Bir 'insan' manifestosu
Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Hayatın Satır Araları kitabında aşk, kadın-erkek ilişkileri, moda, sinema, tüketim çılgınlığı, eğitim gibi konularda ezber bozan açıklamalarda bulunuyor
BİR EL KİTABI OLABİLİR
Kılıç kitabında bu 'yatay' ve 'dikey' kavramlarını ayrıntılı bir şekilde açıklıyor ve şöyle diyor: "Sadece manevilik veya sadece maddilik, hakikatin bir tarafıyla yetinmek anlamına gelir." Kitabında bu dengeyi kurmak amacıyla kadın-erkek ilişkisinden edebiyata, sinemadan modaya, değerler erozyonundan yaygınlaşan şiddete, toplumu ve insanlığı ilgilendiren temel konulara değiniyor. Eskiden el kitapları vardı. Bir düşüncenin ya da akımın bağlıları bu kitapları ellerinden bırakmaz, sürekli atıf yapardı. Günümüzde mekanikleşme ve parçalanma bu türden kitapların ortaya çıkmasını zorlaştırdı. Bütün bu zorluklara rağmen Mahmut Erol Kılıç'ın kitabı uzun yıllar tartışılacak ve temel alınacak bir el kitabı, bir manifesto niteliğinde...
ANLAM KRİZİ YAŞANIYOR
İnsana sadece bir biyolojik varlık, bir kadavra muamelesi yapılmasına kızıyor yazar. Onun 'öz' itibariyle Allah'a dönük olduğunu vurguluyor. İnsanın içinde olan bu eğilim ve ihtiyacın manipüle edilerek tuhaf inanış ve anlayışların ortaya çıkarılmasının dine maledilemeyeceğini vurguluyor: "Gerçek din ve dindarlık patoloji üzerinden okunamaz. Aksine, psikolojik sorun olarak işaret edilen durumlar, Tanrı'yı hayattan/varlıktan kovmaktan doğuyor. İnsanlar buralardan yedikleri darbelerin sızılarını gidermek adına Tanrı'ya yöneliyor. Modern insan anlam krizinden, kendini dine açarak çıkıyor." Kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum sorularının cevabının bulunamaması anlam krizini ortaya çıkarıyor ve psikolojik rahatsızlıklara sebep oluyor Kılıç'a göre.
ERKEĞİN YENİDEN İNŞASI GEREKİYOR
Kılıç 'değerler erozyonu' konusunun yaşamsal öneme sahip olduğunu ve bu erozyonu sadece anayasa ve yasalar yaparak gidermenin mümkün olmadığını söylüyor: "Merkezileşmesi gereken şey insandır. Değerler etrafında korunan ve geliştirilen insan... Yeni bir anayasa yaparak çıkışa geçebileceğimizi sanıyoruz. Hukuki sözleşme elbette ki önemli, ancak daha önemli olan, manevi değerleri esas alan bir toplum ruhunun olmasıdır." Eğitim konusuna özel bir önem veriyor. Değerler üzerinden değil de teknik formlar ve formüller üzerinden yapılan eğitimi eleştiriyor. Eğitimin okullara sığdırılmasını, ondan ibaret sanılmasını da. Şaşkınlıkların ve erozyonun fotoğraflarını çekiyor: "Öğretmen, eskiden olduğu gibi ilmin somutlaşmış hali değil. Ve öğrenci de halinin farkında değil; ihtiyacını bilmiyor, bilmediği ihtiyacına karşılık olan ilmi de talep etmiyor. Ne veren var ne de alan. İrade ve arzuyla oluşan bir birliktelik değil bu. Öğretmen ve öğrenci birbirlerine mecbur iki tutuklu gibiler." "Okullarda matematik ve fiziği verebilirsiniz; peki, cesaret, fedakarlık, adalet, muhabbet ve hürmet nereden öğrenilecek?" diye soruyor. İnsanın bütünlüğünü esas alan, sadece akli zekasına değil, duygusal zekasına da dikkat eden bir yaklaşım öneriyor.
SAĞLIK SIZ SAĞLIK
Kılıç, sağlık alanında yaşanan değer kaybına da dikkat çekiyor: "Sağlık meselesi de paranın konusu olmuş. Tıp, daha çok kazanmanın enstrümanlarından biri. Hasta sadece bir müşteri ve ölümcül hastalıklar daha çok kazanma imkanı olarak görülüyor. Hastalık ve bu hastalığa ilaç üreten bir endüstri. Patolojinin sürekliliğinden nemalanan haller." Doktorlara saldıran hasta yakınları hakkında ise şunları söylüyor: "Hasta yakını, doktorun da insan olduğunu unutmuş durumda. Gerçekleşen vefat vakasında mesuliyetin hepsini doktora vermek ve bu sebeple şiddet uygulamak, bir şuur kaybını ve algı bozukluğunu gösteriyor. Sadece hissiyatla açıklayamayız bunu; hayata bakışta, kader anlayışında, tevekkülde ciddi bir arıza var."
SAKATLA NAN RUHLAR
Son olarak 'Bizim Aile' bölümünden bazı alıntılar yapalım: "Erkek ruhen çöktüğü için kaba kuvvetine sığınarak boşluğunu doldurmaya çalışıyor. Aynı zamanda 'bilge' de olan 'güçlü' erkek gitmiş, yerine bilge olmayan güçlü erkek gelmiş. Bilgeliğin otoritesine sahip olmadığı için diktatörleşen bir erkek... Bu haliyle kadına gittiğinde, kadın korunma içgüdüsüyle, bir yarış halinde buluyor kendini. Erkeğin araçlarını edinerek erkekle eşitlenmek istiyor. Döngü uzuyor; erkek kendine benzer bir kadınla karşılaşmaya başladığı için artık sevemiyor. Kadın, sevgili olmaktan çıkıp mücadele edilen bir rakip oluyor. Bilgeliğini kaybettiği için erkek, kadın üzerinde bedeniyle yani kaba kuvvetle hakimiyet kuruyor. Erkek kabalaşarak düşerken, kadın erkekle benzeşerek kaybediyor. Böyle sakatlanan eril ve dişil ruhlar, doğal olarak hayatı da sakatlıyor; aşk mümkün olmuyor, sevgi gelişmiyor." Kılıç'a göre ailenin ama özellikle erkeğin yeniden inşası gerekiyor.
PROF. DR. MAHMUT EROL KILIÇ
Yazar, akademisyen, diplomat... İslam Konferansına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği (İKÖPAB) Genel Sekreteri... Oxford'da bulunan Muhyiddin Ibn Arabi Society şeref üyesi... Evli ve iki çocuk babası. İngilizce, Arapça, Farsça ve Fransızca biliyor... Çok sayıda yayımlanmış kitabı var... Cumartesi 20:15'te a Haber'de yayınlanan Uzun Hikaye programının daimi konuğu.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut