Uzak ufuklara açılan bilge kahin: YAY

"Sanki içimde iki kişi var. Ben ve sezgilerim. Sezgilerimin aksine hareket ettiğimde her zaman başım belaya girer, onu izlediğimde ise her şey yolunda gider"... Bu söz, tüm zamanların en cazibeli Yay kadınlarından Kim Bassinger'a ait. Ateş elementinden ve değişken nitelikteki Yaylar akılla değil, sezgiyle hareket ederler. Elementleri ateş onlara dürtüsellik verir, zekalarını sezgileri kanalıyla çalıştırırlar, bol ilham alır verirler... En iyisi Yay'ın sembolünden başlamak. Antik Yunan mitolojisinde Yay'ın simgesi Santor'dur; cesaret ve bilgelikle nitelenen Santor, yarı at, yarı insan bir varlıktır. Santor'a bakmak Yayların tavırlarını anlamaya yeter. Hayvani içgüdülerle insani amaçların arasındaki gidip gelirler, ama okları gökyüzüne doğrudur. Gökyüzüne çevrilmiş ok, tanrısallığın izlerini yeryüzünde keşfetmeyi anlatır. Ayakları ata aittir demiştik; yani soyluluk, doludizgin yolculuk, mesafeler alma, hayvani doğa, hızlılık, koşturma, uzaklara gitme... Ama Santor'un diğer yarısı insandır ve okuyla gökyüzünü hedeflemiştir. Uzak ufuklar, tanrısallık, gökyüzü, öte âlemler, insanlık için çalışma, din, felsefe, değişiklik... İki eğilimi bünyesinde barındır Yay. Jüpiter tarafından yönetilen Yay, yöneticisinin unsurlarını da bünyesinde toplamıştır. İyimserlik, geniş ufuklara açılma, risk alma iddiacılık, dolayısıyla kumara eğilim, tanrısallığa yakınlık nedeniyle anlam arayışı, kehanet... Her ne kadar Yay daha çok farklı kültürlerin, deneyimlerin peşinde dünyayı dolaşsa da, kimi Yaylar bunu içlerinde yapmayı da seçebilir. İçe kapanma, meditasyon yoluyla da keşifler yaparlar. Keşfetmeyen, yeni ufuklara açılmayan bir Yay'ın ruhunda bir şeyler ölür.

KİBİR YAY'IN GÖLGESİDİR
Hayatı serüven gibi yaşamayı seven Yay maceradan maceraya koşar. Özgürlük alametifarikasıdır. Ancak buna rağmen toplumun geleneksel kodlarına sıkı sıkıya bağlı, sofu, fanatik, ahlakçı bir yanı da vardır. Adalet duygusu gelişmiştir. Kendine aşırı güven, her şeyi bildiğini sanmak ve kibir Yay'ın gölgesidir. Yaylardan fanatikler de çıkar. Pinochet, Franco ve Stalin'in Yay olmaları tesadüf değil. Bazen bir yazı turaya hayatını atabilecek kadar uçmaya eğilimli olsa da, toplumda saygın bir yer edinmek için uğraşır. Huzursuz bir doğası vardır, o nedenle harekete ve spora gereksinim duyar. Sporda başarılı insanların çoğunda mutlaka bir Yay etkisi vardır: Pierre van Hooijdonk, İbrahim Kutluay, Nihat Kahveci, Katherina Witt gibi. Felsefe ile dövüş sanatını sinema sanatında birleştiren efsanevi Bruce Lee Yay'dır. Aynı zamanda müzik ve dans da çok başarılı olduğu alanlar içindedir. Yok Böyle Dans'ta Azra Akın'ı hatırlayın! Ludwig van Beethoven de Yay'dır, tıpkı Jimi Hendrix, Frank Sinatra, Edith Piaf, Tom Waits, Jim Morrison gibi. Sertab Erener, Christina Aguilera ve Tina Turner'ı da unutmamak lazım. Bizden ise rahmetli Zeki Müren, Jüpiter'e özgü şifalı sesiyle milyonları büyülemiştir. Yayların iyimserliği, şakacılığı, kibri ve kabalık sınırlarında dolaşan dobralığı sorunlara yol açsa da Yaylardan iyi mizahçılar da çıkar. Woody Allen, Ben Stiller gibi. Can sıkıntısına tahammül edemez, Yay coşku ile yaşar ve ilham alarak hayat bulur. Ve size de bunları yapar, coşku verir, kendini ve sizi iyi dolduruşa getirir. Kendinize güveniniz mi yok, bir Yay dost edinin, o size Pamuk Prenses'in üvey annesinin elindeki aynayı getirecek, o aynada görmek istediğiniz her şeyi görmenizi sağlayacaktır. Yay insanlarının cazibesi cana yakınlıklarından, sıcaklıklarından, cömertlikten, coşkularından ve serüven duygusu aşılamalarından kaynaklanır.