Son Güncelleme: Cumartesi 11.05.2013
Plazalar, güç peşindeki fettan kadınlarla dolu
atv'nin Karadayı dizisinde Savcı Turgut'un sevgilisi Serra'yı canlandıran Aslı Orcan, dizinin en dikkat çeken kadınlarından biri. Yuvarlak hatları, seksi imajı ve fettanlığıyla diziyi izleyen bir çok erkeğin favori karakterleri arasında. Ama ilginçtir kadınlar da Aslı Orcan'ı bir o kadar seviyor. Orcan "Her kadının içinde bir Serra var aslında," diyor
- Benim hikayem; filmlerde, dizilerde tanık olduğumuz tesadüfi bir keşfedilme hikayesi değil. Mağazada ya da restoranda keşfedilmedim. Adım adım ilerledim bu yolda. Ama şunu söyleyebilirim, hayatımda başka bir mesleği yapmayı hiç düşünmedim. Çocukluğumdan beri sanatın herhangi bir alanında olacağımı biliyordum. Sadece zaman ilerledikçe sanatın hangi dalına yetenekli olduğum keşfedildi. Bu tabii ki konservatuarda oldu. Küçükken daha gösteri sanatları ağırlıklı hevesim vardı. Bale ve halk oyunlarıyla başladı sahnede olma duygusu.
- Bu sırada nerede yaşıyorsunuz?
- Aydın'da. İlkokul-ortaokul ve lise dönemi Aydın'da geçti. Çok keyifli bir çocukluk dönemiydi, herkesin birbirini tanıdığı, çok güvenli bir yerdi. Böyle güvenli yerlerde çocuklar daha özgüvenli büyür, ben bunun avantajını yaşadım, servis kullanmadan okula gidip geldim. Arkadaşlarımla mahallenin bir köşesinde buluşup okula giderdik.
- Ailede sanatçı var mıydı?
- Hayır, yok. Annem maliyeci. O hep maliyeci olmamı isterdi, hiç böyle şeylerle alakası olmayan biriydi. Babam, ben 14 yaşımdayken bir trafik kazasında vefat etti. Ailemiz için en önemli yıkımlardan biriydi, 41 yaşındaydı daha...
- Bu kayıp sizi nasıl etkiledi?
- Çok uzun yıllar bu duruma karşı duyduğum şaşkınlığım bitmedi. Ölümün varlığıyla ansızın tanışmak zor oldu. Çok da trajik bir süreç geçirmedim. Annem sayesinde, birbirimize kenetlenerek üstesinden geldik. Hiç aratmadı babamızın yokluğunu bize.
- Küçük yaşta sanatçı olmaya karar verdiğinize göre anneniz seçimleriniz konusunda özgür bırakmış sizi?
- Kesinlikle. Annem ve babam sağken çalıştıkları için anneannem ve dedemle büyüdüm. Ve büyüklerin evi özgürlükler ülkesidir. Annem beni hep destekledi ama hayattaki özgüvenimi anneanneme borçluyum. Hep özel ve farklı hissettirdi, hep inandı bana. Onu da çok yeni kaybettim.
- Sonra konservatuar süreci başladı...
- Ege Üniversitesi Devlet Konservatuarı Halk Dansları Bölümü'ne girdim. Beş yıllık bir okuldu. Dördüncü sınıftayken, ifade jimnastiği dersleri başladı. Dokuz Eylül Üniversitesi'nden bir hoca geliyordu derslere, o benim oyunculuk bölümüne geçmemi istedi. Sınava yeniden girmem gerekiyordu ve ben okuduğum bölümde dört yılı bitirmiştim. O dört yıl gözümde büyüdü ve cesaret edemedim. Yine sahne üzerinde, yine birilerini canlandırma peşinde bir eğitim almıştım, çok da farklı görmedim. Bir oyuncunun hem iyi dans edebilmesi, hem müzik kulağının olması, yeteneği varsa bir müzik aleti çalması oyuncuyu geliştiren şeyler.
- 'Benden oyuncu olurmuş,' fikri o dönemde oluşmuş sizde...
- Tabii. 'Benden oyuncu olur,' hissinden ziyade oyunculuk arayışına başladım. Oyunculuk, oyunculuğun nasıl bir iş olduğunu kavramakla başlıyor bana göre. 'Ben güzelim, iyi ve farklı bir yüzüm var, benden oyuncu olur,' diyerek olmuyor o iş.
- Sonra neler yaşadınız?
- İzmir'de bu işler sınırlı. İşin kalbi İstanbul'da atıyor, bu nedenle İstanbul'a yerleştim. Buraya bir CV'yle geldim, belirli yapım şirketleri ve ajanslarla görüştüm ve ilk dizimi yaptım.
- Çok süründünüz mü?
- Hayır, hiç sürünmedim. O dönem, yani 2004 yılında daha kolaydı dizi işleri, şimdi çok zor. Artık diziler beşinci bölümü görmeden yayından kalkıyor. Eskiden benden 10 tane varsa, şimdi 1000 tane var. Daha fazla kişiyle yarışıyoruz. Şimdi herkes oyuncu olmak istiyor. Güzellik, best model yarışmaları bile bu amaca hizmet etmek için yapılıyor. Bir yandan özel konservatuarlarda, bir yandan devlet konservatuarında yetişen oyuncu adayları var. Şimdikilerin işi daha zor.
- Epey dizide rol almışsınız aslında...
- İlk dizim Çapkın, Okan Yalabık'la oynamıştık, komediydi. 13 bölüm çekmiştik, o zamanlar çok uzun sürmedi diye düşünüyorduk. Şimdi olsa uzun diziler arasında. En uzun süren işim Kaybolan Yıllar isimli dizi oldu. Fettan kadın halleri o dizide başladı.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde