Giriş Tarihi: 15.1.2012

Akran zorbalığı çok yaygın

Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinin TÜBİTAK'ın desteğinde gerçekleştirdikleri bir araştırma, akran zorbalığının ne kadar yaygın bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Proje yöneticisi Doç. Dr. Metin Pişkin "Çok yaygın ve temel bir sorun olmasına rağmen, medyada gündeme gelmediği sürece akran zorbalığı yok sayılıyor, görmezden geliniyor," diyor

Sabah Pazar olarak geçtiğimiz hafta 'Okullarda Akran Zorbalığına Hayır' başlıklı bir yazı dizisi ve kampanya başlatmıştık. Bir ay sürmesini planladığımız bu yazıların ilkinde akran zorbalığının türlerini, yol açtığı olumsuz sonuçları ve toplumdaki yanlış, yerleşik algıları ele almıştık. Yazımız üzerine gazetemize sayısız e-posta ve telefon geldi. Telefon açanlar arasında veliler, öğrenciler, öğretmenler, zorbalığa geçmişte maruz kalanlar, hatta bu zorbalığı uygulayıp pişman olanlar da vardı. Yazımız üzerine bize ulaşan bazı gazeteci arkadaşlarımız ve okul yöneticileri ise akran zorbalığı sorununun iddia ettiğimiz kadar yaygın ve önemli bir sorun olmadığını ileri sürdü. Bu konuda tatmin edici bir çerçeveye ve elle tutulur istatistiki verilere sahip olup olmadığımızı sorguladılar. Konuya açıklık getirmek üzere, TÜBİTAK desteğiyle yapılan ve geçtiğimiz günlerde onaylanan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşıyoruz. 12 bölgede, 60 lisede ve 10 bine yakın öğrenciyle görüşülerek yapılan bu araştırma, Türkiye'de bugüne kadar yapılmış ilk ulusal çapta araştırma olma özelliğine sahip.
"ZORBALIĞIN PANZEHİRİ DOSTLUKTUR"
Liselerde Şiddetin Saptanması Ve Okul Temelli Şiddeti Önleme Programının Geliştirilmesi adlı projenin yöneticisi Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Metin Pişkin. Bu araştırma ve projede yer alan diğer akademisyenlerin adları: Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş, Doç. Dr. Şakir Çınkır, Yrd. Doç. Dr. Tuncay Ayas, Yrd. Doç. Dr. Cem Babadoğan, Yrd. Doç. Dr. Ömay Çokluk, Araş. Gör. Gökhan Atik, Araş. Gör. Murat Boysan, Araş. Gör. Temel Kalafat, Birsen Şahan. Projenin yöneticisi olan Doç. Dr. Metin Pişkin, Türkiye'de 'akran zorbalığı'nı, 2002 yılında yayımladığı bağımsız bir makale çerçevesinde inceleyen ilk kişi. Onun makalesinden önce bu konu okulda şiddet çerçevesinde gündeme geliyor ve aslında pek de önemsenmiyordu. Kavramı o tanımladı, ilişkili olduğu faktörler ve alınabilecek önlemler hakkında ilk derli toplu çalışmayı o yaptı. Alan araştırmaları ve anketlerle sorunun yaygınlığını gözler önüne seren de o oldu. Pişkin'le çalışmaları ve son yaptığı araştırma hakkında konuştuk.
- Ne kadar zamandır 'akran zorbalığı' konusunda çalışıyorsunuz?
- 2000 yılından beri. Yüksek lisans çalışmam bu konuda yapılmış ilk bağımsız çalışmaydı. 2002 yılında yayımlandı.
- Şiddet ve zorbalık kavramlarını birbirinden ayıran da sizsiniz sanırım.
- Zorbalığın iki ayırt edici özelliği var. Birincisi taraflardan birinin güçlü, diğerinin zayıf olması... İkincisi, şiddet eyleminin süreklilik göstermesi. Bu iki durum gerçekleştiğinde olayı zorbalık olarak tanımlıyoruz. İki öğrencinin birbiriyle kavga etmesi bunun dışında kalıyor mesela. Zorbalık, güçlü olan tarafın zayıf olan tarafı bilerek, isteyerek ve tekrarlanan bir şekilde ezmesi, ona şiddet uygulaması durumuna verdiğimiz addır.
- Dünyada bu konu ilk kez nasıl gündeme geldi?
- Konuyla ilgili çalışmalar ilk olarak dört öğrencinin intihar etmesi üzerine, 90'lı yılların başında Norveç'te başladı. Türkiye'de ancak 2006 yılında okullardaki şiddet olaylarının yoğun bir şekilde medyaya yansıması üzerine gündeme geldi. O zaman Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde benim de katıldığım çalışmalar yapıldı. Şiddetle mücadele eylem planı oluşturuldu. Şiddetle mücadele komisyonları kuruldu. Şu an olaylar sıcaklığını kaybettiği için istenildiği gibi çalıştığından emin değilim.
- Araştırmanızdaki veriler ne kadar güvenilir?
- Türkiye'deki 12 farklı ekonomik, sosyal ve idari bölgenin hepsini, farklı okul türlerini kapsayan, tüm ülkeyi yansıtacak şekilde alınmış bir örneklem bizimkisi. Bu alanda şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışma. 2008 yılından bu yana devam ediyoruz ve raporumuz yeni onaylandı.
- Sadece 'Şiddete maruz kaldınız mı?' diye sormamışsınız. Aynı zamanda 'Şiddet uyguladınız mı?' diye de sormuşsunuz. Öğrenciler de epey açık cevap vermiş. Tokat, yumruk, omuz, dirsek atanlar, yiyenlerden fazla çıkmış.
- Yıllar içerisinde benim de dikkatimi çeken bir şey oldu bu söylediğiniz. Çeşitli televizyon dizileri ve programları nedeniyle okul çağındaki gençler arasında yanlış bir delikanlılık ve kabadayılık algısı yerleşti. 10 yıl önce yaptığım araştırmalarda bu eylemlerini övünülecek bir şey gibi sunmaları daha az rastlanan bir şeydi.
- Bazı okullarda zorbalıkla mücadeleye dair uygulamalar yaptınız. Yararı oldu mu?
- Öğrencilere, velilere, öğretmenlere ve okul personeline verdiğimiz eğitimin nisbi yararları oldu ama akran zorbalığı ve şiddetle mücadeleyi, eğitimin bir parçası haline getirmek gerek. Geçici çözümlerin sonuçları kalıcı olamıyor. Temelde bu şiddetin panzehiri arkadaşlık ve dostluktur. Gittiğimiz okullara bir seminer ya da konferans çerçevesinde gittiğimiz için biz döndüğümüzde anlattıklarımızın çok azı uygulanmaya devam ediyor.
- Şiddete maruz kalan öğrencilere ne tavsiye ediyorsunuz?
- Öğrenciler şiddete şiddetle karşılık vermesinler; aileler tarafından çoğunlukla telkin edilse de bu kesinlikle yanlış bir yöntem. Sükunetlerini koruyup kendilerine duydukları güveni göstersinler. Zorbaya, durmasını ve kendisini rahat bırakmasını söylesinler. Hemen değilse bile zamanla etkisini gösterecek bir yöntemdir bu. Duygularıyla değil, akıllarıyla hareket etsinler. Zorbalığın gerçekleştiği ortamdan uzaklaşıp daha kalabalık yerlere gitsinler. Bunu ispiyonculuk olarak düşünmeyip, yetişkinleri olaydan haberdar etsinler. Kendilerinin başına gelmiyorsa bile zorbalığa seyirci kalmasınlar.
OKUYUCU MEKTUPLARI
BENİM OĞLUM BİR ZORBA
C.B. (İstanbul):
"Oğlum bir özel okulda okuyor. Kendisine daha ilkokul 3. sınıfta iken 'aktif' teşhisi konuldu; terapi gördü, ilaç kullandı. İlkokul öğretmeninden çok dayak yedi. Şimdi 16 yaşında ve ne yazık ki yazınızda anlattığınız zorbalığın bütün özelliklerini taşıyor. Her sorununu kavga ve hakaretle çözüyor. Öfkesini kontrol edemiyor. Arkadaşlarına zarar veriyor. Bazen bunu hatırlamıyor bile. Öğrendiğini çok çabuk unutuyor, eleştiriye dayanamıyor. Okul idaresinden, öğretmenlerden ve oğlumun zorbalık yaptığı çocukların ailelerinden sürekli şikayet geliyor. Son olarak, okul idaresi kendisini okuldan almamızı rica etti. Sorun şu ki, babasını hiçbir çözüme ikna edemiyorum. Ne zaman bu konudan söz etsem bağırmaya başlıyor."

ANNE BANA ŞEFKAT GÖSTERİR MİSİN?
Z. Akel (İskenderun):
"Kızım 7. sınıfa gidiyor ve beş yıldır akran zorbalığına maruz kalıyor. Fiziksel özellikleriyle dalga geçiyorlar. Esmerliği nedeniyle kendisine 'orangutan, maymun' gibi lakaplar takılıyor. Hatta Facebook'una bu hayvanların fotoğrafları gönderiliyor. Bu yüzden küçücük yaşında kızımın yanaklarındaki ayva tüylerini aldırmak zorunda kaldım. Kaşlarını yaptırdım. Bir gün bacaklarındaki tüylerle dalga geçmişler. Babasının jiletiyle onları almaya çalışırken ayağını kesti. Sıkıntıdan ayak tırnaklarını yiyor. O da yetmedi, eklem yerlerinde döküntüler başladı. Okula gitmek istemiyor. Gitmediğinde mutlu oluyor. Okuldan üzgün geliyor ve kucağıma atlayıp 'Anne bana şefkat gösterir misin?' diyor."

BAŞIMA BELA MISIN?
N.Y. (Ankara):
"24 yaşındayım. Kamuda memur olarak çalışıyorum. İlkokulda, ortaokulda ve lisede sürekli ismimle alay edilirdi. Mahkeme kararıyla ismimi değiştirdim. Sürekli dışlanırdım. Konuştuğumda alay edilirdi; kimseyle konuşamaz hale geldim. Lisede sürekli bıçakla tehdit edilip haraç vermeye zorlandım. Ailemden hiç yardım alamadım, çünkü evde de şiddet görüyordum. Babam beni akranlarımla kıyaslayıp 'işe yaramaz' olarak görüyordu, kardeşlerimi kayırıyordu. İlkokul dördüncü sınıftayken bisikletten düştüm, kolum kırıldı. Hiç unutamam, hastaneye giderken 'Başıma bela mısın lan!' diyerek attığı tokatları. Okuldayken cinsel şiddet hariç yazınızda anlattığınız bütün akran zorbalıklarına maruz kaldım. Artık kimseyle arkadaşlık kuramıyorum. 18 yaşımda depresyona girdim ve iki yıl tedavi gördüm. Şimdi ailemle bile görüşmüyorum. Borsayla ilgileniyorum, hayvanları ve çocukları çok seviyorum."

KOLİ BANDIYLA BAĞLADILAR
M.Ç. (Antalya):
"Kocamın hastalığı ve yatalak olması nedeniyle memleketimize geri döndük. Oğlumu buradaki sınıf arkadaşları bir türlü benimsemedi. Zayıf bir çocuk olması, babasının hasta olması nedeniyle sürekli onu kovaladılar ve eziyet ettiler. Hatta bir gün okul çıkışında onu evden getirdikleri koli bandıyla bağlayıp okulda hapsetmişler. Kayboldu zannettik. Okul idaresinden sınıfını değiştirmelerini istedik ama bunu çeşitli bahaneler ileri sürerek kabul etmediler. Müfettiş geldiğinde 'Okulumuzda sorun yok' izlenimi vermek için ağız birliği ettiler. Oğlum o günden sonra sürekli okuldan kaçtı ve okumak istemedi."
İKİSİ DE ŞİDDET GÖRÜYOR
S.C. (İstanbul):
"3. sınıfta okuyan biri kız, diğeri erkek ikizlerim var. Her gün yeni bir şikayetle geliyorlar. Kız çocuğumu 4. sınıfta okuyan bir erkek öğrenci sürekli takip edip şiddete maruz bırakıyor. Ayağına çelme takıyor, laf atıyor, göz hapsinde tutuyor. Oğlum ise sürekli itip kakılıyor, topu patlatılıyor, oyundan atılıyor. Ben öğretmenle konuşuyorum, onlar da sorunlu öğrencilerle konuşuyorlar ama hiçbir şey değişmiyor."
BİZE ULAŞIN ?
Bu yazıda anlattıklarımız sizin ya da bir yakınınızın başından geçtiyse ya da halen geçmekteyse ? Kampanyamıza destek vermek, sorunun nedenleri ve çözüm önerileri hakkında görüş bildirmek istiyorsanız 'Akran Zorbalığına Hayır!' kampanyamıza katılın. Şikayet ve dileklerinizi bizimle paylaşın. Telefon: (0212) 354 34 40 E-mail: ibrahim.altay@sabah.com.tr

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.