Pazar 27.05.2012
Son Güncelleme: Pazar 27.05.2012

Film tekliflerine açığım

Kylie Minogue, Cannes'ın kırmızı halısını havalandıran ünlülerden biri. Festivalde gösterilen Holy Motors filminde rol alan Minogue, hem sinema macerasını hem de kanser tedavisi sürecini anlattı

Pop star Kylie Minogue bu kez oyuncu olarak Altın Palmiye yarışında. Üstelik herhangi bir filmde değil, Fransa'nın en önemli ve aykırı yönetmenlerinden Leos Carax'ın, Cannes'daki eleştirmenleri birbirine düşüren Holy Motors filminde rol alıyor. Sinema ve hayata dair bu filmde ünlü şarkıcı da küçük ama etkileyici rolünde nostaljik bir şarkı söylüyor, herkesi hüzünlendiriyor. Kariyerine, memleketi Avustralya'daki TV dizileriyle başlayan ve pop müziğin prensesi olarak dünya listelerinde yükselen 43 yaşındaki Minogue, kanserle mücadelesiyle de manşetlere çıkmıştı. Türkiye'de de vizyona girecek filmi vesilesiyle yaptığımız söyleşiye, dar pantolon üzerine askılı bluzu ve dağınık topuz saçlarıyla geldi. Ziyadesiyle ufak tefek ve zarif. Sahnedeki enerji topundan farklı; heyecanla konuşuyor, ama alçak perdeden. Küçük ama filme damga vuran rolü içinse 'kendini sıfırladığını, pop star imajını kapıda bıraktığını' söylüyor.
- Sanat ve pop pek yan yana gelmez. Sizi sanatsal bir film yerine bir Hollywood filminde izlemeyi bekler seyirci...
- Risk almak, almayı istemek iyi bir şey! İnsan, hayatının belirli dönemlerinde değişiklik yapmak istiyor. Bir dönem de Nick Cave ile şarkı yapmıştık. Ama zaten kariyerime oyuncu olarak başlamıştım. Yeniden oyunculuğa dönmek benim için çok önemli. Herkes ilk duyduğunda şaşırdı, çünkü bu garip bir birliktelik, kabul ediyorum. Arkadaşım Fransız yönetmen Claire Dennis beni Leos Carax'a tavsiye etti ve Paris'te bir yemeğe çıktık. Konuştuk, anlaştık. Müthiş bir şey benim için!
- İlk anda birbirinize ısındınız mı?
- İtiraf ediyorum, ilk buluşmada çok gergindim. Ama birbirimize anında güvendik. Çok önemli bir şey bu. Güven inşa edilen bir şey midir bilmiyorum, ama ben ona anında güvendim. Onun da bana güvenerek rolü vermesi, benim için büyük bir şans. Leos Carax gibi bir sinemacı sizi filmine alıyor, bu müthiş! Bütün filmlerini izlemiştim. Köprü Üstü Âşıkları'nı izleyen insan, onun ne denli yaratıcı olduğunu anlar. Üstelik o filmin unutulmaz aktörü Denis Lavant ile bir sahne paylaşıyorum. Daha ne olsun!
- Filmin can alıcı sahnesinde nostaljik bir şarkı söylüyorsunuz. Canlı mıydı?
-
Canlı kayıttı ve zaten öyle olması gerekiyordu. Ama öncesinde ne olacağını bilmiyordum ve endişliydim. Kamera karşısında canlı söylememi isteyince çok rahatladım. Aksi takdirde çok yapay olurdum. Bir de 'şarkıcı şarkı söyleyememiş' olurdu. Umarım sinema yolculuğum başlamıştır, tekliflere açığım. Çok seviyorum sinemayı.
- Bu filme başlarken pop ikonu imajınızı ve kalabalık çevrenizi kapının dışında bıraktığınızı açıkladınız. Zorlandınız mı?
- Bu kararı vermem çok önemliydi, çünkü sete star olarak değil, yönetmenin istediği gibi şekil verebileceği bir oyuncu olarak gelmek istedim. Aksi düşünülemezdi bile. Yönetmene güvenirseniz, onun elinde oyuncak olmaya da karar vermişsiniz demektir. Bunu iyi anlamda söylüyorum. Boş bir tuval gibi sunmak istedim kendimi. Konserde binlerce insanı coşturan, ünlü Kylie Minogue olarak değil. Bu beni çok rahatlattı. Sadece kız kardeşim vardı yanımda. Normalde de sürekli kalabalık içinde olmak çok zor zaten, yorucu. Bazen seviyorsunuz, bazen sıkılıyorsunuz.
ARKAMDA KOCA BİR EKİP OLMADAN DA HAYAT GÜZEL
- Sahne ve konserler farklı ama...
- Elbette! Konser dediğinizde, işin rengi değişiyor. Yüzlerce insan sizi sahnede muhteşem göstermek için çalışıyor. Performansınızı en mükemmel şekilde gerçekleştirmeniz için bir ordu var. Sonuçta sinema da, müzik de performans sanatı. Ama sinemada yönetmen nasıl istiyorsa, öyle olmak zorundasınız. Yanınızda kuaförünüz, egzersiz hocanız, aşçınız olmadan da hayat gayet güzel.
- Madonna sizin hayranınız. Siz kime hayransınız?
- Madonna şahane bir kadın! Şarkıcı, yapımcı, yönetmen ve birçok şey. Takdir edilesi bir insan. Onun öncesinde de Barbara Streisand vardı. Bence inanılmaz biri, bir performans sanatçısı. O da neredeyse sanatın tüm dallarında vardı. Hayranım elbette. Böyle kadınlar çok yok ya da biz tanımıyoruz.
POP STARI OYNUYORUM
- Çocukluğunuzdan bu yana eğlence dünyasında olmak nasıl bir şey?
- Kapıdan çıktığınız anda, kameraların karşısına geçtiğinizde yüzünüze bir ifade yapıştırıyorsunuz, yani rol yapıyorsunuz. Oysa sıradanlık dediğimiz şey aslında normallik. İmaj olarak değil, kendiniz gibi yaşamak. Kimse etiket sevmez. Sadece işinizle anılmak korkunç. Biz de o parıltının gerisinde, sıkıcı olabilecek denli normaliz. Elbette turnelerde başka bir hayat yaşıyorsunuz. Ünlü olmaktan şikayetçi değilim, beni ben yapan çok şey borçluyum şöhrete. Ama hayatın sadece bu olmadığının farkındayım. Hayatın kendisi de bir performans aslında, ama ne kadar içten olduğunuza bağlı. İçine kapanık bir insanım aslında. Mesleğim gereği dışarı dönük görünüyorum.
- Filmin başrolündeki Denis Lavant'ın karakteri 'Kameraları görmeden oynamak zor,' diyor. Sizce?
- Tabii ki seyirci için varsınız, onlar da size enerji veriyor. Sahnedeki ışıklardan izleyici görmezsiniz aslında, ama enerjiyi hissedersiniz. Kamera size yön verir, ona oynamayı bilmek gerek. Şarkı söylemeyi de, oyunculuğu da çok seviyorum. Bir gün popüler olmazsam ne olur bilemem, ama kendime yeteceğim kesin. Hayat, denge meselesi. İyi ve kötü arasında kalın bir çizgi olduğuna inanmıyorum. Her şey yin ve yang gibi birbirini tamamlıyor. Geleni kabullenmek zorundasınız.
- Kanseri kabullenmek zor olmalı...
-Bazen hâlâ öfkeleniyorum, 'Neden benim başıma geldi?' diye! Bazı insanlar bu süreci unutma eğilimindeler, ben öyle değilim. Kanserde beş yıllık kritik dönemi atlattım, ama bedensel ve ruhsal olarak bende derin yaralar bıraktı, bunu inkar edemem ki! Elbette böyle bir şansızlığın başıma gelmesinde kesin bir hayır var. Yin ve yang gibi, bu da hayatın bir gerçeği. İnsanlar hâlâ bana mesaj gönderip 'Sayenizde ben de kontrol yaptırdım ve erken teşhisle kurtuldum,' diyor. Bu çok iyi bir şey. Bir turnenin ortasında öğrenmiştim hastalığımı. Üzüntü, öfke ve isyanımı hatırlıyorum. Ama çok şanslıyım ki hastalığa müdahale edebildik.
- Yin ve yang'dan çok söz ediyorsunuz. Doğu felsefesine ilginiz var mı?
- Aslında gayet akılcı biriyim. Batıl inançlarla da hiç işim olmaz. Ama felsefenin kafa ve ruh açıcı tarafını çok seviyorum. Hayatın dengelerini anlamak için de çok gerekli bu.
ELİMDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPTIM
- Holy Motors, eleştirmenleri birbirine düşürdü. Kimilerine göre de Alın Palmiye şansı çok yüksek. Siz nasıl buldunuz?
- İnanılmaz! Müthiş bir hayal gücü, coşku, hüzün... Bence Carax bir şair! Film beni hem eğlendirdi hem düşündürdü.
- Denis Lavant ile setteki uyumunuz nasıldı?
- Başta biraz korktum. Ama bana çok nazik davrandılar. Bütün oyuncular, özellikle Denis Lavant, üzerime titriyordu. Carax aykırı bir yönetmen olabilir, ama oyuncusundan istediği performansı alabilmek için elinden gelen yapıyor; sakin ve duyarlı. Bana düşen elimden gelenin en iyisini yapmaktı, umarım olmuştur.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.