Son Güncelleme: Cumartesi 25.05.2013
Yağlarınızla yüzleşin
Oturduğu sandalye parçalanınca diyet yapmaya karar veren Onur Gökşen şimdi normal ölçülerde bir adam. 180 gün boyunca yaşadıklarını Allah Belanı Versin Brokoli adlı bir kitapta toplayan Gökşen işin sırrını anlattı
- Hangi aşamada insan, kilosuyla bu kadar acımasızca yüzleşiyor?
- Dayımın yazlığına gittim.
Balkonda okey oynuyoruz.
O plastik sandalyelerden var, oturuyorum.
Oturduğum sandalye aniden patladı!
Öyle kırılma, çatlama değil, patladı! Hakikaten patladı. Yere düşünce türünü bilmediğim bir çiçeğin dalı enseme battı. Kendini çok kötü hissediyorsun, topluluk içinde sıkıntılı bir duruma düşüyorsun. Yani böyle bir manzarayı filmlerde gördüğünüzde ya da başkasının başına geldiğinde gülersin ama kendi başına geldiğinde, 'Hay Allah ya,' falan oluyor insan.
- Ya kılık kıyafet?
- Çok büyük sıkıntı yaşıyordum. 'En büyüğünü getir,' diyordum. Adam en büyüğünü getiriyor. Göbek oluyor, paçalar yerlerde. Vücuduma uyan takımın pantolonu çok uzun geliyor. O sıkıntıyı yaşamak lazım.
- Diyet yaparken kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
- Daha önce iki kitap yazdım ben; Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı ve Yedi Kere Sekiz. Bir aşk romanı üzerinde çalışıyordum. Pek istediğim gibi olmadı, içime sinmedi. O arada bu iş çıktı.
Yayınevi de kabul etti yazdım.
Piyasada bulunan kitaplara benzesin istemedim.
Çoğu hiçbir işe yaramıyor.
Diyette önemli olan motivasyon.
- Kitabı yazıyor olmak motivasyonunuzu artırdı mı?
- Tabii artırdı. Kitap yemin etme gibi oldu.
Bu kitapla mühürledim normal insan olmayı. Yani bundan sonra kimsenin karşısına kilolu çıkamazdım.
Bundan sonra da bir daha kilo almam diyorum.
- Ya bozulursa?
İnsan bir daha kendime böyle bir şey yapmam diyor ama tekrar kilo alıyor.
- Ya o biraz mutsuzlukla ilgili. Yemekte mutluluğu bulmakla alakalı. En kolay, mutluluğu bulma yolu o.
- Ya bir daha kilo alırsam korkusu var mı?
- Var. Bazen öğlen yemeklerinde kaçırıyorum. Mesela 700 gram yediysem sanki o 700 gram bana kilo olacakmış gibi geliyor. Bir de spora başladım.
- Sebzeden gerçekten nefret ediyor musunuz?
- Sebzeden tiksiniyorum.
Sebze dünya üzerinde olmaması gereken bir canlı türü.
İSKENDER'İN YERİ DOLMAZ
- Kilo verme isteğinin arkasında nasıl bir motivasyon var, sağlıklı olmak, karşı cinse güzel görünmek?
- Benim öyle sağlıkla yaşamak, şu bu derdim çok yok. Öyle olsaydı, sigara içmezdim. Tamamen kendime olan saygımın yok olmamasıyla ilgili bir şeydi. Kitap komik, ama can acıtan bir tarafı da var, okuyup da kendini kötü hissetmemek mümkün değil.
- Peki bitkisel ilaçlar kullandınız mı?
- Onlara meyil ettim. Ve bir kez kullandım, şiddetli ishal olunca bıraktım. Hiç kimseye tavsiye etmem. Kolay görünüyor insanlara ama bu işin kolayı yok!
- Eski giysilerinizi ne yaptınız?
- Diyet yapmayan bir arkadaşıma verdim. Ama ben kıyafete ciddi yatırım yaptım. Ama o kadar zevkli ki...
- Büyük kıyafetlerinizden sakladığınız oldu mu, bir gün lazım olur diye?
- Olmasın lazım! Hepsini attım.
- İskender Kebap'ın yerini ne doldurur mesela? Brokoli falan demeyin!
- İskender'in boşluğunu hiçbir şey dolduramaz! Yemeğin boşluğunu başka yemekle dolduramayız. Olmayacak artık öyle bir şey. Fotoğraf çekeceksiniz, hobi bulacaksınız. Haftanın yedi günü yiyerek hayattan keyif almayacaksınız yani.
BİR KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ
- Yakın çevrenizle sorun yaşadınız mı kiloluyken?
- Yok bir tek annem, 'Oğlum kilo ver,' diye başımın etini yiyordu. Ama bir taraftan da 'Poğaça yaptım, bir tane yesene,' diye peşimde dolaşıyordu. 'Anne diyet yapıyorum, kitap yazıyorum yiyemem,' dediğimde; 'Bir taneden bir şey olmaz,' diyordu. Ben bütün dünyevi zevklerden uzaklaşmışım, sen o poğaçayı bana verirsen, ben o dünyaya tekrar gireceğim! Ama bunu bir anneye anlatamazsınız. Anlamaz!
- Nasıl aştınız annenizi?
- Bu süreçte bana destek de oldu elbette. Mesela sebze sponsorum annemdir. 10 numara zeytinyağlı yapar, bütün sebzelerimi annem pişirdi. Hep annemden. Bir
KAYNAR SU İÇİLMEYECEK!
- Diyetisyeni, diyeti nasıl seçeceğiz.
- Ben diyetisyenimden çok memnunum. Beni çok destekledi, yanlış bir şey yazmayayım diye yazdıklarımı hep ona okuttum. Ama bugün çok korktum. Bir arkadaşım kitabımı almış, sevindim. Kitapta bir elma tatlısı tarifi veriyorum. Arkadaşım o tatlıdan yapacağını söyledi ve bana sordu: 'Elmaları kaynattığım suyu içeceğim değil mi?' diye. Ben kitapta bir ironi yapmıştım, 'Elmayı haşlayın, haşladığınız suyu da için, yemek borunuz, mideniz haşlansın, böylece bir daha yemek yiyemezsiniz,' demiştim. Şimdi zakkumcu Ziya'ya dönmeyelim, kaynar suyu içip, yemek borusunu haşlayanlar çıkar, başım belaya girer. Yazın lütfen bunu...
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut