Top çeviren gösteri sanatçısı:

Günümüzün en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Lionel Andres Messi'nin ana rahmine düşmesinden takriben üç ay önce, onun atası Diego Armando Maradona, futbolun beşiği İngiltere'nin yarım düzine oyuncusunu çalımladıktan sonra meşin yuvarlığı ağlarla buluşturmuştu. Bundan 21 yıl sonra, Maradona'nın 'yüzyılın golü' olarak bilinen bu unutulmaz golünün ikiz kardeşini -sanki mimetik arzu ve tutkuyla yıllarca izleyip sonra da taklit ederek üzerinde çalışmışçasına- Messi de İspanya Kral Kupası yarı final maçında Getafe'ye attı. Her ikisi de topu, kendi sahalarında, orta saha çizgisinin berisinde sağ kanatta alıp, önüne çıkan her oyuncuyu slalom hareketleriyle geçerek 55 metre kadar sürüyor ve kaleciyi de çalımladıktan sonra ağlara gönderiyordu. Kuşkusuz sahalarda görülmeyecek bu mucizevi benzerliğin, Messi'nin, Maradona'nın mirasçısı ilan edilmesinde ve İspanyol basınınca 'Messidona' lakabıyla anılmasında hatırı sayılır etkisi vardır. Ama tabii Messi'nin Maradona ile karşılaştırılmasının başka sebepleri de var. Tıpkı onun gibi Arjantinli, onun gibi 10 numara forma giyiyor, onun kadar olmasa da kısa boylu sayılır. (Boyu 1.69 cm.) Bu özellikleri nedeniyle Maradona'nın kendisi de Messi'yi 'halefi' ilan etti. İkisinin benzerlikleri o kadar fazla ki, Messi'nin, atası Maradona'ya daha fazla benzemek için tek yapması gereken, çaptan düştükten sonra kokain kullanmaya başlamak dense yeridir. Tabii umarız böyle feci bir hataya düşmez.
MARADONA GİBİ BİR YILDIZ
Lionel Messi'nin; Pele, Zico, Beckenbauer, George Best ve Zidane gibi efsanevi futbolcular ile değil de özellikle Maradona'yla mukayese edilmesinin bir başka haklı sebebi daha var. Bunların hepsi, futbolun Nobel ödülü olsa alacak oyunculardı ama Pele de dâhil, Maradona'nın sıra dışı yeteneğine sahip değillerdi. Maradona, nevi şahsına münhasır bir yıldızdı. Öyle ki, Fight Club'ın yazarı Chuck Palahniuk'un kitabının Türkçe ismi ile söylersek zamanının 'gösteri peygamberi'ydi. Futbolun, televizyonlar vasıtasıyla endüstrileşmeye başladığı dönemde 'show business'ın bütün gereklerini fazlasıyla yerine getiriyordu. Yukarıda adlarını saydığımız diğer büyük oyuncular; futbolu, neredeyse tekdüze gelebilecek istikrarlı bir kalite ile oynayan, vazife ehli oyunculardı ve işin 'show' tarafından değillerdi. Messi'nin de Maradona gibi bir 'gösteri peygamberi' olduğu söylenemez. Gelgelelim o da zamanımızın şaşaalı büyüsü futbolun tartışmasız en büyük gösteri sanatçısı, top jonglörü. Top ve lobut çeviren bir jonglör ellerini kullanmada ne kadar becerikliyse o da ayaklarını kullanmada o kadar mahir. Sebepsiz değil, ilkellerin büyücüye ya da modern, kentli insanın jonglörlere baktığı gibi futbol seyircisinin ona şüpheyle bakması. Kim bilir kaç kez telaffuz edilmiş "Messi insan değil," kabilinden cümlelerle anılması... Lionel Messi, hayatına futbolla anlam katmak isteyenlere büyük iyilik yapıyor, onları tatmin ediyor. Ama gösteri dünyasının obur tüketicileri ondan hep daha fazlasını bekleyeceklerdir. Messi, bir gün koşmaktan yorulunca kocayan at, sahibi tarafından nasıl kırbaçlanıyorsa seyircilerin yuhalarıyla işte öyle kırbaçlanabilir.
REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRDI
Lionel Andres Messi 24 Haziran 1987'de Arjantin'in Rosario kentinde dünyaya geldi. Babası, bir fabrika işçisi olan Jorge Horacio Messi; annesi ise part-time temizlikçi Celia Maria Cuccittini idi. Karı-koca; üçü erkek, biri kız olmak üzere dört çocuğa bakıyordu. Maddi zorluklara, 11 yaşında büyüme hormonu eksikliği teşhisi konulan Lionel'in hastalığı da eklenince aile daha zor günler geçirmeye başladı. Çocuğun tedavi masrafları ayda 900 doları buluyordu ve henüz yaşı, bir yıldız futbolcu olmaya yetmeyecek kadar küçük olduğu için bu parayı o yıllarda ödeyecek bir kulüp yoktu. Çok sonra, Messi'nin yeteneğinden haberdar olan Barcelona'nın sportif direktörü Carles Rexach, İspanya'ya taşınmaları halinde aileye sağlık masraflarını karşılayacağını bildirdi. Barcelona macerası böyle başladı. Messi, Barcelona formasını ilk kez 2004-2005 sezonunda giydi ve o yıl ligde gol atan en genç futbolcu unvanını aldı. Bu başarıdan sonra futbol hayatı rekor üstüne rekor kırmakla geçti. 2009-2010 sezonunda bütün turnuvalarda 47 gol atarak Ronaldo'nun rekorunu egale etti, bir yıl sonra 53 golle bu rekoru kırdı. 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde 12 gol atarak Gerd Müller ve Jean-Pierre Papin'in ardından üst üste üç kez gol kralı olan üçüncü futbolcu oldu. Bunlar haricinde de çeşitli rekorlar kırdı. Kırdığı son rekor ise bir takvim yılı içinde en fazla golü (86) atmak oldu. Messi bu yıl ayrıca Time Dergisi'nce en etkili 100 kişi ara- sında da gösterildi. Messi'nin, kız arkadaşı Antonella Roccuz- zo'dan bir oğlu var.
BARCELONA'DAKİ BAŞARIYI ARJANTİN'DE YAKALAYAMADI
Maradona ile onca benzerliğine rağmen Messi, Barcelona'da gösterdiği olağanüstü başarıyı 2010 Dünya Kupası'nda Maradona'nın teknik direktörü olduğu Arjantin Milli Takımı'nda gösteremeyince adını dünya kupası tarihine, selefi veya Brezilyalı Pele gibi altın harflerle yazdırma şansını şimdilik yitirdi. Bununla birlikte gol atmada rekor üstüne rekor kırdığı futbol hayatının en büyük başarılarından biri, belki de birincisini tek sezon içinde 86 gol atarak gösterdi. Bir rekor olan bu büyük başarıyı, bir hafta önce İspanya Ligi'nde Barcelona'nın Real Betis'i 2-1 yendiği maçta 16. dakikada attığı golle yakaladı. Böylelikle Bayern Münih'in 'bombacı' lakaplı efsane golcüsü Gerd Müller'in, bundan 40 sene evvel bir sezonda 85 gol atarak kırdığı, egale edilmesi bile zor rekoru kırmış oldu. Messi, attığı 86 golden 75'ini sık kullandığı sol ayağıyla, sekiz tanesini şut çekerken seyrek kullandığı sağ ayağıyla, üç tanesini de sahada oyun kurgularken her daim kullandığı kafasıyla attı. Bütün Avrupa spor medyası geçtiğimiz hafta Messi'yi konuştu, yazdı, çizdi. Kimi yorumcular, "Onu tanımlamaya çalışmayın, seyredin," diyor. Biz de onu tanımlamaya çalışmayacağız elbette. Zaten sahada 'Tanımlanamaz Uçan Nesne' (UFO) misali 'Tanımlanamaz Koşan Özne' olarak dolaşıyor.