Son Güncelleme: Cumartesi 26.01.2013
İsim verseydim ortalık karışabilirdi
TV dünyasının bir dönem fenomeni olan tiyatrocu Erhan Yazıcıoğlu, hem atv'deki Karadayı dizisiyle, hem de yazdığı, Kenar Mahalle Delikanlısı kitabıyla gündemde. Yazıcıoğlu Yedikule günlerinden başlayarak 'delikanlı' hallerini anlattı!
- Farklı dinlerden ve kültürlerden insanların yaşadığı bir ortamda büyümüşsünüz. Hatta anneanneniz Rummuş... Nasıl şekillendirdi sizi bu?
- Tiyatronun içine girince anladım donanımlı bir mahallede büyüdüğümü. O gözlemlerim sayesinde, bana bu farklı kültürler yol gösterici oldu. İnsan ayrımı yapmamayı öğrendim. Bugün herkes kişiliğini gizliyor.
- Kitapta pek kendinizi gizlememişsiniz.
- Not alarak başladı bu süreç, kitap olsun diye yola çıkmadım. Beş misli daha yazılacak şey var ama, bazı şeylerden imtina ettim. Özel hayatıma dair isim vermeye kalksam, ortalık karışabilir. Ama neden rahatsız edeyim insanları, herkesin kendine göre bir düzeni var artık. Bir hayat felsefesi olan hiyakeleri aldım.
- Babanızın kumar tutkusunu çok açıkyüreklilikle anlatmışsınız. Gençliğinizdeki arızalı kısımları net olarak okuyabiliyoruz.
- Babamı bugün yaşatabilseldim, babamın değişimini insanlara göstermek isterdim. Babam kumarbazdı, alkol alırdı ve annemi çok üzdü ama bir gün ona 'Eğer sen her gece burada kumar oynamaya geleceksen, artık ben de her gece burada kumar oynayacağım,' dedim ve bundan etkilendi. O 'Ben bu tokadın acısını ölene kadar taşırım,' demişti. Taşıdı da... Bu benim gençlik yıllarımın bir gerçeğiydi.
- Tiyatro uğruna epey zorluk çekmişsiniz. Neden?
- Sonrasında bu duygunun ihtiras olduğunu farkettim. 15 yaşımda ilk tiyatro oyunu izlediğimde, seyircilerin beni alkışladığını hayal ediyordum. Orada olmak istedim. Kendimi sahnedekilerin yerine koydum, orada film koptu zaten. Tiyatro uğruna, yedisekiz sene süründüm. Başrol oynayıp, solcularla arkadaşlık ediyorum diye kadroya alınmadığım yıllar oldu. 1974'lerde yırttım, dublajlarda başroldüm.
- 'Malvarlığımı dublaj sayesinde yaptım,' demişsiniz...
- Televizyon işi bana geldiğinde, zaten üç-beş tane evim vardı. O zamanlar bir toplu reklam dublajından bir ayda bir ev alabildiğim oluyordu. Güneş gazetesi çıkmıştı, onun tanıtımları, reklam spotları, tiplemelerin seçimi bir hafta sürmüştü, ben oradan bir ev aldım. O yüzden kanser maddi olarak beni üzmedi.
- Seç Bakalım başladığında kaç yaşınızdaydınız? Neler değiştirmişti hayatınızda?
- 41. Bekardım, ikinci eşimden ayrılmıştım. Tabii şöhret beni bir aldı, sersemletti. Ona kapılmamak mümkün değil. Kadınlar açısından bakacak olursak, eskiden ben seçerdim, o dönem seçilen oldum. Bu uzun süre devam etti. 'Şöhretin götürüsü oldu,' desem yalan olur. Bu şanşöhret beni yaşatan ayakta tutan şeylerdi. Bu arada iyi de bir baba olmaya çalıştım. Çocuklarımı hiçbir zaman ihmal etmedim.
- İyi bir koca olamamışsınız ama şimdiki eşinize kadar...
- Evet, olamadım. Erkeklerin yüzde 80'i, 50'sinden sonra duruluyor. 40'tan sonra durulan çok enderdir, parmakla gösterilecek kadar azdır. Olgunluk ve iyiyi kötüyü ayırt edebilme yetisi biz erkeklere çok geç geliyor.
- Karadayı'ya kadar televizyonda yoktunuz...
- Çok teklif geldi, kabul etmedim. Biraz kızdırdım o piyasayı da, bir şey beğenmeyen adam gibi... Ben Karadayı'yı da komedi sanıyordum. Hep komedi içinde oldum çünkü. Ciddi bir adam rolündeyim. Kadın rolü de gelse oynayacağız.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde