Pazar 10.06.2012

Madonna'nın rakibi Behzat Ş.!

Madonna ne yerken Boğaz'ı yapay göl zannetti? Hangi Behzat, Balthazar'ı keşfetti? En taze yeşillikler nerenin panzanella'sına kısmet oldu? Havadaki aşk ve kahve kokusunun sebebi neydi? Haftanın gurman takviminde...

2 HAZİRAN CUMARTESİ
BABBO: BU SEMTTE BU PANZANELLA BİR İLK!

Böyle yerler, genellikle Nişantaşı'nda, Bebek'te, Karaköy'de filan açılır. Anadolu yakasında açılmaz. Bizim evin karşısında hele hiç açılmaz. İdi. Ama bu defa, Bağdat Caddesi'nde, hem de tansiyonun yüksek olduğu Caddebostan-Suadiye hattında değil de Çiftehavuzlar'da, çok hoş bir ufak pizzacı & bar. Babbo, renkli ve beş benzemez The House Cafe / Autoban usulü tahta sandalyeleriyle, birkaç kişinin ille tünemiş olduğu barıyla, önünden geçerken davetkar geliyor, girelim bakalım: Bu kadar taze yeşillik, her panzanella'ya kısmet olmaz. Pizzalar ince hamurlu, çıtır, nefis. Biralar soğuk ve ortama göre rayicin altında pahaya. Ekip, Karaköy Bej'den, Kanyon Kitchenette'ten. Müzik, Beirut'tan. Zevkli bir mahalle hali, tatlı bir sayfiye hali. İnsan daha ne ister...
3 HAZİRAN PAZAR
SANAT YAYASINA MAZOT: HAVADA AŞK VE KAHVE KOKUSU VAR!
Sanat AVM'si adı takılan Mısır Apartmanı'ndan başlıyorsunuz. Sonra Galatasaray Lisesi'nin yanındaki sokaktan, sallana sallana, ufak dükkanlara gire çıka yokuş aşağı iniyor, sağlı sollu galerileri dolaşaraktan Tophane'ye varıyorsunuz. Günlerden pazar olmasına rağmen bütün galeriler açıksa, bunun adı Tophane Art Walk oluyor. Gezdiğimiz en çekici, en oyuncaklı sergilerin başında, Carlos Aires'inki geliyor. ('Cda Projects' - Mısır Apt.) Love is in the air / Havada Aşk Kokusu Var serisindeki vinil plak ve pleksiglastan mamul işler hakikaten göz alıcı. Eski bir DJ olan Aires, derdini itinayla kestiği plaklarla anlatıyor. Formlar da, plak isimlerindeki mana ve göndermeler de, büyük yuvarlak işindeki vidalar ve DJ kutusu da baş döndürücü güzellikte. Sergi 16 Haziran'a kadar açık, özellikle müzikle alakalı olanlarınızdan görmeyen kalmasın! Halihazırda İstanbul'daki en 'toys for big boys' nevinden şenlikli sergi de 17 Haziran'a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin Galatasaray'daki binasında: 'Red Kit İstanbul'da.' Bizde bir çizgi roman kahramanı üstüne tasarlanmış nadir sergilerden. Çizgi roman araştırmacısı Didier Pasomonik küratörlüğünde hazırlanmış. Düldül, Daltonlar, Rintintin... Vahşi Batı usulü bar kapıları, posta arabaları, çuvallar... Orijinal çizimler, tarihi belgeler, karakter inşa süreçleri... Çizgi roman endüstrisi, İzzet Günay-Sadri Alışık'lı, harflerde yorumlu 'Ret Kid' afişleriyle Yeşilçam âlemi... Koca bir kasaba geziyoruz, kolay değil. Dolayısıyla iyisinden bir kahveyi hak etmiş olmalıyız. Yapı Kredi'nin (ya da Galatasaray Lisesi'nin diyelim) yanından aşağı inmeye başladığınızda, sol kolda, küçük ama namı bütün şehre yayılma yolunda bir kahveci: KronotRop. Ankara kökenli sahibi Çağatay Gülabioğlu'nun küçük dükkanında, adı kahveyle anılan bütün coğrafyalardan nadide örnekler var. Taze çekiliyor, şahane kokuyor kahvenin yancılarından, keskin zencefilli hap ebatta lokumlar ayrı bir methiyeyi hak ediyor.
OPS'UN BAKİRESİ MİDEYİ KAZINDIRSIN!
'Hiçbir şey için geç değil!' mottosunu bağrına basası geliyor insanın; Gilbert Garcin lamba imalatçılığını bırakıp da fotoğrafçılığa başladığında, 65 yaşındaymış! Katıldığı bir haftalık fotoğraf atölyesi sonrası lamba fabrikasını kapamış ve fotoğrafçı olmaya karar vermiş. Ama işte müthiş ince bir mizah anlayışı varmış adamda. Müthiş bir görsel hikaye anlatma becerisi. Fransız fotoğraf sanatçısı Gilbert Garcin bugün 83 yaşında (1929 doğumlu), Marsilya'da yaşıyor, işleri bir sürü mühim koleksiyonda yer alıyor. Karelerde de karşılıklı rol aldığı karısını kaybettikten sonra biraz bocalamış ama gene de şevkle çalıştığı söyleniyor. Bayıldım işlerine. Bayıldım. Siyah-beyaz sürreal fotoğraflar var 'Bay G.' sergisinde. İllüzyon gibi. Gerçekle kurgu içi içe giriyor. Felsefik sahneler kurup kendi bedenini, gerçek objeleri kullanıyor Garcin. Her şeyin ölçeğiyle oynuyor. Ve o mizah anlayışı, fotoğraflarını uçuruyor. Elipsis'teki sergi 30 Haziran'a kadar açık. Elipsis'te olmak, artık yokuşun sonuna, Tophane'ye doğru iyice inildiğine işaret. Bu ne anlama geliyor? Yemek vakti! Karaköy Lokantası'nın sokağa attığı masalardan birine oturup, başka hiçbir yerin beceremediği kağıt inceliğindeki kabak kızartmaya yaklaşmak demek. Ama belki de önce OPS demek! Karaköy'ün en güzel kafelerinden OPS'a gündüz saatlerinde gitmek lazım. Birkaç sebepten: Akşam kapatıyorlar, kahvaltılıkları çok vaatkar (Arnavut kahvaltısı, Makedon kuru eti var), bir karış kabarmış günlük kekleri rüyaya girer. Bir de muhabbet tabii. Buradaki mutfak ve servis ekibiyle bacakları uzatıp saatlerce laflayabilir, beraber semt keşfine bile çıkabilirsiniz. Bol karabiberli, çok lezzetli bir Virgin Mary yapıyorlar. Alt tarafı domates suyu diyen pişman olur. Mideyi hafif kazındırıp yemeğe hazırlamak için birebir!
4 HAZİRAN PAZARTESİ
TEKİNOĞLU FIRINI VE GÜL MUTFAĞI'NDAN SONRA RAKİP KAHVALTI SALONLARI
Kuzey Güney'de Tekinoğlu ailesinin fırını. Fatmagül'ün Gül Mutfağı. Eskilerden Canım Ailem'de Samim'le Meliha'nın karşılıklı döktürdükleri otel mutfağı. En çok da İkinci Bahar'da Ali Haydar'la Hanım'ın, çoluk çocuk ve bütün mahalle canla başla yürüttükleri kebapçı. Diziler de bizimle aynı yerden besleniyor! Yeni başlayan ve şiveye menemen muamelesi yapan Sultan'da da başrolde birbirine rakip kahvaltı salonları var. Sultan'ın babasının, kayınpederinin ve şimdi kendisinin kahvaltı salonları, birbirine bakıyor. Kavurmalı yumurta giderken, sucuklu yumurta bitiyor. Ciğer dürüm siftahını eden şehirli öğrenci kızı gaza getirmek için "Millet bunu kahvaltıda yer, bu öyle bir nimettir," diyor Sultan. İyi de... Dil, şive, senaryo, asgari mantık; seyirci de bunların hepsine geçmiş olsun diyor. Nurgül Yeşilçay'la Settar Tanrıöğen'a yazık olmasa bari...
5 HAZİRAN SALI
MİDYE DOLMA: TATLI MI, EKŞİ Mİ?
Koço'da akşamüstü sefası yaparken kızışan bir tartışma: Midye dolma, tam da şu an buradaki gibi iri, bol malzemeli ve tatlımsı mı olur? Yoksa Çeşme'de plaj çekirdeği niyetine torba torba tüketildiği gibi ufacık, şekersiz ve limonlu mu olur? İstanbul ile İzmir bu konuda ciddi terse düşüyor. İstanbul'da büyük ve şekerli makbul, İzmir'de küçük ve limonlu. Koço'nunkiler adeta birer zeytinyağlı biber dolma, öyle azman. Çeşme'deyse 'Ailenizin Midyecisi' Şakir, bir torba dolusu midyeyi şezlonga bırakırken, yanına bol limon yedeğini de eksik etmiyor. Ve o minicik, zaten ekşimtrak midye dolmalara, bir de yarıya kesilmiş limonu eliyle foşş diye sıkıyor. Sizi bilmem ama kendi adıma: İstanbulluyum, İstanbullu kalacağım!
6 HAZİRAN ÇARŞAMBA
MADONNA MENÜSÜ: EGE OTLARI, ÇİROZ, DÜLGER, LEVREK
Madonna İstanbul'da. Ve de o muazzam sahne şovuna karşılık, Madonna meğer herhangi bir Amerikalı turistmiş. Ayasofya'yla Sultanahmet'i gezer, Boğaz'da tekneyle dolaşır, sonra da turistik bir restorana gidermiş. Hatta tam da ortalama cehalette bir Amerikalı turistmiş: Suada'daki restoranın şefine, Boğaz'ı göstererek "Burası yapay göl mü?" diye sormuş Madonna. Sonra düzeltmeler geldi ama biz bırakalım dağınık kalsın. O yaşta o formda bir kadının biraz cahil olduğunu düşünmek, ağza çikolata atmak gibi. İyi geliyor. Şanslı restoran, G Balık. Şehrin en özellikli balık lokantası olmadığı kesin. Fazla turistik, fazla iş/grup yemeği, bayii toplantısı, uzun masa modeli. "Unutulmaz deneyimler yaşatıyor", "Eşsiz lezzetlerine farklı bakış açıları kazandıran sunumları var", "Özel pizza fırını ile balığı, çocukların ve gençlerin de seçeneği haline getiriyor", "Akdeniz'in vazgeçilmez tatlarından oluşan menüde, dünya klasikleri de yer alıyor", bla bla bla. Madonna, sevgilisi Brahim Zaibat ile Ege otu tabağı, patlıcan salatası, yeşil salata ve muhtelif balıklar yemiş. Rivayetler çiroz, dülger, uskumru, levrek yönünde. Bütün gazetelerde üstüne basa basa: Ama hiiiiiç ekmek yememiş. Allah Allah! E, herhalde yemeyecek. İpte yürüyen, duvara tırmanıp orada şarkı söyleyen, deli gibi dans edip yerde sürünen kadın, gece vakti nasıl ekmek yesin? Ekmek yese, sadece sürünür. Biz bile bu halimizle ekmeğe gömülmüyoruz gecenin bir vakti balıkçıya gittiysek, değil mi... Evet, üstüne de papatya çayı. Yapay göl manzarasına karşı iyi gider!
7 HAZİRAN PERŞEMBE
TÜRKİYE'NİN EN MUTLU KEDİLERİ NEREDE? EDİRNE'DE CİĞER FESTİVALİ'NDE!
Kiraz değil, kayısı değil; öyle tatlı, şirin, dekoratif değil, damardan: Ciğer Festivali! Edirne Belediyesi ile kentteki tava ciğercilerinin kurduğu Edirne'yi Tanıtım Tava Ciğeri Koruma Derneği'nin düzenlediği festivalde, açık havada pişirilen ciğerler vatandaşın damağına amade edilecekmiş. Bu yıl festivalin ikincisiymiş. Bu sayede tava ciğer ustaları (25 kadarı) maharetlerini sergiliyor, atraksiyonlar pazar akşamına kadar sürüyormuş. Bu tava ciğeri, enteresan bir şey. Ciğerle hiç işi olmayan, çiğine bakamayan, kebapçıdakini yiyemeyen (yese de bir porsiyona bir kilo kimyonu heba eden), Arnavut ciğeriyle bile barışamamış bünyeler, tava ciğeriyle hemen kaynaşabiliyor. Klasik ciğer tadında olmayan, çok ince, gevrek, çıtır, köpüksü, şaşırtıcı tuşede ve lezzette bir eleman. Çaylaklar için: Edirne Kırkpınar Lokantası. İstanbul'un bir sürü AVM'sinde var, hızlı bir tava ciğeri çekilip çıkılabilir.
8 HAZİRAN CUMA
VE CİBALIKAPI BALIKÇISI BEHZAT ŞAHİN, BALTHAZAR'I KEŞFEDER!
Geçen haftanın bir köşeye yığılmış gazetelerini elden geçirirken, aaa! Cibalıkapı Balıkçısı Behzat Şahin, "New York'ta 10 gün 10 lezzet adresi" yazmış Hürriyet Seyahat'e. Hevesle bakarken, aaa! Peter Luger, The Corner Bistro, DBGB, bunlar eline geçen ilk NY guide'ını açanların bir solukta gideceği fazlaca malum yerler değil mi? Ve isyan anı: Aaa ama artık, hâlâ mı Balthazar? "On günde üç kez kahvaltıya gittik dersem ne kadar beğendiğimizle ilgili bir fikir vermiş olurum herhalde," diyor Behzat Şahin. Kendi mutfağında bu kadar yenilikçi, yaratıcı olma iddiasındaki biri, New York'ta üç kere Balthazar'a gidiyor, öyle mi? Biraz geç bir keşif değil mi? Balthazar'da yediğiniz şeyler, tamam güzel ama kadınlar tuvaletinde kabinler arasında Türkçe konuşuluyor! Çünkü bizim burjuvaların New York'a indiğinde, toprak öpme hissiyle peçetesini dudağına bastığı yer burası! Sayılı günü olanın, sırf bu sebepten bile, üç kere gitmemesi gerekir Balthazar'a. Kaldı ki New York'tasınız, aylardan bahar ve söyletmeyin gerisini...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.