Pazar 02.09.2012

New York'un Galatası: Williamsburg

Bu hafta New York'tan bildiriyoruz. Williamsburg sokaklarında graffitili bisikletlere de rastlıyorsunuz, dördüncü çocuğuna hamile pilates hocalarına da... Yemek saatlerinde de ziyafete hazır olun

Aşağısı, yukarısı, batısı, doğusu, Sex and The City ve Gossip Girl gibi dizileri sayesinde her dükkanını öğrendiğim Manhattan'ı önümüzdeki hafta yapılacaklar listesine alıp, New York turuna Williamsburg'den başlıyorum, Kent Avenue ve Güney 3'üncü sokakta tuttuğum, köprüye nazır manzarasının hastası olduğum evden. New York'un Galatası, Karaköyü, Çukurcuması sayılabilecek Williamsburg sokaklarında sevdiğim ayarda her şey. Şortların altına geçirdikleri botları, çantalarından sarkan laptopları, graffitili bisikletleri, ellerindeki kahveleriyle hipster olmanın A'dan Z'ye tanımını yapıyor yerliler. Tanıştığım insanlar arasında grafik tasarımcıları, Microsoft'a yarı zamanlı destek veren IT'ciler, elbette müzisyenler, heykeltıraşlar, köpek gezdiricileri, kuaförler, fotoğrafçılar, Fashion Week'e hazırlanan modeller ve tasarımcılar, kamyon şoförleri, garsonlar, barmenler, yeni anneler, dördüncü çocuğunu bekleyen pilates hocaları var. Tam yanımdaki masada oturup "Merhaba," gibi basit bir kelimeyle ya da "Çakmağın var mı?" gibi gündelik bir soruyla konuşmaya başlıyorlar. Kimsenin ajandası, "Hadi gel şurada bir de yemek yiyelim," planı, hayatıma dahil olma isteği yok. Bedford Avenue üzerine sıralanmış dükkanlardan birinin dışında oturmuş, New York'a yeniden âşık olmam için beni lokallerin mekanlarına götürecek Allen'ın gelmesini beklerken bir bagel siparişi veriyorum. Taze soğan ve krem peynirli. Kahvemin ikinci turu bedavaya doluyor. Amerikan usulü.
FIVE LEAVES
Allen, çocuklara verdiği gitar dersinden çıkmış, gülümseyerek geliyor. Dediğine göre hislerim güçlüymüş. The Bagel Store (349 Bedford Avenue) mahallenin, hatta belki de Brooklyn kentinin en iyilerini yaparmış. Google üzerinden araştırma yapmak yerine, ayağımın götürdüğü yere gitmiş olan ruhum pek seviniyor bu yoruma. Beş dakika sonra Bedford üzerinden vitrinlere, elbiselere, dergicilere, el yapımı defterlerin olduğu kitapçılara bakınarak, McCarren Park'ının Green Point'le kesiştiği köşedeki Five Leaves'e (18 Bedford Avenue) oturuyoruz. İçerideki müzik blues tonunda, dışarıdaki masamın üzerine bloddy marry ve hash browns (bir tür rendelenmiş patates keki) var. (http://www.fiveleavesny.com/)
THE MEATBALL SHOP'TA KÖFTE
İstanbul'da köfteci deyince aklına gelen Ramiz, Sultanahmet gibi seçenekleri unut. Kontuarına oturduğum anda, kendimi 1950'li yıllardan kalma bir tiyatronun fuayesinde sandığım The Meatball Shop'tayım (170 Bedford Avenue). Önümdeki garson ilk iş olarak buzlu sularımızı verdikten sonra, okul tahtaları gibi bir menü tutuşturuyor elime. Gazlı kalemle yemek istediklerimi işaretliyorum. Öncelik tavuk, dana, vejetaryen, domuz olarak ayrılmış köfte seçeneklerinden istediğimi seçmek. Danada karar kıldıktan sonra pestoyu, mantarı, parmesanı bir kenara atıp, elbette "Acılı domates sosu dökün," diyorum. Ardından bir diğer önemli problem çıkıyor karşıma: Bunu şimdi ekmeğin içine koydurup, sandviç niyetine mi ısırsam, yoksa spagettinin tepesine oturtup iştahımı mı kabartsam? Çık bakalım kolaysa sen bu işin içinden. (http://www.themeatballshop.com/)
RABBIT HOLE
New York'ta ikinci gün Williamsburg Köprüsü'ne nazır içtiğim kahveme eşlik eden Another dergisinden sonra 12.00'de yola çıktık. Allen beni eşsiz bir bahçeye çıkardı. "İşte Rabbit Hole / Tavşan Deliği," (352 Bedford) dedi. 10 dakika sonra domates , jambon ve yumurtalı sandviçim, üstüne bocaladığım Tabasco ile önümdeydi. New York usulü kahvaltı, dünyanın başka bir yerinde yok! (http:// rabbitholerestaurant. com/index2.html)
HOTEL DELMANO
Saat 19.00. "Burada istridye barı çok güzel, ama istersen sadece bira içelim, dekorasyonuna bayılacaksın," diye Hotel Delmano'nun (82 Berry Street) Fransız usulü sokağa dönmüş küçük masalarına oturtuyor beni Allen. Yemeğe kadar geçen iki saatte kabare şarkılarından, Hotel California'ya kadar dinliyor, yabancı bir ülkede olmanın gereği aileler, çocukluk ve geleceğimiz üzerine muhabbete dalıyor, hesabımızı ve KDV tutarının iki katı bahşişimizi bırakarak barbekü yemeye yollanıyoruz. (http://www.hoteldelmano.com/)
THE DINER
(85 Broadway) adını görünce, Amerikan usulü gece kayıntıcısı sandım. Meğer Fransız'a çalan gastronomi cennetiymiş. Karavanı andıran restoranın masalarına oturduktan sonra soğuk şeftali çorbası masaya teşrif etti. Neye benzer endişesiyle off, eşsiz ses tonunda bitirdim onu. Her gün değişen yemekler yüzünden "Ya diğerinin istediğinde gözüm kalırsa," paniğiyle ortaya iki tabak yaptık. Patates yatağı üzerinde tarator sosuyla gelen kılıç balığı ve hindibaların eşlik ettiği bıldırcın.
FETTE SAU
Daha 20 metre öncesinde duyduğum barbekü kokularına tavlandım. Allen "İşte burası, Fette Sau (354 Metropolitan Avenue)," diye göstermese de gideceğimiz yola burnum çoktan baş koymuştu. New York'ta kokoş mekanlar dışında rezervasyon almamak adettendir. Bu yüzden içeri girmemiz 20 dakika sürdü. Kontuara gelince her şey: 200 gram et, lahana, iki sosis, kurufasulye, ekmek, turşu, kaburga şeklinde ilerledi. Yandaki kasaya 22 dolar ücretimizi de ödedikten sonra oturduk. 16 dakika boyunca yaşadığım zevki anlatamam. (http://fettesaubbq.com/)
ÖNEMLİ NOT:
Bu hikayede bahsi geçen, Allen kimdir diye merak ediyorsan, http://www.allenhulsey.com/ sitesine bakmanın öneririm. Şef ve müzisyen kimliği benim iki günde nasıl Williamsburglu olduğumu açıklar. Bu yazıyı New York seyahatim bitmeden tamamlıyorum. Sırada Thai, Viyetnam, Polonya, Dominik, Fas, Meksika diye devam eden dünya mutfağı kategorileri var.
ÖNEMLİ NOT:
Eğer yurdışındaki otellere binlerce dolar verenlerden biri olmak istemezseniz, ilk bakmanız gereken yer airbnb.com.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.