Lavanta kokulu şehir Marsilya
Ferforje dükkan kapıları, balkonlara atılmış iki kişilik masalar, lavanta kokusu ve usta elinden çıkma tabelalar... Fransa'nın güneyindeki liman kenti Marsilya, Akdeniz'e hakim manzarası ve lezzetli yemekleriyle ideal bir seyahat destinasyonu
HABABAM YEMEK
Öğle kayıntısı için elbette, her zaman olduğu gibi, yerlilerin pek sevdiği bir yer bulalım endişesine kapılıyorum. Sorgu görevimi başarıyla yerine getirdikten sonra belediye binasının arka sokaklarında, Au Vieux Clocher'de fırında kızarmış camamber peyniri salatası; domates ve parmesanla odun fırınında yapılmış pizzanın yanında gazlı roze şarap sipariş ediyoruz. Mekanın sandalyeleri gibi insanları da pek renkli. İçeride bir kadın Fransız chanson'larından kupleler okuyor, su şişemizi getiren çocuk, yan masamızdaki Beatrice'e "Bugün geç kaldınız," diyerek kızıyor. İki kişi 40 avro verdiğimiz yemeğimizi 15.40'ta, siestaya çekilmek üzere noktalıyoruz. Burada yemek konusunda tek mecburiyet, bir tür deniz ürünleri çorbası sayılan bouillabaisse yemekmiş. İçinde ekmek ve patates olan bu tarif Marsilya'ya aitmiş. Onun en iyisi için de Miramar'ın adını verdiler. 21.00 için dışarı bölümden masayı ayırtıp, Chateauneuf du Pape şarabı siparişimizi de önden veriyoruz. Altı saat sonra, pestolu kalamar üzerine servis edilen bouillabaisse'in lezzetini yazarak anlatmama imkan yok. Bu sırada elbette, kaçırdıklarımı daha da gözüme sokmak istercesine, Marsilya'da La Passarelle'de (52 Rue Plan Fourmiguier) isimli mail beliriyor posta kutumun okunmamışlar listesinde. Altında "Belki de dünyada yediğim en iyi dört biyolojik lokantadan biri kendisi," notu düşülmüş olarak. Onu da pazar öğlen kuşağı için saklıyorum. Benim bir günüme ancak bu kadar yemek sığışıyor ama sana en kralından tavsiye, biletini aldıktan sonra www.lafourchette.com sitesine tıklaman. Restoranların menülerini görebilir; yorumlarını okuyup, indirimli rezervasyonunu da buradan yaptırabilirsin. Daha önce gitmiş eşe dosta danışmak kadar yardımcı olacak.
MARSİLYA'DA MUTLAKA YAPILMASI GEREKENLER
* Le Corbusier'nin 1952'de tasarımlarını yaptığı, bir tür ucuz, bahçeli ortak yaşam alanı sayılan Cite Radieuse'ü (36 rue Mongrand) gezmelisin. İçerisinde otel, şef Alexandre Mazzia tarafından işletilen gastro-evren Le Ventre de l'Architecte lokantasının da olduğu bu mekan tasarım harikası.
* Marsilya bildiğin ya da şu anda benden öğreneceğin üzere lavanta ve sabun cenneti. Yeşil limonlusundan üzümlüsüne, greyfurtludan vanilya özlüsüne kadar sayısız çeşidi ve şekli olan sabunları, ben Au Savon de Marseille'den (106 Quai Port) topladım. Ama şehrin her yerinde bu konuda uzman dükkanlara bakkal gibi rastlamak mümkün.
* Biz Türkler rakıyla büyümüş bir millet olduğumuzdan, anason özlü Mauresque kokteylini denemenizi öneriyorum. Hem hafif hem de geleneksel.
* Genellikle Marsilya'da yaşayanlar, denize girmek için bizim Adalar usulü vapurlara atlayıp sayfiye yerlerine gidiyorlar. Ama buna vaktin olmayacağını varsayarak, 8. bölge (8eme arrondissement) civarındaki Prado plajlarında havluları yere serip serinlemek, kumsal ortamlarına katılmak, hatta sörf dersleri alıp, su sporları öğrenmek de mümkün.
* Alexander Dumas'nın Monte Cristo Kontu romanında adı geçen, eskiden mahkumların cezasını çekmesi için gönderildiği kale Château d'If, şimdilerde turistik eğlence. Bunu da listene almak isteyebilirsin.
* Buranın bir diğer alamet-i farikası da portakallı, ince uzun bisküvi Four des Navettes (136 Rue Sainte). Kart atmaktan, buzdolabı üzerine magnet almaktan sıkılmışsan, hediye niyetine güzel gider.
* Pazar yerlerini, hele ki içinde balık, çiçek, peynir, şarap, meyve, sebze, şarküteri varsa pek severim. Her gün, 12'ye kadar Quai des Belges'de kurulduğunu öğrenince sevinmem de bundan. Pazar günleri ikinci el bit pazarına da dönüşüyormuş ortam. Eğer bir tanesi yetmezse salı-perşembecumartesi günü de La Plaine'de var.
* Marsilya'nın 9. bölgesindeki Calanques'lara sadece botla gidilebiliyor. Vahşi doğa harikası olarak geçen bu oluşumlara birkaç saat ayırmalı.
* Gece, nerede son bir içki içsek diye düşünürken, en doğru kararın yerlilere sormak olduğunu anladık. Le Crystal dediler. Ancak biz, yol üzerindeki mekanları da değerlendirmek lazım kuşağında Carmine'de durakladık. Garsonların bile dans etmeye ayarlı olduğu mekanda cin-tonik 7 avro.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde