Pazar 04.03.2012
Son Güncelleme: Cumartesi 03.03.2012

Çay yetiştiriciliği İnönü'yle başlamadı

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye'de çay ekiminin İnönü döneminde başladığını söylese de Kemalettin Kuzucu'nun Bin Yılın Çayı adlı doktora çalışması, aksini gösteriyor. Kitap, çayın çok eski tarihlerden itibaren Anadolu'da yetiştirildiğini ortaya koyuyor

Türkiye, çay üretiminde dünyadaki ilk beş ülke arasında. Tüketimde birinci sırada. Türkiye'de yaşayan pek çok kişi için çaysız bir hayat, mümkün değil. Peki, kahvaltıdan akşam yemeğine, dost meclislerinden sevgiliyle buluşmaya kadar masalarımızdan eksik olmayan çayın, Türkiye'deki tarihi hakkında neler biliyoruz? Bugün Türkiye'yle özdeşleşmiş ve kendine has bir karakter kazanmış olsa da çayın Uzakdoğu dışındaki coğrafyalarda üretilmeye başlaması, birkaç asırdan eski değil. Geçtiğimiz aylarda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de çaycılığın İsmet İnönü döneminde başladığını söylemişti. Yaygın üretime başlanması anlamında düşünürsek, haksız değil. Ama bu, daha önce Türkiye'de çay bitkisinin ekilip biçilmediği ve içilmediği anlamına gelmiyor. Kapı Yayınları'nın yayımladığı bir doktora tezi, Bin Yılın Çayı (Osmanlı'da Çay ve Çayhane Kültürü) çayın Türkiye'deki tarihini Osmanlı döneminden başlayarak inceliyor. Yazarı Kemalettin Kuzucu. Sunuş yazısında bir sitem dikkatimizi çekiyor. Kuzucu, doktorasını bitirmeye çalışırken, Anadolu'da öğretmenlik yapmaktadır. İddiasına göre yöneticileri, yaz tatillerinde bile bilimsel çalışmalar yapmak üzere büyük şehirlere gitmek konusunda kendisine zorluk çıkarır. Kuzu şunları söylüyor: "Ancak bir tarih araştırmacısının Osmanlı Arşivi'ne gitmesinin önem ve gerekliliğini kendilerine anlatamadığım, bu nedenle temmuz, ağustos gibi eğitim ve öğretimin olmadığı dönemlerde bile araştırma izni vermeyen, yöneticiliği sadece koltuk doldurmaktan ibaret sayan anlayışın, şahsım ve üniversite üzerinde meydana getirdiği tahribata değinmeden geçemeyeceğim." Görülen o ki yazar, yılmamış ve 602 sayflık bu dev araştırmayı tamamlamış. Bin Yılın Çayı, Türkiye'de çay hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırma..

EDEBİYATTA DA YER VERİLDİ
Kuzucu kitabında, çayın Türkiye'ye ilk olarak hangi yolla, ne zaman girdiğini, çay hakkında yazılan ilk risaleleri, ilk çay yetiştirme girişimlerini, çayın ekonomik değerini, toplumsal mekanlar olarak çayhanelerin kamusal alanın oluşmasındaki rolünü kapsamlı bir şekilde işlemiş. Çayın edebiyattaki ve gündelik hayattaki yerini zevkli anektodlarla ve örneklerle anlatmış.
ÖNCE HOPA VE ARHAVİ'DE YETİŞTİRİLDİ: 1879 tarihli belgeye göre, başarılı çay yetiştiriciliği ilk olarak, o günkü adıyla Trabzon Sancağı'nda gerçekleştirildi; Hopa kazasında ve Arhavi nahiyesinde 32 ton çay yetiştirildi. Bursa gibi başka şehirlerde, çay yetiştiriciliği denemelere rağmen başarılı olmadı. 2. Abdülhamit döneminde, çay yetiştiriciliği devlet denetim ve himayesine alındı, ki bu devletin çay yetiştiriciliğini teşvik etmesinin, 1940'tan çok önce başladığını ortaya koyuyor.
OSMANLI GERİLERKEN, ÇAY TÜKETİMİ İLERLER: Çayın bir ticaret metaı olarak Osmanlı arazisine girişinde 1838 Baltalimanı'yla başlayan ticaret anlaşmaları önemli rol oynamıştır. Bu tarihlerden başlayarak İngiliz sömürgelerinden yapılan çay ithalatı, başlıbaşına bir kalem haline gelecek kadar artış göstermiştir.
SÖMÜRGE ARACI OLARAK ÇAY
1833'e kadar çay üretim tekeli Çin'in elindeydi. 1833'te İngiliz East India şirketi Çin'deki çay ticareti tekelini kaybetti ve bu tarih bir dönüm noktası oldu. Hindistan (Assam) ve Sri Lanka (Seylan) çayları keşfedildi ve 20. yüzyılın başlarına kadar bu çaylar, Çin çayıyla rekabet edebilir duruma geldi. Hint ve Seylan çayları, dünya piyasasını sömürgeci İngiltere lehinde değiştirdi.
ANADOLU'YA ÇAY, İRAN VE RUSYA ÜZERİNDEN GELDİ
Haçlı seferleriyle ilgili kayıtlarda çaya rastlanmadığı için o tarihlerde Anadolu'da yaygın olarak tüketilmediği anlaşılır. Evliya Çelebi'nin kayıtlarına göre yaşadığı dönemde Tebriz gibi şehirlerde çay pişirilmekte ve misafire ikram edilmektedir. Yazara göre çayın Osmanlı coğrafyasındaki esas tanınırlığı, 19. yüzyılın sonlarında Buhara ve Kırım gibi yerlerden gelen göçmenler sayesinde olmuştur.
İSTANBUL'DA ÇAY PARTİLERİ
1856 Kırım Savaşı sırasında Rusya'ya karşı İngilizlerle ittifak yaptık. Savaşa katılmak için İngiltere ve havalisinden hatırı sayılır bir nüfus İstanbul'a geldi. Gelenler yanlarında yalnızca 'bira' getirmedi. İstanbul'daki 'çay partisi' adetleri de başladı. Bu partilere ileri gelen askeri ve devlet erkanı katıldı. Çay partileri, yabancı sefarethaneler marifetiyle saraya kadar yayıldı. 2. Abdülhamit kendisi içmese de konuklarına çay ikram etti. Onun aksine halefi Mehmed Reşad tam bir çay tutkunuydu. 20. yüzyılın başlarında Robert Koleji ve Üsküdar Amerikan Kız Koleji gibi okulların diploma töreninde çay partisi düzenlenmesi bir gelenekti.
KITLAMA ÇAY VE SEMAVER, RUS ADETİ
Yazar Anadolu'nun Erzurum, Kars gibi şehirlerinde görülen 'kıtlama' tekniğinin, çayı Rusya'dan aldığımız görüşünü güçlendirdiğini söylüyor, çünkü kıtlama bir Rus adetidir. Yazara göre bir çay demleme gereci olarak semaver de öyledir. Çaya limon katılması geleneği de Osmanlı'ya geçmeden önce hem Kars sınırındaki İran havalisinde hem de Rusya'da yaygındır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.