Giriş Tarihi: 5.2.2012

Arap Baharı'nın 'postmodern Lawrence'ları

İngiliz casus Lawrence, bir asır önce ilk Arap Baharı'nı başlatmış ve Ortadoğu'yu Osmanlı'dan koparmıştı. Şimdi aynı şeyi ABD Özel Kuvvetleri'nin 'postmodern Lawrence'ları yapıyor. Yeni trend, gayrinizami harp

Bundan yaklaşık 100 yıl önce, yeryüzündeki ilk Arap Baharı'nı başlatan İngiliz casus Thomas Edward Lawrence, Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa'ya Irak cephesindeki Kut'ül Ammare muharebeleri öncesinde rüşvet teklif eder. Arapları, Osmanlı'ya karşı kraliçenin sterlinlerinin büyüsüyle ayaklandıran efsane İngiliz casus, rivayete göre Halil (Kut) Paşa'ya 2 milyon pound önerir. Paşa teklifi elinin tersiyle iter. Ve tarihe, yalnızca Nisan 1916 muharebelerindeki başarılarıyla değil "Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada (Kut'ül Ammare) görüyoruz," sözleri ile de geçer. Vaktiyle Osmanlı hakimiyetindeki topraklarda, bir asır sonra Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya uzanan yeni bir 'Arap Baharı' yaşanıyor. Rüşvet, silah yardımı, askeri eğitim, kısaca 'ayaklandırma harekâtı' için gereken her şeyin yapıldığı yeni Arap Baharı'nın da 'Arabistanlı Lawrence' gibi mimarları var. Ne var ki, modern çağın propaganda ilkeleri gereği, efsaneleşmiş ataları Lawrence kadar meşhur değiller. Olmaları da istenmiyor zaten. Onlar (özel harpçiler), istihbaratta ve savaşta da postmodernizmin ilkelerinin geçerli olduğu çağımızın gizli savaşçıları. Günümüz düzeni, 15 dakikalığına 'etkisiz meşhurlar' üretirken, rejim değiştiren 'etkili, güçlü meçhuller' de yaratıyor. ABD ve İngiltere gibi NATO ülkelerinin seçkin askeri birlikleri, yani 'özel kuvvetler'i var. Tabii Rusya, İran gibi NATO üyesi olmayan ülkelerin de... Ontolojik manada savaşla özdeşleşmiş İsrail'in özel kuvvetleri de var elbette ama Lübnan ve Filistin dışında pek etkin değil. İran'ın göbeğinde nükleer fizikçi öldürebilen Mossad varken buna gerek de yok. Mossad'ın suikast ünitesi Kidon, özel kuvvetlerin vazifesini zaten 'layıkıyla' yapıyor.
YENİ SAVAŞ TRENDLERİ
Her şeyin olduğu gibi, savaşın da trendi, modası var. Bu manada konvansiyonel savaş, yani cephe savaşı günümüzde demode. Belki de ABD'nin Afganistan'ı ve Irak'ı işgali çağımızın son konvansiyonel savaşları olacak. Ki bu savaşlarda da konvansiyonel olmayan harp usulleri kullanıldı. Cephe savaşlarının demode olmasının iki sebebi var: En önemlisi ekonomik sebep. Zira ABD'nin Afganistan ve Irak için 4 trilyon dolar harcadığı öne sürülüyor. Bir diğer sebep işgal sonrasında istenen sonuçların ortaya çıkmaması (Bkz: Irak'ın, Şiiler üzerinden İran'ın denetimine geçme riski) ve dünya kamuoyunu savaşların haklılığına ikna etmede zorlanma. ABD, şimdilerde harıl harıl yeni nesil savaş stratejileri üzerinde çalışıyor. Çalışmakla da kalmıyor bu stratejileri uyguluyor. Kaddafi'nin devrilmesinde ABD Özel Kuvvetleri'nin Libyalı muhaliflere verdiği askeri eğitimin yadsınmaz bir etkisi var. Örtülü ödeneklerle çalışan sivil-asker özel kuvvetler unsurları, bir başka deyişle 'postmodern Lawrence'lar Libya'daki işin bir benzerini şimdi Suriye'de yapmaya çalışıyor. Tabii nükleer programı NATO için sorun teşkil eden İran da ABD'nin gündeminde. Ancak ABD, İsrail gibi İran'ın nükleer tesislerini bombalayıp konvansiyonel savaş çıkarmayı istemiyor. Bunun yerine özel kuvvetler eliyle bir 'Fars Baharı' dalgası yaratarak, mümkünse İran'daki rejimi değiştirmeyi hedefliyor. ABD, Ortadoğu'yu dönüştüren Arap Baharı'nı lehine çevirmeye çalışırken, Türkiye'nin 'seküler Müslüman' kimliğinden yararlanmak istiyor. Bu süreçte Türkiye'nin 'laik bir İslam ülkesi' olarak Ortadoğu'ya model olması bekleniyor. Peki, Arap Baharı'nda vagon pozisyonundaki ülkelere özel operasyonlar yapan güç; lokomotifi, yani Türkiye'yi rahat bırakır mı? Eğer operasyonlar lokomotifi bozacaksa bırakır. Ama yörüngeden sapma görürse dünyanın en etkili terör örgütünü, yani PKK'yı (Övmek için söylemiyorum, başka rakibi yok) devreye sokabilir. Eski bir Özel Kuvvetler subayı olan Mete Yarar'a göre PKK, kritik durumlarda zaten devreye giriyor. Yarar; çok sayıda şehit verilen Dağlıca, Aktütün ve Çukurca'daki PKK saldırılarında özel harp taktiklerinin kullanıldığını düşünüyor. ABD'nin, PKK'yı İran'a karşı kullandığı malum. Türkiye'ye yönelik faaliyetler ise daha çok Türkiye-İran rekabetini kızıştırmak ve iki ülke arasında en azından soğuk savaş ortamı yaratmak için yürütülen psikolojik harp-harekat (PH) operasyonlarından oluşuyor. 'İran ajan hemşireler gönderiyor,' türü haberler bu tür PH faaliyetlerinin ürünü. Benzer PH teknikleri İsrail tarafından da kullanılıyor. Mesela Türk gazetelerinde Mossad Başkanı Tamir Pardo'nun görevi bırakması gerektiği yönünde bir haber yer almazken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İsrail gazetelerinde İran'la yakın ilişki içindeymiş gibi gösteriliyor ve açık açık "Görevden ayrılmasında bizim açımızdan fayda var," deniliyor. İsrail'in de yeni savaş trendlerini yakından takip ettiğini takdir edersiniz. Zaten özel harp işinde mahirler. Sırası gelmişken yeni işittiğim bir iddiayı - 'komplo teorisi olabilir' şerhini koymakla birlikte- paylaşmak isterim. İddiaya göre İsrailliler, tecrübeli oldukları psikolojik harp faaliyetlerinin yanı sıra şu sıralar 'özel biyolojik savaş' metotlarıyla ilgili çalışmalar yürütüyorlarmış. İster inanın ister inanmayın, Tel Aviv'deki laborutavarlarda 'biyolojik suikast' operasyonlarında kullanılacak formüller için fareler üzerinde deneyler yapılıyormuş. Kanser hücresi transferi de araştırma konularının başında geliyormuş. Kemoterapi gören İranlı nükleer fizikçi sayısında artış gözlenirse bilin ki deney başarıyla sonuçlanmış demektir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.