Pazar 09.12.2012
Son Güncelleme: Pazar 09.12.2012

Marx da varlıklı bir aileden geliyordu

28 yaşında bir çağdaş sanatçı, Sabahattin Ali'nin romanlarını, Sait Faik'in öykülerini seviyor. İdeal dünyalar, seçimler, sınırlar, insanın içindeki iyi ve kötü duygular onun işlerinin konuları. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle çektiği videoları anlatırken çok heyecanlanıyor. Londra'da hem okuyup hem bankada çalıştığı dönemde resimden video sanatına yöneldi ve İstanbul'da açtığı kişisel ve karma sergilerin ardından eserleri Eczacıbaşı, Borusan ve Taviloğlu koleksiyonlarında yer aldı. Kazandığı paralarla beğendiği Türk sanatçıların eserlerini satın alıyor. Evinde kalabalık arkadaş gruplarıyla toplanıp yemek yapmayı seviyor, beraber yenen bu yemeklerdeki dürüst sohbetlerin onu büyüttüğünü düşünüyor. Ancak pek çokları onu sadece Boyner ailesinin sanatçı kızı olarak tanıyor. Cem Boyner ve Bilgün Dereli'nin kızı Elif Boyner, 'Zengin çocuğu sanatçı mı olur?' tepkilerine ilk başlarda çok üzülse de artık gülüp geçtiğini söylüyor. Bir içki firmasının hayata geçirdiği Absolut Blank'ın projesi kapsamında Galerist Tepebaşı'nda geçtiğimiz hafta bir enstalasyonu sergilenen, çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul'da eserleri yer alan Boyner'le hem çağdaş sanatçı hem de 'zengin çocuğu' olmayı konuştuk.
ZENGİNSEN SATIŞ KAYGIN OLMUYOR
- Boyner soy ismiyle sanat dünyasına çıkmak nasıldı? Nasıl tepkiler aldınız?
- Kolay değildi. 'Zengin çocuğundan sanatçı olur mu?' dediler. Ama Karl Marx da zengin bir aileden geliyormuş, biliyor muydunuz? Oysa ki zengin bir aileden geliyorsan, maddi durum bakımından şansı olmayan insanlar bir noktada belki de daha satışa yönelik eserler yaparken, sen böyle bir kaygın olmayacağından belki daha dürüst eserler yaparsın. Ben böyle düşünüyorum. Tabii ki yanlış anlaşılmasın, her sanatçı dürüsttür, ama zengin bir aileden gelince sonuçta satış kaygısıyla eser üretme ihtimalin kalmıyor. Zaten bana laf edenler genellikle sanatçılar olmuyor nedense. Sanatla yeni ilgilenmeye başlayan ya da hiç alakası olmayanlardan geliyor.
- İstanbul'da ilk serginizi açmak istediğinizde ne gibi tepkiler aldınız?
-
Eskiden hiç gitmiyordum galerilere sergi için başvurmaya. Şimdi ise zaten insanlar soruyor 'Atölyene gelebilir miyiz?' diye. Zaten ilk olarak Tophane-i Amire'deki 'Duygulanım Hali' sergisinde, ardından Pilevneli Project'te açtığım sergiden ve Contemporary İstanbul'da Taviloğlu, Eczacıbaşı ve Borusan'a işlerim satıldıktan sonra insanlar beni ciddiye almaya başladı. Bence ne kadar çok çalışıp dürüst olursam yaptığım işte, bu tepkiler hep geçecek. Eskiden çok takıyordum bu tepkileri, ağlamıştım bir keresinde, ama şimdi gülüyorum sadece. Murat Pilevneli daha önce görmüştü mesela resimlerimi, ama bana dedi ki 'Biraz Londra'da bir şeyler yap. Yoksa hemen burada gelip sergi açarsan soyadından dolayı çok tepki gelebilir'. Ama aslında ilk benimle çalışmayı teklif eden galeri Siyah Beyaz'dı. Onlar Londra'da bir grup sergisinde benim işlerimi görmüşlerdi. Şimdi onlarla çalışıyorum ama başka projelerim de var.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.