Aile içi şiddeti 'kalp'lerini ortaya koyarak yeniyorlar
Türkiye'nin ve Avrupa'nın en lüks butiklerinde, artık aile içi siddete maruz kalan Ankaralı kadınların ürettigi takılar satılıyor. Kalp seklindeki takılarla siddeti yeneceklerini ve magdur kadınları hayata kazandıracaklarını söyleyen Italyan girisimci Caterina Occhio "Zincirin ucuna taktıgımız kalplerimizle, siddet zincirini kırmayı hayal ediyoruz," diyor
- Mamak'la tanısma hikayenizi anlatır mısınız?
- 16 yıl boyunca Avrupa Birligi fonlarında yönetici olarak çalıstım. Bu görevim sırasında ihtiyaç sahiplerine is bulma ve onları tekrar hayata kazandırma konusunda uzmanlastım. Görevimiz icabı, dünyanın farklı noktalarına atanıyoruz. Ben önce Kuzey Afrika'ya gönderildim, oradan da Türkiye'ye geldim. Ankara'da altı yıl görev yaptım.
- Ankara'daki göreviniz tam olarak neydi?
- Görevim, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ve yerel gönüllü kuruluslarla is birligi yaparak, atandıgımız bölgelerdeki yardıma muhtaç insanlara el uzatmak, hayat kosullarını düzeltmek için onlara is bulmaktı. Mamak'ta ilk çalısmaya basladıgımda, kadınlar is bulmak için bize geliyordu; ama bir sey dikkatimi çekti, hiç konusmuyorlardı. Bir çay, iki çay derken, bu kadınların is bulmak istemelerinin ardındaki gerçek neden ortaya çıkıyordu. Onlara 'Siddet var mı?' diyorduk, cevap 'Yok,' oluyordu. 'Kocan biraz içip eve gelince sana vuruyor mu?' dedigimizdeyse 'Tabii, bizim buralarda olur böyle seyler,' yanıtını alıyorduk. Aile içi siddetin, bu bölgede çok yogun yasandıgını o zaman anladık.
SÜREKLİ AĞLAMAYA DAYANAMADIM
- Nasıl bir yardımda bulunabiliyordunuz size basvuranlara?
- Tamamen özerk iki sirket kurduk. Biri Is ve Isçi Bulma Kurumu'na baglı çalısan bir is bulma sirketi, ikincisi de bir anaokulu. Is bulma sirketi aracılıgıyla 1500 kadına egitim verdik, bunlardan 350'sini de ise yerlestirdik. Siddet gören insanları, 'Haydi seni Nisantası'nda sekreter yapalım,' diyemiyorsunuz, çünkü çok ciddi özgüven sorunları, travmaları var. Çogu zaman iletisim kurmak bile zor oluyor. Ikinci olaraksa tamamen kendi bütçesi ile ayakta kalan anaokulumuzu kurduk. Çünkü kadınların ise gidip, kendi baslarına ayakta durmalarının önündeki en büyük engel çocuklarıydı. Onları güvenle bırakabilecekleri bir yer olunca, bu sorunu ortadan kaldırmıs olduk. Ama bu isin içine girdikçe öyle hikayeler, öyle hayatlar çıktı ki karsımıza, daha fazlasını yapmamız gerektigini hissettik.
- Sonra ne yaptınız?
- 2008'de DOVE (Domestic Violence Eradication- Aile Içi Siddeti Ortadan Kaldırma) sirketini kurduk. Kariyerimin hiçbir noktasında siddetle ilgili çalısmamıstım, bu konuda hiçbir bilgim yoktu. Bu yüzden Hollanda'daki konuyla alakalı kurumlardan yardım istedik. Onların sıgınma evleri ile ilgili ekspertizlerinden yararlandık, Ankara'da benzer bir sıgınma evi kurmak için Hollanda Dısisleri Bakanlıgı'ndan bütçe aldık ve Ilk Kriz Merkezi'ni kurduk. Bu merkezden önce, sıgınma evleri sadece resmi çalısma saatleri içinde çalısıyordu, yani sabah 09.00'dan aksam 17.00'ye. Ama sorun suydu ki, kadınlar kocaları iste oldugu için bu saat diliminde dayak yemiyorlardı. Daha çok sıgınma evlerinin kapalı oldugu aksam saatlerinde, Ramazan'da, resmi tatillerde dayak yiyorlardı. Polisler de yardım edemiyordu 'Bu kadınları nereye koyalım, nezarete mi?' diyorlardı haklı olarak. Ilki Ankara'da açılan ve su anda Mersin ve Adana'da pilot çalısmaları devam eden, kısa zamanda tüm Türkiye'ye yayılmasına çalıstıgımız Ilk Kriz Merkezi'nin kapıları, koca dayagından kaçan kadınlar için artık günün her saati açık. Ankara'daki 22 yatak kapasiteli kriz merkezine talep ögle yogun ki, kadınları geri çevrirmek zorunda kalıyoruz. Mucizeler yaratılıyor, ama hâlâ eksik çok. 2004 yılında yürürlüge giren kanuna göre, her 50 bin kisilik alana bir sıgınma evinin düsmesi gerekiyor, ama bu sayının çok uzagındayız. Çünkü sosyal hizmet çalısanları çok az, kimse sıgınma evlerinde çalısmak istemiyor. Bu kadar acının oldugu bir yerde durmak istemiyorlar. Mersin'deki sıgınma evinde 14 yasındaki bir kızın mutlulugunu görünce, çevirmenim aracılıgıyla sordum 'Neden bu kadar mutlusun?' diye. Kız aynı mutlulukla 'Çünkü bu gece beni kimse uyandırmayacak!' dedi. Ben de bu acının yakınında durmayı basaramadım. Oradayken sürekli aglıyordum. Düsünün, sürekli aglayan bir proje yöneticisi haline geldim. Kendim de dahil, kimseye faydası dokunmaz hale gelmistim.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut