Pazar 27.05.2012
Son Güncelleme: Pazar 27.05.2012

İnönü'de beş dakika oynamak için tüm servetimi verirdim

Pascal Nouma, küçüklüğünü, Beşiktaş'a gelişini, siyah-beyaz renklere olan aşkını, meşhur gol sevinci sonrası yaşananları, Zidane'la dostluğunu, İskoçya günlerini anlattı

Türk futbol tarihine damgasını vurmuş yabancı (hatta belki yerli) oyuncular arasında 'Top 10' yapsanız, koymamız gereken isimlerden biri Pascal Nouma... Sevin ya da sevmeyin, Pascal'ın sadece iki sezon ve yaklaşık bir buçuk yıl Türkiye'de kaldığını düşününce, bunu hak ettiğini söylemem lazım. Eski Fransız futbolcu yeni Türk 'selebriti'siyle Nişantaşı'nda bir araya geldik (Orkun Hınçer dostuma teşekkür). 40-45 dakikalık bir sohbet oldu. O notları, sayfanın kalanında bulabilirsiniz, ama asıl Pascal kendini, fotoğraf çekimi için FiYapı İnönü Stadı'na gitmek için arabaya bindiğimizde hissettirdi.

İNÖNÜ'DEN OTELE YÜRÜYEREK GİTMİŞ
50 Cent eşliğinde zaman zaman ufak dans figürleriyle direksiyonda oturan Pascal, Süzer Plaza'nın önünden geçerken "Bir ara buradaki bir süitte kalıyordum," dedikten sonra "Size bir hikaye anlatayım," diye ekledi ve başladı konuşmaya: "Dünyada, kendi stadında oynadıktan sonra iki dakika yürüyerek kaldığı yere giden profesyonel bir futbolcu yoktur! Bir gün maçtan çıktım, yokuştan otele geldiğimde yanımda yüzlerce taraftar vardı. Hepsi fotoğraf çektirmek istiyordu. Bense acayip acıkmıştım. 'Size söz veriyorum, bir pizza yiyip hemen geleceğim,' dedim. 20 dakika sonra camdan baktım, hepsi aşağıda. Söz verdiğim gibi indim. Fotoğraf çektirdim, birlikte tezahürat yaptım. Bir saat onlarla kaldım. O zaman orada bir kafe vardı. Herkes bizi izliyordu, acayip bir anıydı." Bu hikayeyi anlatırken oldukça mutlu olan Pascal bir anda sinirlendi. Sağdan bizi sıkıştıran arabadan "Sola geçiyorum," şeklinde bir bakışla yolu aldıktan sonra kendimizi Beşiktaş Müzesi'nin kapısında bulduk. Pascal güvenliğe Türkçe "Dörtbeş foto çekeceğiz kardeşim," dedikten sonra güvenlik, müdüre bir anons çekti, telsizden gelen cevap müzenin girişinde yankılandı: "Ona canım feda. Gelsin bize bir merhaba desin." Müdürün odasına girdiğimizde yönetici Berkan Gocay da bizlere selam verirken, genç spor adamı şaka yollu Pascal'a takıldı: "Bonsu'yu finale kadar fit tutmalıyız. Şampiyon olalım, hepimiz eğleniriz."
DERBİ ÖNCESİ BOKS İDMANI
Çimlere çıkmak için soyunma odası koridorlarında yürürken, Pascal bir anda kahkaha atarak "Bir hikayem daha var," dedi: "Galatasaray maçı öncesi. Takımla taraftarın arası açık. Scala 'Koridorda ısınacaksınız,' talimatını vermiş. Şimdi BJK TV'nin olduğu yer, boksçuların salonuydu o zaman. Baktım oda açık. Kum torbasına tekmeyumruk giriştim. Sinirli falan değildim, sadece öyle bir andı. O sırada Galatasaraylılar sahaya çıkıyormuş meğer. Adamların gözündeki korkuyu unutamam! Kum torbasına çıplak elle vurduğum için o maça elimde bandajla çıktım. Herkes merak etmişti 'Ne oldu buna?' diye! Scala babaya çok çektirdim galiba."
BURADA DUYGULARIMI KONTROL EDEMİYORUM
Ve artık sahadayız... Cenk Ağabey çekime başlarken, bir anda Pascal derin bir nefes aldı. Anladım ki duygular yoğunlaştı. Yedek kulübesine oturduk, bir iç çekti ve tekrar başladı konuşmaya: "Sadece bir beş dakika oynamak için tüm paramı verirdim. Orta sahada topla buluştuğumu düşünüyorum. Biraz sürüp, hafif köşeden sert bir şutla golü attığımı... Sonra protokolün önüne gelip o palyaçolara karşı... Evet, galiba aynı şekilde sevinirdim. Bu kez iki elimle... Buraya ne zaman gelsem, duygularımı kontrol edemiyorum sanırım."
BANA 'FOTOĞRAF' DİYENLERE DELİ OLUYORUM
Beşiktaş tarihinde tribüne çıkıp tezahürat yaptıran iki adamdan biri olduğunu anlatan Pascal, daha sonra tribündeki sete çıkarken "Benden iyi amigo olur," dedi. Kartal Yuvası önünde bence çok önemli bir olay yaşadık, onu da anlatmalıyım. Çocuğuyla alışveriş yapan bir baba çıkışta Pascal'a "Foto," dedi. Pascal'ın cevabı çok iyiydi: "Sabah kalkınca eşine, annene, babana 'Merhaba,' der misin? Bana da 'Merhaba,' de. Kendini tanıt, sonra 'Bir fotoğraf çektirebilir miyiz?' diye sor. Sabaha kadar seninle konuşuruz, sorun değil." Bu olay, o babanın dışında yandaki diğer dört kişiyle de yaşanırken, Pascal kapanışı yaptı: "Bu söylediklerimi unutacaklar ama Türkleri seviyorum."
O TOKADI YEDİ VE...
- TV kariyeriniz nasıl başladı?
- Futbol oynarken ileride başka bir iş yapacağımı biliyordum. Profesyonel olduğum gün bile bunu düşündüm. Başka işlerde başarılı olabilecek kapasitem olduğunu düşünüyordum. Lisans alıp teknik direktör olsaydım, elime ne geçecekti? Sıkıcı! Özel bir insan ve özel bir oyuncuydum sonuçta. İşler aniden gelişti ve bundan çok memnunum.
- Futboldan çok hoşlanmadığınızı anlıyorum...
- Evet, 90 dakika dışında mutlu olduğumu söyleyemem. Benim olayım maç. Bırakmam da bununla alakalı. Beni almak isteyen takımlara 'İdmana çıkmam, maça çıkarım,' dedim. Benim teklifim buydu, kabul etseler oynardım!
- Küçükken de mi hoşlanmazdınız?
- Sokakta oynamaktan hoşlanırdım. Babam eski bir futbolcu. Bir PSG scout'ı beni sokakta görmüş, beğenmiş. Biraz zorla futbolcu yaptılar. Bir de benim dizimde büyüme sorunu vardı. Bir yıl tedavi olmam ve ara vermem gerekiyordu. Yine de çocuklarla oynamaya devam ettim. Bir gün babama yakalandım ve bana tokat attı. O gün kendime söz verdim 'Çok büyük bir oyuncu olacağım,' diye (Pascal'ın annesiyle babası; o, yedi yaşından 11'e gelene kadar ayrıymış; Pascal 'kraliçem' dediği annesini görmemiş. Çocukluğundan bahsetmeyi çok sevmediği için konuyu uzatmadım!)
- Futbolcu olmayı, sokaklardan kurtuluş olarak görüyor musunuz?
- Bir gerçek var: Yakın arkadaşlarımın yarısı öldü, yarısı hapiste. Bu, çocukluğumu anlatıyor sanırım. Yine de futbolcu olmaktan, onlardan ayrılmaktan mutlu olduğumu söyleyemem.
- Siyah olmak zor muydu o dönem?
- Artık siyah olmak 'fashion'ın parçası. Hip-hop, giyim tarzı... Benim gençliğimle kıyaslanamaz bile! Biz kavgalarla büyüdük. Türkiye'de siyahlara bakış açısını değiştirdiğimi söylüyorlar, böyle bir şey varsa sevinirim.
- Emre-Zokora olayına ne diyorsunuz?
- İkisinin problemi, beni ilgilendirmiyor. Beyaz oyuncular, ırkçılıktan ziyade, bunu taktik olarak görüyor. Rakiplerine 'nigger' dediklerinde, kızacağını, kartlık bir hareket yapacağını biliyorlar.
- Çok ağır küfürle, 'nigger' kelimesi arasındaki fark nedir?
- Benim için farkı yok, yine kavga ederim! Şaka bir yana, beyaz arkadaşlarım bana 'nigger' diyebilir. Ama tanımadığın birinden bunu duyduğunda sinirlenmen doğal.
ONU KOVANLARA CEVABI: TEŞEKKÜRLER!
- Fenerbahçe maçındaki gol sevincinizden pişman mısınız?
- Ne yaptım ki? Elimi şortumun içine soktum. Fowler'ın ne yaptığını düşün (kokain çekme sevinci). Başka da örnek veririm; hepsi dört-beş maçtan men cezası almıştır. Peki ben? Altı ay ceza aldım. Ülkeden kovuldum! O gece zafer sevinciyle parti verdim. Ertesi gün idmana alınmayınca dünyam başıma yıkıldı. Pişmanlık değil, ama çok büyük bir acıdan bahsedebilirim.
- Bir sürü komplo teorisi var. Maliyetinizden dolayı zaten sizi kovmak istiyorlarmış...
- Neden olduğunu onlara sorun. Onlara sadece bir şey söylemek istiyorum: Teşekkürler! Onlar olmasa, ben bugün yoktum. Sessiz kalarak insanları şaşırttım. 'Pascal agresif, insanlara saldıracak,' diyenlerin de sempatisini kazandım. Masum olduğumu biliyordum. Yaşadıklarımın bir faydası da, bana vurmaya çalışanlara artık cevap vermiyorum. En azından parlamıyorum artık. Daha olgun, daha huzurluyum.
- Beşiktaş taraftarı size efsane olarak bakıyor, ama o olayda çok da protesto olmadı...
- Bir Fransız atasözü vardır. 'Dağa karşı savaşamazsın' diye. Ben efsaneysem, Beşiktaş taraftarı beni böyle olmaya itti. Aynı şekilde gol atmam, iyi oynamam, mücadele etmem, pes etmemem de onların sayesinde. Taraftar olmasa, ben olmazdım.
- Beşiktaş'a ilk gelişinizi hatırlıyor musunuz?
- 'Ne yapacağım?' diye çok düşündüm. Sonuçta Lens, gitmem için beni çok zorlamıştı. Uçakta ağlayacak gibiydim. İlk iki ay otel-idman, sonrasında ev-idman şeklinde bir hayat! Toplasan üç kez dışarıda yemek yemişimdir. Kendimi hapishanede gibi hissediyordum. Şansıma, birlikte büyüdüğüm bir arkadaşım geldi. Playstation, DVD'yle bir sezon geçti!
- Nasıl oldu da ikinci kez geldiniz?
- Çok basit: Ben sizi, siz de beni anlamaya başladınız. Artık sinirli olmayan, sizinle eğlenen biri haline geldim.
ASKER ARKADAŞI ZİDANE'A NE DEDİ?
Pascal Nouma, Fransızların ünlü yıldızı Zinedine Zidane'la eski dost. Küçük yaş milli takımlarında birlikte oynayan ikilinin yolları, 1991'de Fransız Ordu Milli Takımı'nda kesişmiş: "İkimizi de askeri inzibatlar evlerimizden tutuklayarak aldı! Askerdeyken nöbet tutmamız gerekirdi. Zizou'yla yaka kartımızı başkasına takar, Paris'e eğlenmeye giderdik. Nezarette yatmışlığımız çoktur! 2006 Dünya Kupası finalinde Materazzi olayında çok sinirlendim. Zinedine'i aradım ve 'Son maçın... Adam kardeşine, annene küfretmiş. Kaybedecek neyin vardı? Ben sana böyle mi öğrettim, göğsüne değil, burnuna kafa atman lazımdı,' dedim. O da 'Haklısın,' diye cevap verdi."
İSKOÇYA GÜNLERİ VE GECE HAYATI
Pascal, kariyerinde son olarak İskoçya'da Livingston'da oynamıştı. İskoçya'ya ilişkin konuşurken, zamanında Türkiye'de çokça eleştirilen gece hayatından da bahsettik: "İskoçya'nın en güzel olayı, salı günleri bir pint (50'lik bira denilebilir) bir pounddu! Çılgın insanlarla değişik ortamlarda bulundum. Tanrıya şükür yağmur sürekli yağıyor ve böylece sokaklar temizleniyor. Edinburgh'da kalıyordum, Glasgow'a göre daha nezih, daha güzel bir yer. Glasgow'da herkesin ağzı kesik. Kavga etmeyi bu kadar seven başka bir yer görmedim. Ben alkolik değilim. Ben eğlenmeyi severim. İdmanı kaçırdığımı, maçta güçsüz olduğumu göremezsiniz. Belki de fiziken güçlüyüm, ama tekrar etmem lazım, alkolle bir sorunum yok."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.