Pazar 04.03.2012
Son Güncelleme: Cumartesi 03.03.2012

Federasyonun 'demir yumruğu'

Sekiz yıl Beşiktaş'ı yöneten Yıldırım Demirören, Türkiye Futbol Federasyonu'nun başına geçti. Türkiye'de 'federasyon' kelimesine alerji duyulduğu için pek sevilmeyen bir kuruluşu yönetecek. 'Yumuşak güç'le değil, demir yumrukla...

Türkiye 'de 'federasyon' kadar antipati yaratan pek az kavram vardır. Bunu anlamak için Türkiye Futbol Federasyonu isminde yer alan boldlanmış futbol kelimesini bir anlığına kaldırdığımızı farz edelim. Ortaya, Türkiye Federasyonu gibi ilk bakışta, fikrin mucidi dışında hemen herkesi ürkütecek bir ifade çıkar. Federasyon, bu topraklarda siyasi manada 'bölünme' çağrışımları yaptığı için sakıncalı kelimedir. Türk halkı, bu kelimeden hiç hazzetmez. Federasyon kelimesinin, bir önceki gizli servis başkanının, "Ulus devletler tehdit altında," mealinde analizler yaptığı bir ülkede sevilmesi de doğrusu pek beklenemez. Lanetli addedilen bu kelime, Türkiye'de 'futbol'la birlikte anıldığı zaman bile birleştirici bir şey olarak görülmüyor. Tarihinde, çiçeği burnunda başkan Yıldırım Demirören'le birlikte 41 başkan görmüş Türkiye Futbol Federasyonu'nun 41 kere maşallah denilecek kadar sevilmek şöyle dursun, alerji yaratmasında bunun da etkisi var elbet. Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün (BJK) başkanlığını yaptığı 8 yıl boyunca 'taraftar memnuniyeti'ne önem veren, ama yine de herkesi memnun edemeyen Yıldırım Demirören işte böyle bir kuruluşun başına geçti. Yukarıda Allah var, Demirören'in bütün Beşiktaş taraftarlarınca sevildiğini söylersek dürüst davranmış olmayız. Hatta Demirören karşıtlarından bazıları; onun, kulübün başından gitmesi için Marduk benzeri bir felaket bekleyecek kadar ölçüyü kaçırmışlardı. Nihayet Marduk yılı 2012'nin başında Mehmet Ali Aydınlar'ın istifasının ardından Türkiye Futbol Federasyonu'nda (TFF) meydana gelen deprem, bu seneden medet umanları tatmin etti. Demirören'in Beşiktaş Başkanlığı'ndan 28 Şubat 2012'de istifa etmesi de kaderin garip bir cilvesi. Zira Demirören'in başkanlığını istemeyen kimi Beşiktaşlıların geçmişte '28 Şubatvari' bir darbeyle onu devirmeyi planladığı bile söylenebilir. Böylesi bir darbeye zemin hazırlamak için de öncelikle Yeniçeri Ocağı gibi isyan ettiği anda yönetimi köşeye sıkıştırabilecek potansiyele sahip Çarşı Grubu'nu harekete geçirmek gerekiyordu. 'Beşiktaş'ın libidosu', 'derin devleti' Çarşı Grubu, Demirören yönetimine muhalefet etmeyince kulüpte postmodern darbe ihtimali de ortadan kalktı. Ancak Demirören, postmodern darbenin 15. yıldönümünde bir başka kuruluşun seçimlerini kazanarak Beşiktaş'tan ayrıldı. Bir gün sonra, yani 29 Şubat'ta da Türkiye Futbol Federasyonu'nda (TFF) düzenlenen törenle bayrağı Hüsnü Güreli'den devraldı. Bu devir-teslim töreni, 'artık yıl'a denk geldiği için olayın sene-i devriyesini gregoryen anlamda ancak dört yılda bir idrak edebilecek.
BABA, OĞLUNU İZLİYOR
Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konuğu Yıldırım Demirören'le ilgili söylenen çok şey var. Olumlu veya olumsuz bunların ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğunu değerlendirmek futbolla 20 yıldır pek ilgilenmeyen bu fakire düşmez. Zaten bu metnin amacı, Demirören'i yermek ya da övmek değil, onun hikâyesinde geçenleri kısaca aktarmak. Zaman zaman yaptığımız gibi bir adamı tanımak istiyorsan önce babasını tanı düsturuna uyup, Yıldırım Demirören'in babası, işadamı Erdoğan Demirören'in özgeçmişine bir göz atalım. Baba Demirören Atatürk'ün öldüğü sene, 1938'de doğmuş. İyi bir okulda, Saint Benoit Lisesi'nde okumuş. Erdoğan Demirören'in üç çocuğu var. Büyük oğul Yıldırım, babasının 'altın çocuğu.' Yıldırım Demirören, İsviçre'de Leysin American School'da okudu. Şu anda Demirören Şirketler Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği'ni yürütüyor. Yani tahtın doğal vârisi. Demirören, 1 Ocak 1964 doğumlu görünüyor. Senenin ilk günü, kimlikte genelde doğum tarihleri hatırlanmadığında kullanılır. Ancak hali vakti yerinde bir işadamının çocuğunun doğum tarihinin hatırlanmaması pek ihtimal dâhilinde değil. O yüzden 1 Ocak'ı doğru kabul edelim. İyi bir aile babası olarak tanınan Demirören, Amerikan okulundan mezun olduğu için İngilizce (Amerikan aksanlı olanından) konuşuyor. Golf oynamaktan hoşlandığı biliniyor. Demirören, spor yöneticiliğine 2000 yılında adım attı. 2004'e kadar Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde (BJK) yönetim kurulu üyeliği, asbaşkanlık ve futbol şube sorumluluğu gibi kritik görevlerde bulundu. Serdar Bilgili'nin ayrılmasından sonra 1 Haziran 2004 tarihinde 32. başkanı olarak Beşiktaş'ın başına geçti. Bunda Yıldırım Demirören'in Beşiktaş tutkusu ile Erdoğan Demirören'in öteden beri kulübe verdiği maddi-manevi desteğin büyük etkisi var. Yıldırım Demirören döneminde Beşiktaş epey kupa kazandı. Demirören'in en büyük başarısı, kulüp 100. yılını kutlarken -2002-2003 sezonunda- Beşiktaş'ın şampiyon olmasıydı. Demirören mali sıkıntılar nedeniyle başkanlığı döneminde Beşiktaş'a verdiği 103 milyon TL'yi kulübe hibe edeceğini açıkladı. Ancak Demirören'in hibesi de tıpkı Ertuğrul Özkök'ün geçtiğimiz Perşembe günü Aydın Doğan'a sunduğu istifa mektubu gibi koşullu. Beşiktaş'a yakın kaynaklara göre bu şart, gelecek başkanların da kulübe para hibe etmesi. Demirören bu yolla sonraki başkanların kulübe mali yardımda bulunmasını teşvik etmeye çalışıyor. Baba Erdoğan Demirören, "Yıldırım, o parayı hibe ederken bazı şartlar koydu. Eğer o şartlar yerine gelirse para kulübe hibe olacaktır," diyerek şart olayını doğruluyor. Baba Demirören'e göre Yıldırım Demirören, Beşiktaş başkanlığını başarıyla yürüttü. Yıldırım Demirören, yalnızca 'kendisi' olarak değil, istikbaldeki başarı motivasyonunu, çocuk yetiştirirken bir kırbaç gibi kullanan ebeveynin bir harikası olarak da görülmeli. Beğenin beğenmeyin bu motivasyon sayesinde Demirören, Beşiktaş Başkanlığı'na kadar yükseldi, kulübü uzun yıllar yönetti, şimdi Türkiye futbolunun tekmil idaresini de eline aldı. Bu durumda başarılı sayılmalıdır. Erdoğan Demirören, 'iyi yetiştirdiği' büyük oğlunun başarılarını memnuniyetle karşılıyor olmalı. Bununla birlikte elini onun üzerinden çekmediği, didaktik bir üslupla ona sürekli tavsiyelerde bulunduğu da tahmin edilebilir. Oğlu, TFF Başkanı seçildikten sonra sarf ettiği şu sözler bunun bir kanıtı: "Türk futbolu için hayırlı olmasını diliyorum. Yıldırım, ateşten bir gömlek giydi. Görevini başarıyla yerine getireceğine inanıyorum." Bu sözlerde 'süper ego'nun biricik kaynağı olan baba imgesinin güçlü otoriterliğinin izleri var. Baba, oğula şöyle diyor aslında: "Seni izliyorum. ('The Father' is watching you) Ama senin iyiliğin için izliyorum. Başarman için izliyorum. Ve ben seni izlediğim için yine başaracaksın."


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.