Pazar 30.09.2012

Tadından yenmez bir yalnızlığım var

Kitapları yüzbinler satan, Nazan Bekiroğlu'nun son romanı Nar Ağacı ekim ayı başında okuyucuyla buluşacak. Ortalıkta görünmeyi çok sevmeyen Bekiroğlu, romanını, yaşadığı şehir Trabzon'u ve yazma serüvenini anlattı

Nun Masalları, Yusuf ile Züleyha, Lâ ve diğerleri... Sadık okuyucuları hasretle yeni romanını bekliyordu, ondan. Sonunda beklenen oldu; Nazan Bekiroğlu'nun son romanı Nar Ağacı, okuyucusuyla buluşmak üzere. Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu, her ne kadar yazar kimliğiyle öne çıksa da o bir akademisyen aslında. Klişe bir tabirle söylersek, okurları için kaleminden kan damlayan, gizemli bir yazar o. Zira Bekiroğlu'nun her kitabı yok satıyor, onlarca baskı yapıyor. Ama o ortalıkta görünmeyi sevmiyor. Kamera, kayıt cihazı onu gerçek anlamda rahatsız ediyor. Yani haklı ününü halkla ilişkiler faaliyetlerine değil, yazdıklarına borçlu. Bekiroğlu, daha çok muhafazakar çevrelerin sevdiği bir yazar gibi görünse de gerçek çok farklı; onu herkes okuyor. Okuru ona kalben bağlı... Bekiroğlu yeni romanı Nar Ağacı'nda Tebriz'den gelip Trabzon'a yerleşen dedesinin hayat öyküsünün peşine düşüyor, dedesinin izinde o da Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü hattında dolaşıyor, atasının izini bulmaya çalışıyor, buluyor da. Bekiroğlu kitabında üç ülkede yaşanan, üç farklı aşkı anlatıyor, fonda mücadele, savaş ve tarihi gerçekler var. Kitapları yüzbinler satan Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı'nın dokunaklı hikayesini anlattı... - Yazarken ritüelleriniz var mı?
- Yok, hiçbir ritüelim yok. Her yerde ve her durumda yazabilirim. Kırmızı ışıkta direksiyon üzerinde bile cümle kaydedebilirim. Hele de şimdi Nar Ağacı'ndan bahsediyorsak otel odalarında, havalimanlarının bekleme salonlarında, kafeteryalarda, piknik yerlerinde bile yazdığımı söylemeliyim. Tabii bu, romanın sahne sahne, perdeler açılır gibi, üzerime yağmur yağar gibi geldiği dönem için geçerli bir kolaylık hali. Bunun sonrasında defterlerden bilgisayara geçme safhası var. Onda durum biraz farklı. O zaman bir parça sessizlik ve tenhalık istediğim muhakkak. Fazlaca da zamana ihtiyaç duyuyorum. Özellikle şu son iki yıldır fakültedeki derslerimi bile azalttım. Bundan öğrenciler biraz müşteki oldu ama başka türlü bir dört yıl daha sürerdi.
- Ne kadar sürdü yazma süreci? Dört yıl mı?
- Dört yılı geçti. Lâ baskıya girdiği gün ben henüz ne yazdığımı bilmeden de olsa bu romanı yazmaya başlamışım. Aslında bir ömür boyu içimde taşıyıp durduğum bir hikâyeydi. Zamanı sonradan geldi.
- Siz defterlere yazıyorsunuz öyle mi?
- Kesinlikle. Önce kâğıt ve kalemde birikiyor her şey. Sonra bilgisayara geçiyor. O zaman asıl işçilik başlıyor. Asıl yorucu dönem.
- Öyleyse çok defteriniz vardır sizin. Ne yapıyorsunuz onları?
- Hiç! Saklıyorum, atmıyorum. Onlarca defter. Ama bir daha açıp baktığım da söylenemez.
- Nar Ağacı'nda bir aile öyküsünden yola çıkıyorsunuz. Romanın ne kadarı kurgu?
- Tebriz'den Batum'a, oradan da 1917'de Trabzon'a gelmiş, İstanbul'a geçmek niyetiyle şöyle bir uğradığını sanmış ama anneannemle evlenince burada kalmış bir dedemin var olduğu doğru. Tabii o dönemde coğrafyalar çok geçişken ve Trabzon, Doğu'nun deniz kapısı. Benzer öykülerle çok karşılaşılır Trabzon'da. Yani bu dedeme özgü bir durum değil. Fakat dedemin hikâyesi benim için net değil. O öldüğünde ben 12 yaşındaydım ve ona daha fazla anlattırmadığım için öyle pişmanım ki. Neyse, romana dönersek; ben olarak anlatıcının İran'daki eve gitme hikâyesi doğru. Fakat onlar da benden genç insanlardı. Yaşlılar ölmüş, aile dağılmış. Böyle bir büyük dedenin varlığından haberdarlar ama benim bildiğimden fazlasını bilmiyorlar. Birbirimize karşı derin bir muhabbet hissettik, gözyaşları içinde ayrıldık ama fazla bir şey paylaşamadık. Bahçeden toprak aldım, dedemin mezarına serpmek için.
- Dedenize doğduğu yerlerin toprağını getirmişsiniz, bu da çok önemli.
- Evet, çok güzeldi. O toprağı dedemin mezarına serperken ruhunun serinlediğini hissettim. Çok fazla vatan hasreti çekmişti.
TELEVİZYON ÇEKİMLERİ BANA GÖRE DEĞİL
- Çok okunan bir yazarsınız. Kulaktan kulağa yayılan bir ününüz var. Neden basına çok mesafelisiniz?
- Bu, sanırım kitap yayınlandıktan sonrası beni fazla ilgilendirmediğindendir. Tam bir 'Bundan sonrası tufan' durumu. Hakkımda yazılanların çoğunu okumam bile. İnternet örneğin, benim için içinde Nazan Bekiroğlu olmayan bir yerdir. Dolayısıyla zahmetli TV çekimleri hiç bana göre değil, ses kayıt cihazına bile tahammül edemem. Bu da ister istemez bir gizli saklılık hali doğuruyor. Bundan ben de memnunum okuyucu da. Ara sıra bir imza gününde bir araya gelmek yetiyor ve artıyor bile.
- Ailenizin tepkisi ne oldu Nar Ağacı'na karşı.
- Ailemizin en yaşlısı benim sevgili teyzem. Büyük heyecanla bekliyor. Biraz hayal kırıklığı yaşayacak sanırım çünkü kurgunun onun bildiği gerçeklerle örtüşmediği yerler çok fazla. Yine de 'Ben romanda doğdum mu?' diye soran teyzeciğime bu metni bir an evvel sunmak istiyorum, onun doğumu bu romana girmemiş olsa da. İkinci ciltte doğmayı bekliyor.
- Siz kimleri okuyorsunuz?
- Son dört yılı sadece Nar Ağacı'nın dünyası ile ilgili kaynakları taramakla geçirdim. Bir doktora tezine yetecek kadar kitap okudum. Mesleki anlamda takip etmem gereken çağdaş yayınları bile takip edemedim. Hele son bir buçuk yıl tam bir kapanma hali yaşadım.
- Çok sade bir ismi var romanınızın. Nar Ağacı.
- Biraz zor geldi bu isim. Çünkü baştan beri romanın ismini Taht-ı Süleyman olarak düşündüm ben. Hâlâ da bu romanı bütünüyle taşıyacak en uygun ismin Taht-ı Süleyman olduğunu düşünüyorum. Fakat hiç beğenilmedi bu isim. Ben de diretmedim. Pek çok isim geçti bu kez aklımdan. Hiçbiri tam anlamıyla romanı karşılamayınca bu kez en sade olanda karar kıldım. Bir ağaç ismi. Sade ve iddiasız. Ve güçlü. Nar, güzel şey. Bereketli ve yaşamla dolu. Pek çok kültürde yeri var.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.