Son Güncelleme: Cumartesi 17.11.2012
Sanat sepet çevresi için kaba, sokak için kibar bir adamım
Çocukken kitap okumak yerine top peşinde koşuyordu. İlk kitabını orta sonda ödev verildiği için okudu. 1999 Depremi birçokları gibi onun da hayatını etkiledi. Turizm okudu, garsonluk yaptı, sonra Ankara'ya gitti Dil Tarih'te okudu. Behzat Ç.'yi yazdığında yıl 2006'ydı. Yazar Emrah Serbes, yeni kitabı Hikâyem Paramparça ile şimdi okur karşısında. Merak ettik, gerçekten paramparça bir hikayesi mi var diye... Varmış...
- Kitabınızın ismi gibi sizin hikayeniz de paramparça mı?
- Evet, paramparça.
- Hikayenizin Yalova'da başladığını biliyoruz, ya sonrası?
- 1999 Depremi'nden sonra turizm okumak için Yalova'dan Antalya'ya gittim. Dört- beş yıl orada kaldım, orada otellerde çalıştım. Sonra yazar olacağım diye Ankara'ya, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Tiyatro Bölümü'nde okumaya gittim. Zaten öğrenciyken romanları yazmaya başlamıştım. İlk Behzat Ç. romanım Her Temas İz Bırakır ikinci sınıftayken çıktı.
- Deprem sizi de savurdu yani.
- Valla bizim ev de, evin karşısındaki tekel bayiimiz de ağır hasar aldı, sonra yıkıldı. Bir anda her şeyimiz gitti. Hatta deprem gecesi çıktık evden, tekel bayiine gittim, hasarlı büfeden sigaraları aldım. Millet de dışarı don gömlek çıkmış. 15 dakika sonra tiryakilerin eli ayağı titremeye başladı. Ben de herkese sigara dağıtıyorum. Bizim bir akraba geldi, ona da verdim. O da 'Emrah, Samsun yok mu?' dedi. Ya kıyamet kopmuş, o Samsun peşinde. 'İşte gerçek Samsuncu,' dedim. Behzat Ç. bu yüzden Samsun içiyor... Neyse, ben depremden önce Yalova'dan uzaklaşmak istiyordum zaten. 'Şuradan gideyim de, ne iş olsa yaparım,' diyordum. Yoksa ne işim var benim turizmle! Sınava girdim, turizmi yazdım. Sonra deprem oldu. Kazanınca da Antalya'ya gittim.
- Turizm okumanın size bir faydası olmadı mı?
- Olmuştur da, özlemle andığım günler değil o dönem. Otelde 14-15 saat çalışıyordum, garsonluk yapıyordum. Koşturuyorum, oraya buraya tabak taşıyorum, şef garson geliyor bağırıyor çağırıyor, bir şey diyemiyorsun. Saçmaydı yani.
- Neydi sizi yazmaya iten?
- Öyle 'Yaşadıklarımdan yola çıkıp bunları yazayım,' demedim. Okuduğum kitaplar hoşuma gitti, ben de böyle şeyler yazabilirim duygusuyla yazmaya başladım. Bir şeyler yazayım, yükümü atıp hafifleyim istiyordum.
- Hafifledi mi yükünüz?
- Hafiflemedi, aksine yazdıkça daha beter bir ağırlaşma oldu.
- Siz yazar olmaya da öyle ulvi anlamlar yüklemiyorsunuz.
- Yok, sadece yazmaktı derdim. Ama çevrem de beni gaza getiriyordu. Lisedeyken oyun yazıp sahneliyorduk. O zaman arkadaşlar 'Bak bu adam yazar olacak,' diyordu. Antalya'dayken herkes turizm okuyor, ben bir şeyler yazıyorum. Yine 'Bak bu adam yazar olacak,' denmeye başladı. Ankara'da yine yazarlık bölümünde okuyoruz, herkes bir şeyler yazıyor ve zaten yazar olacak, ama yine bana 'Bu adam yazar olacak,' dediler. Sonra kitap yazdım, yayınevine gittim, orada da 'Bak bu çocuk yazar olacak,' dediler. Ama bana sorarsan hâlâ bir şey olmadım.
Sokağın ciğerini bilirim
- Alt sınıftan gelmenin avantajı oldu mu?
- Bir avantajı yok. İyi şartlarda büyüyorsanız, başka sınıflardan insanların hayatını merak edersiniz. O bir entelektüel meraktır. Ama benim içinse durum şu: Keşke durumlar daha iyi olsaydı da başka işler yapmayıp sadece yazsaydım. Bir de sokaktan gelince tekrar sokağa dönmek istemezsin. Ben evde çok rahatım, niye tekrar sokağa döneyim? Ciğerini biliyorum sokağın.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde