Pazar 05.05.2013

Recep İvedik'in dublörü: Şahan Gökbakar

Şahan Gökbakar, Celal karakteriyle Recep İvedik'i kısmen kentlileştirdi. Lakin İvedik tamamen kentlileşirse kendine izleyici bulamayabilir. Malum, sirk kapanırsa seyirci de dağılır. Bu yüzden Gökbakar, İvedik'i bir dublör gibi her daim yedekte tutmalı

Bir Yaşar Kemal romanını (Yer Demir Gök Bakır) andıran ismiyle değil, Karagöz'ün üvey torunu Recep İvedik tiplemesiyle hafızalarımıza kazındı Şahan Gökbakar. Gişe rekorları kıran sinema serisinde 'geniş yığınları' İvedik karakteriyle tanıştırdı. Ne var ki, sanat çevrelerinde 'komedi dünyasının gayrimeşru çocuğu' olarak görülmekten kurtulamadı.
İsmail Dümbüllü'nün kavuğunu ona devretmeyecekleri aşikârdı elbette. Ama hiç olmazsa 'Frankenstein stand-up'çı muamelesi yapmasalardı. Zira yapmasalardı Gökbakar, meselelere -eskilerin deyişiyle- biraz suhuletle bakacak ve sözgelimi sendikaların 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama ısrarını -kısmen haklı gerekçelerle- eleştirirken bile ölçüyü kaçırmayacak, giderek polisin güç kullanımını meşrulaştırır bir söyleme de kaymayacaktı.
Şahan Gökbakar, Twitter'da ne yazdı da bu kadar tepki çekti, önce ona bakalım: "Polisinki de aynı hesap işte. Sen demir bilye, molotof, havai fişek atacan. Gazı yedin mi, ooo polis işçiye gaz attı."
Aslında bu ve buna benzer diğer cümleleri, düşünce özgürlüğü sınırları içinde değerlendirilebilecek cinsten görüşler içeriyordu. Gökbakar, sendikaları eleştirmekle kalsa bir mesele olmayacaktı. Ama polisi hararetle savununca tepki topladı.
Yazı yeteneği veya tecrübesi olmayan insanların Twitter'dan uzak durması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Twitter, kullanmayı bilmeyene zarar verebilen bir 'mahfil'. Sırf bu yüzden yasaklanamaz elbette.
Hepten yasaklamak; tıpkı alkolizmle değil, her içki içenle mücadele etmek gibi yanlış ve ters tepecek bir yol olur.
DAĞDAN İNEN İVEDİK
İvedik karakterinin başarısının temel sebebi, magandalığı groteskleştiriyor olması.
Bir başka deyişle İvedik, eril kabalığı ve görgüsüzlüğü mübalağalı bir biçimde yansıttıkça Türkiye için çok tanıdık, neredeyse arketipsel bir karaktere irrite edici bir gülünçlük kazandırmış oluyor.
Toplumun hatırı sayılır bir kesimi de bunun müşterisi. Ve hatta İvedik'ten şekvacı olanlar bile onu göz ucuyla izliyor.
Ben 'anti-Recep İvedik' cephesinde yer alan biri değilim. Bilakis serinin üç filmini de gülerek izledim. Recep İvedik serisi gibi Celal ile Ceren'de de yeni nesillerin deyişiyle gülmekten yarıldığımız yerler var. Gelgelelim bu, Gökbakar'a Woody Allen muamelesi yapmamızı gerektirmez.
Şahan Gökbakar'ı popüler kültür âleminin göbeğine yerleştiren iki gelişme varsa bunlardan biri Zoka programında, diğeriyse Recep İvedik skecinde rol almasıdır. Dikkat Şahan Çıkabilir ve Küçük Oskar gibi tiplemeler, birer PR şaheseri de olan Zoka ve İvedik projelerinin gölgesinde kalmıştır.
Recep İvedik, sosyolojik olarak merkezi kuşatan alt sınıfın; naif bir biçimde toplumsal eşitliğe inanan ve dışlandıkça da pervasızlaşan marjinal mensuplarını simgeliyor. İvedik gibiler kent merkezine gönderilen akıncı birlikleri vazifesi gördüğü için yerleşik sosyo-ekonomik paradigmanın ayrıcalıklı kıldığı kesimlerin ilk yüzleştiği kişiler konumundalar. Sonra gelenler, 'İvedikler'e göre 'iç güveysinden hallice' olduklarından 'ayrıcalıklılar' da ölümü görüp sıtmaya razı oluyor. Böylece sosyolojik tekâmül ağır ağır gerçekleşiyor.
Mesela Celal ile Ceren'deki Celal, Recep İvedik'in şehir görmüş, göreceli olarak medenileşmiş versiyonu olarak görülebilir. Teşbihte hata olmaz. İvedik PKK'yı andırıyor, Celal de KCK'yı... Toplumun merkezinde 'mutant' gözüyle bakılan İvedik ve türevleri de PKK'lılar gibi buharlaşmayacağına göre topluma entegre edilmeliler.
PKK'lılar bile dağdan inmeye hazırlanırken İvedik'in sembolize ettiği kesimin sisteme dâhil olmaması düşünülemez.
Celal karakteri de, İvedik'in sisteme entegrasyon projesinin ilk aşaması. Az kaldı, birkaç adım sonra legalleşecek. Lâkin bu durumda kendine izleyici bulabilir mi bilinmez. Malum -yine teşbihte hata olmaz- sirk kapanırsa seyirci de dağılır. Bu yüzden Şahan Gökbakar, Recep İvedik'i bir dublör gibi her daim yedekte tutmalı.
NOT: Geçtiğimiz Çarşamba Iğdır'da İbrahim Özkıdır'la birlikte şehit olan Mustafa Altan, babamın amcasının kızı Latife Altan'ın oğlu idi. Pırıl pırıl bir gençti. Mustafa, umarız 'son şehit' olur.
Nur içinde yatsın.

TERAZİ BURCU SANATÇISI (!)
Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konuğu Şahan Gökbakar, 22 Ekim 1980'de İzmir'de doğdu. Terazi burcu. Sanata bu yüzden meyilli (!) olsa gerek. Gerçi burcun son günü doğduğu için Adorno'nun 'yüksek sanat' dediği türe değil, 'düşük sanat' olarak tasnif ettiği türe dâhil edilecek cinsten ürünler veriyor. Gökbakar, okul hayatına Ankara'da başladı. Babasını, henüz Sekiz yaşındayken bir trafik kazası sonucu kaybetti. ODTÜ Koleji ve Bilkent Üniversitesi'ni bitirdi. Ekranlarda ilk kez 2003 yılında Zıbın isimli programla arzıendam eyledi. Onu üne kavuşturan program ise Zoka oldu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.