anayasa çalışmalarına destek vermesi... STK'lar sürece ne kadar katılır, katkı sağlar bilinmez. Ama yeni anayasa nasıl olabilir sorusunun cevabını bulmak için 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talebi üzerine Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanan anayasa taslağına bakmak yeterli. Taslakta 1982 Anayasası'ndaki başlangıç bölümü, otoriter ve devletçi felsefenin izlerini taşıdığı gerekçesiyle tümüyle değiştirilmişti. 1982 Anayasası'ndaki "Dili Türkçedir" cümlesinin yerine, aynı anlamı daha doğru ifade etmek üzere, "Resmî dili Türkçedir" cümlesi konulmuştu. 2007'de ilk hazırlıklarına başlanan yeni Anayasa'yla ilgili şu ana kadar yaşanan zorluklar, silahlı olanın sınırsızca güç kullandığı darbe dönemleri dışında anayasa yapmanın pek de kolay olmadığını gösteriyor. Ama eğer Türkiye'deki her iki insandan birinin oyunu almış bir partinin öncülüğünde de anayasa yapılamayacaksa Türkiye, darbe zamanları haricinde kolay kolay anayasa yapamaz. Sonuç olarak Anayasa yapma çalışmalarının damgasını vuracağı 2012 zorlu bir yıl olacağa benzer. Her şeye rağmen Türkiye, terör ve Kürt sorununu çözmeye hiç bu kadar yakın olmadı, darbe dönemleri dışında yeni Anayasa yapmayı bu kadar arzulamadı ve Osmanlı'dan beri dış politikada hiç bu kadar aktif ve etkili olmadı. Mayaların binyıllar öncesinden kıyamet senaryoları yazdığı göz önüne alınırsa bizim 2012 siyasi falımızın pek iyimser olduğu düşünülebilir. Dumanı üstünde 2012, mutlaka zorlu, ama kelimenin tam anlamıyla pek çok yönden 'yepyeni' bir yıl olacak.
PREDATÖRLERLE GELEN BAŞARI
Türkiye'yi 2012 yılında meşgul edecek üçüncü önemli mesele ise PKK'yla mücadele ve örgüt militanlarının dağdan indirilmesi. Türkiye, yaklaşık 30 yıllık terörle mücadele tarihinde 2011'in son çeyreğinde yakaladığı operasyonel başarıyı hiçbir zaman yakalayamamıştı. (Irak sınırında kaçakçıların PKK'lı sanılarak öldürülmesinin bu başarıyı gölgelediğini yeri gelmişken söyleyelim.) İlk kez örgüte bu kadar net kayıplar verdiriliyor. Kurumlar arası işbirliği tam ve istihbarat süreci ilk kez bu kadar sağlıklı işliyor. Militanların saklandığı mağaralar güvenlik güçleri tarafından kolayca bulunuyor. Bu durum, acaba güvenlik güçleri daha önceden de buraları biliyor muydu sorusunu beraberinde getiriyor. Ya da havadan nokta istihbarat veren İsrail malı Heron'ların yapamadığını, daha doğrusu yapmadığını Amerikan malı Predatörler mi yapıyor ihtimali akla geliyor. Öyle ya, Predatörlerin sessiz sedasız İncirlik'ten havalandığı günden beri sığınaklar birer birer tespit edilmeye başlandı. İlk olarak 20 Ekim'de Çukurca'da 24 askerimizi şehit eden teröristlerin yerleri belirlendi. Kazan Vadisi'nde PKK kaynaklarına göre 38 terörist öldürüldü. 12 Kasım'da Amanos kadrosundaki PKK'lıların Mersin'e doğru gittiği istihbaratının alınması üzerine 8 kişinin yakalandığı açıklandı. 15 Aralık'ta Bingöl Yayladere'de 8 teröristin öldürüldüğü haberi geldi. 19 Aralık'ta Diyarbakır Dicle kırsalında yapılan operasyonlarda 20 teröristin öldürüldüğü açıklandı. 24 Aralık'ta Şırnak'taki Cudi Dağı'nda yapılan operasyonlarda 27 PKK'lının öldürüldüğü, 5'inin de sağ yakalandığı açıklandı. Toplam olarak son dört ay içinde PKK'nın 362 zayiat verdiği, 500 civarında militanın da teslim olduğu söyleniyor. Eğer bu askeri başarı Nevroz'a kadar sürdürülürse hemen sonrasında baharla birlikte yeni demokratik açılım paketini uygulamaya başlamak gerekecek. Üst üste darbeler alan örgütün militanları, PKK'nın giderek köşeye sıkıştığını ve teslim olurlarsa devletin kendilerini yok etmeyeceğini, topluma kazandıracağını gördükçe dağdan inmeye ikna olabilirler. Bu arada KCK operasyonları da Kürt meselesinde çok önemli bir parametre haline geldi. Bu operasyonların seyri, neredeyse PKK'nın dağdan indirilmesi kadar önem kazandı. Örgütün dağdan indirilmesi hiç de kolay değil. Ama gerçekleşirse yeni Türkiye'nin önündeki en büyük engel de ortadan kalkmış olacak.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut