Pazar 27.05.2012
Son Güncelleme: Pazar 27.05.2012

'Issız kadın' nüfusu, erkekleri ikiye katladı

Türkiye'de yalnız yaşayan kadınların sayısı, yalnız erkek sayısını iki kat aşarak 781 bine ulaştı. Biz de bu durumun sebeplerini yalnız yaşamayı seçen kadınlara ve konunun uzmanlarına sorduk

Yalnız yaşayan kadınların sayısı, son yıllarda dünya genelinde artış gösteriyor. Örneğin 2011 yılı rakamlarına göre, ABD'deki kadınların yüzde 51'i yalnız yaşıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde de, benzer oranlar söz konusu. Türkiye'de ise oran bu kadar yüksek değil. Ancak bir artış trendinin mevcut olduğunu söylemek mümkün. Son olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan İstatistiklerle Kadın araştırması, 2010 yılı itibariyle ülkemizde yalnız yaşayan kadın sayısının 781 bini aştığını ortaya koydu. Araştırmaya göre yalnız yaşayan erkeklerin sayısıysa 360 bin civarında; yani kadınların yarısından daha az. Peki, erkek egemen bir yapıya sahip olduğu şüphe götürmeyen toplumumuzda, kadınları yalnız yaşamaya iten; ailelerinden veya evlilikten soğutan sebepler neler? Bu soruyu, yalnız yaşayan kadınlara, sosyologlara, psikologlara ve kadınlar üzerine yaptıkları araştırmalarla dikkat çeken isimlere yönelttik.
ARTIK ÖNCELİKLERİ EŞ DEĞİL, İŞ
Tuluhan Tekelioğlu (Gazeteci)
"Boşanma oranları son 10 yılda ciddi artış gösterdi. Bu da, yalnız kadınların sayısını artırıyor. Çünkü erkekler boşandıktan sonra ortalama iki sene içinde evleniyor. Kadınlarsa yeni bir evliliğe kolay kolay kalkışmıyor. Diğer yandan kadınlardaki 'Evlilik yapayım, hayatım kurtulsun,' anlayışı, artık yerini 'Kariyer yapayım, hayatım kurtulsun,' anlayışına bıraktı. Yani önce iş, sonra eş düşünülüyor. Bu sayede maddi güç elde eden kadınlar, yalnız yaşamayı tercih ediyor. Ayrıca kariyer peşindeki kadınlar, evliliği 30'lu yaşları geçtikten sonra düşünüyorlar, ama o zaman da erkekler tarafından tercih edilme oranları düşüyor."
TABULARI YIKIYORLAR
Seda Diker (Bilinçaltı Uzmanı - İlişki Koçu)
"Yalnız yaşayan kadın sayısının artmasının en önemli nedeni, kadınların artık para kazanmaları. Aile baskısından kaçıp kendi evlerini tutabiliyorlar. Bu durum, aile yapımızda da değişikliklere neden oluyor. İkinci nedense, Türk kadınlarının artık tabularını yıkmaya başlaması, yani özgürleşmesi. Diğer yandan yaygın kanının aksine, yalnız yaşayan kadınlara yönelik bir toplumsal baskı olduğunu düşünmüyorum."
ÖZGÜRLEŞME NİN BİR PARÇASI
Hülya Gülbahar (KADER eski Başkanı - Avukat):
"Kadınlar nihayet boğaz tokluğuna erkeklere hizmet ve itaat etmek zorunda olmayan bir tür olduklarının farkına vardı. Erkekler; kendilerini kadınlarla eşit, demokratik, saygı ve sevgi çerçevesinde ilişki kuracak şekilde geliştiremediler. Kadınlar da onlarla yaşadıkları evlilikleri sonlandırarak, kendi başlarına yaşamaya başladı. Yeniden aynı kıskaca girmek yerine, tek başlarına yaşıyorlar ve bunu gayet iyi becerebiliyorlar."
KRİZLER ETKİLİ OLDU
Doç. Dr. Sibel Kalaycıoğlu (Sosyolog)
"Bu durumun sebebi, aile kurumunun ciddi bir dönüşümden geçmesi. Geleneksel aile, bağlılık ve dayanışma üzerine kuruluydu. Şimdiyse ekonomik krizler nedeniyle herkes kendi başının çaresine bakmak durumunda. Pek çok ebeveyn, 'Artık her şey çok masraflı. Biz ancak kendimize yetiyoruz,' diyerek kız çocuklarının da iş hayatına girmesini istiyor. İş hayatına giren kadınlar da ailelerinden ayrı yaşamaya başlıyor."
SORUMLU ERKEK BULAMIYORLAR
Prof Dr. Müzeyyen Güler (Sosyolog)
"Eşlerini kaybeden veya onlardan boşanan kadınlar, başkalarıyla evlenip bir kez daha erkeklerin buyurganlığına boyun eğmek istemiyor. Çünkü bir kadının sorumluluğunu üstlenecek, eşitçe, arkadaşça birlikte yaşayacakları erkekleri bulamıyorlar. Ama yalnız yaşamanın dezavantajları da var. Toplumumuz kadın- erkek birlikteliğine göre düzenlendiği için, yalnız kadınlar hep ikinci sınıf muamele görüyor."
ŞİDET YÜZÜNDE N KAÇIYORLAR
Prof. Dr. Arif Verimli (Psikiyatrist )
"Kadınlar, toplumumuzda erkeklerin işkencesi altında yaşıyor. Namus ve ahlak kavramlarının tüm yükü, onların omzuna yüklenmiş durumda. Bu durum da fiziki, psikolojik, ekonomik ve manevi şiddet olaylarına neden oluyor. Ancak artık kadınlar kendilerine daha çok güveniyor. Baskıya uğradıklarında dizlerini kırıp evde oturmuyorlar, isyan ediyorlar. Bu değişimi son derece olumlu buluyorum."
MANEVİ AÇIDAN OLUMSUZ YANLARI VAR
Sebile Kutsel (55 yaş ında - Emekli öğretmen)
"Benim yalnız yaşamam bir tercih meselesi değildi. Kardeşlerim benden önce evlendikleri için, geçmişte annem ve babam rahatsızlandıklarında onlarla uzun süre ben ilgilendim. Sonrasındaysa evlilik yapmadım. 15 yıldır tek başımayım. Öğretmenlik yaptığım ve para kazandığım için, kendi ayaklarım üzerinde durabildim. Ancak tabii ki, yalnız yaşamanın manevi açıdan olumsuz yanları da var. Örneğin bazı yerlere giderken, eşinizin yanınızda olması güzel bir duygu olsa gerek. Çünkü toplumumuzda yalnız kadınları yadırgayayan gelenek ve görenekler halen tümüyle etkisini kaybetmedi. Ayrıca gece yarısı bir ses duyduğunuzda, yalnızlığınızdan dolayı tedirgin olabiliyorsunuz. Veya eve tamirci çağıracağınızda, yanınızda birinin olmasını istiyorsunuz. Tüm bunlara rağmen mesleğimin de getirdiği özgüven sayesinde hayatımdan son derece mutluyum ve yalnız yaşamaya devam etmek istiyorum."
TELEVİZYONLA KONUŞTUĞUM BİLE OLDU
Elif Tunca (31 YAŞIND A - GAZETECİ )
"Yalnız yaşamak zor değil, insanlara yalnız yaşamanın zor olmadığını anlatmak zor! Benim yalnızlık maceram şöyle başladı: Lisede yatılı okudum, İstanbul'daki üniversite yıllarım boyunca da yurtta kaldım. Çalışma hayatına girdiğim 2002 yılından bu yanaysa, belki de öğrencilik yıllarımı hep kalabalık ortamlarda geçirmemin etkisiyle yalnız yaşamayı tercih ettim. Evim benim yaşam alanım. Sabah nasıl bıraktıysam, akşam öyle bulmalıyım. Dağınık bile olsa 'Bu, benim kendi dağınıklığım,' demeliyim. Diğer yandan yalnız yaşadığım için çevreden bir baskı görmedim. Yani o Yeşilçam filmlerindeki olumsuz 'yalnız kadın' algısı artık ortadan kalkmış durumda. Daha çok korumacı, nasihatçi bir tavır söz konusu. Yalnızlığın tek dezavantajıysa, zaman zaman televizyonla veya çamaşır makinesiyle diyaloğa girdiğimi fark etmem!"
AYRICALIKLI VE KEYİFLİ BİR DURUM
Özlem Yıldır (26 yaş ında - Akademisyen)
"Üniversite eğitimi sebebiyle İstanbul'a geldim ve dokuz senedir İstanbul'da yaşıyorum. Öğrencilik yıllarımı yurtlarda ve arkadaşlarımla bir evi paylaşarak geçirdim. Çalışma hayatına girdikten sonraysa, yalnız yaşamaya başladım. Aslında bu istek, içimde küçük yaşlardan beri vardı. Ailemin tek çocuğu olduğum için, evin her köşesinin bana ait olmasına alışkın şekilde büyüdüm ve ilk fırsat bulduğumda kendi paramla aynı ortamı yeniden yaratmaya koyuldum. İlk birkaç ay, yalnızlık gerçekten de çok keyifliydi. Daha sonraysa evin çeşitli problemleriyle, mesela tamircilik gerektiren işlerle yüz yüze gelince, aslında yalnız yaşamanın pek çok sorumluluğu da beraberinde getirdiğinin farkına vardım. Yine de bu sorunları aşmayı, kendi başımın çaresine bakmayı öğrendim. Ayrıca çalışan biri olmam sebebiyle evi ihmal ettiğim, alışveriş ve temizlik yapmadığım zamanları hiç kafama takmıyorum, çünkü evde bunlara laf edecek bir kişi yok. Yalnız yaşamak, ayrıcalıklı ve keyifli bir durum bana göre."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.