Yayın yönetmeni piyanist olunca
İngiltere'nin en saygın gazetelerinden The Guardian'ın yayın yönetmeni Alan Rusbridger, günde 20 dakika çalışarak bir yılda Chopin'in 1 Numaralı Balad'ını çalmayı kafaya koydu. Peki baladın özelliği neydi ve Rusbridger bunu nasıl başardı?
ÇOCUK GİBİ HİSSETTİM
O yaz tatile çıkmadan önce hazırladığı bavuluna Chopin notaları koyarken, bu besteyle daha ciddi bir biçimde ilgilenmek istediğini keşfetmiş. Ve 57 yaşında bir adam olarak kararını vermiş. Günde 20 dakikasını ayırarak, bu besteyi çalmayı mutlaka öğrenecekmiş. İnsan bir şey isterken dikkatli olmalı çünkü istediği şey gerçekleşebilir. Kasım 2010'da The Guardian WikiLeaks belgelerini yayımlamaya başladığında, Rusbridger'ın piyano derslerine zaman ayırması hiç de kolay olmamış. Yine de devam etmiş. Bu esnada gündem ilerlemiş: The Guardian, gazetecilerin işin içinde olduğu telekulak skandalını ifşa eden, Rupert Murdoch'un News of the World gazetesinin kapanmasına neden olan haberi patlattığında Rusbridger'ın iş hayatı daha da karmaşık hale gelmiş. O günlerde ziyaret ettiği hocası, çok kötü çaldığını söyleyerek onu azarladığında kendini çocuk gibi hissetmiş. 14 Mart 2011. Libya'da Kaddafi rejimi can cekişiyor. Yabancı gazeteciler için ülke çok tehlikeli bir yer. The Guardian'ın parlak muhabiri Ghaith Abdul-Ahad, haber peşinde koşarken bir gün sırra kadem basıyor. Rusbridger, onu bulmak üzere ilk Kahire uçağına atlıyor. Yola çıkmadan evvel Türk hükümetinin en üst kademesindeki tanıdıklarına telefon ediyor, en sonunda Kaddafi'nin oğlu Saif el İslam'dan muhabirlerinin nerede olduğunun bilinmediğini öğreniyor. Gazetenin Ortadoğu muhabiri Ian Black'le buluşup Libya'ya uçuyorlar.
SAVAŞIN ORTASINDA CHOPIN
Otelde kaldıkları süre boyunca Rusbridger Libya'daki içler acısı duruma tanıklık ediyor: Bir El Cezire muhabiri öldürülmüş, BBC ekibinden üç kişi ise öldüresiye dövülmüş. Ülkenin uçuşa yasak bölge ilan edilmesine ramak kalmış. Abdul- Ahad'ı hapisten teslim alıp ülke dışına çıkarmaları için zamanları az. Bu sırada The Guardian ekibi aracılar vasıtasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la temasa geçiyor; Erdoğan'ın gazetecileri çıkarmak için bir jet göndereceğini öğrenince rahatlıyorlar. Rusbridger böylece Libya'da geçirdiği son gününde çantasından çıkardığı baladla otelin lokantasına gidiyor. Garsona piyanoyu kullanmak istediğini söylüyor. "Ve böylece, bir iç savaşın ortasında, Trablus'ta terk edilmiş bir lokantada baladı çalmaya koyuldum. Trablus'ta o anki en delice şeyi yapan kişi ben olamazdım herhalde." Böylece, Trablus'un 17 Mart'ta uçuşa yasak bölge ilan edilmesinden saatler önce Rusbridger, Erdoğan'ın gönderdiği jetle, dersini de çalışmış olmanın rahatlığıyla İstanbul'a uçmuş. Kitabın sonunda Rusbridger'i cesaretini toplayarak gazeteci arkadaşlarından oluşan bir topluluk önünde ilk defa baladı çalarken görüyor, neler hissettiğini okuyoruz. On dakikalık ufak konserin sonunda meslektaşları ayakta alkışlamışlar onu. O gün çekilen fotoğrafta, tuşların başındaki yayın yönetmeni hem gazeteciliğin zorlu bir sınavdan geçtiği hem de yıllar sonra geri döndüğü piyanistlik uğraşının hakkını vermeye çalıştığı bu dönemden başarıyla çıkmanın mutluluğuyla insanları selamlıyor.
ÇALIŞARAK HER ŞEY BAŞARILABİLİR
Bu hikayenin daha anlamlı olması için Rusbridger'ın çaldığı parçanın mahiyetini bilmek gerekiyor. Ben de Chopin konusundaki bilgisiyle Türkiye'de az sayıda kişinin yarışabileceğine inandığım müzik yazarı Alain Matalon'a, G Minor Balad'ın özelliğini sordum. Matalon, İngiltere'deki Royal Schools of Music okullarının kullandığı ve piyano eserlerini sekiz zorluk derecesine ayıran (1 en basit, 8 en zor parçayı gösteriyor) sistemi anlattı bana. Bu okullardan mezun olabilmek için de öğrencilerin 8. derece bir parçayı, mesela Beethoven'ın Ayışığı Sonatı'nı ya da Appassionata'sını çalmaları gerekiyormuş. Uzmanlar 1 Numaralı G Minor Balad'ın 12. dereceye tekabül ettiği konusunda uzlaşıyormuş. 8'den yukarıdaki parçalar 'virtüöz eserler' olarak kabul ediliyormuş. Chopin'in en zor baladının 4 numaralısı olduğunu söyleyen Matalon, G minor'ü zor kılan özelliğin onu sadece iyi bir teknikle çalmanın yeterli olmaması olduğunu anlatıyor. "Hızlı ve zor pasajları en zor Chopin etüdleri kadar teknik kapasite gerektiriyor. Bunun yanında eser farklı bölümlerden oluşuyor. Bölümler arasındaki geçişleri de tatminkar bir şekilde sağlamak çok zor." Matalon, günde 20 dakika çalarak bu parçayı öğrenmenin çok büyük bir başarı olduğunu ama piyanistin nasıl çaldığını dinlemenin da gerekli olduğunu söylüyor. "Herhalde büyük bir rastlantı ama benim de en nihai amacım hep bu baladı çalmak oldu. Ancak ilk 8-10 satırını çalabiliyorum, orada da herhangi bir teknik zorluk yok zaten... Sonuçta çalışarak her şey başarılabilir. Belki istediğimiz kadar iyi olmaz ama tatminkar olur ve sanırım o kadarı da yeter."
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde