Pazar 02.06.2013
Son Güncelleme: Cumartesi 01.06.2013

Kültür, diyalog için çok önemli

İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Avrupa Kültür Vakfı'nın başına getirildi. Kültür dünyamız için önemli bir başarı. Taner "Kültür, toplum katmanlarının kendi içlerinde ve toplumların başka toplumlarla diyaloglarında en önemli zemin," diyor

Hafta içi duyurusu yapıldı, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün Taner, Avrupa Kültür Vakfı'nın (European Cultural Foundation) Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1954'te kurulan ve Avrupa'nın en önemli kültür kurumlarından birinin başına Taner'in getirilmesi elbet önemli bir başarı. Peki bu başarının anlamı nedir? Hemen Görgün Bey'i aradık, "Hayırlı olsun," dedik. Hem Avrupa Kültür Vakfı'nı, hem bu başarının anlamını hem de kültür dünyasına bakışını konuşmak istediğimizi söyledik. "Hay hay," dedi. Ertesi gün Şişhane'deki Nejat Eczacıbaşı Binası'nda buluştuk.
- Avrupa Kültür Vakfı'nın tam olarak işlevi nedir?
- Avrupa Kültür Vakfı (AKV) 1954 yılında kurulmuş. Kültürel değişim projeleri çerçevesinde sanatçıların, kültür yöneticilerinin ve kültür kurumlarının ortak projelerine fon sağlıyor. AB ülkesi üyeler ve aday ülkeler arasında kültürel değişim, araştırma ve geliştirme projelerini, yayınları destekliyor. Ayrıca daha önce Kutluğ Ataman'ın da aldığı çok prestijli bir ödül veriyor: Routes Princess Margriet Ödülü.
- Siz 2007'den itibaren bu vakfın yönetim kurulundasınız zaten, başkan olmak sürpriz oldu mu sizin için?
- Aslında evet, pek beklediğimi söyleyemem.
- Vakfın başkanı olmanızı, Türkiye'deki kültür kurumlarının Avrupa'daki kültür kurumlarıyla entegre olduğunun bir göstergesi olarak okumak doğru olur mu?
- İKSV'nin genel müdürü oluşum nedeniyle daha önce Avrupa Kültür Vakfı'nda yönetim kurulu üyesi olan Üstün Ergüder hocam, bu görevini bırakırken beni kendisinin yerine aday göstermişti. Hikâyenin başlangıcı aslında bu. İKSV'nin başarısı bir takım çalışmasının eseri. Ben de İKSV'de bu takımın bir parçasıyım. Bu kültürü elimden geldiği kadarıyla AKV'ye yansıtmaya çalışacağım.
- Vakıf 60 yıldır Avrupa'daki kültürel canlılığın ve çeşitliliğin görünür olması için uğraşıyor. Hedefini ne kadar gerçekleştirebildi?
- AKV, Avrupa'da kültüre ayrılan kaynağın artırılması ve vakıfların belirli bir çatı altında toplanarak güç birliği yapması gibi konularda hep önderlik etmiş. Daha gidilecek çok yol var. Ama yanlış anlaşılmasın, tabii ki Türkiye'yle arada da fersah fersah yol var... Avrupa'da "Yandık, bittik, kül olduk, kültüre ayrılan para düşürüldü!" deniyor, bir bakıyorsunuz düşmüş meblağ bizde kültüre ayrılan kaynağın iki katı.
- Vakıf desteklediği projelerle nasıl bir kültür algısının oluşmasını sağlıyor?
-AKV genel hatlarıyla kültürel işbirliklerini ve değişim projelerini destekliyor. Örneğin, Türkiye'de Bilgi Üniversitesi ve Anadolu Kültür tarafından yürütülen TANDEM projesi... Kültür kurumlarının ve toplumların birbirlerinden öğrenecek çok şeyleri var. Kültür, toplum katmanlarının kendi içlerinde ve toplumların başka toplumlarla diyaloglarında en önemli zemin. Ayrıca kentlerin kültür politikalarının oluşumu ile ilgili projeleri de destekliyor AKV.
- Sizin böylesi önemli bir vakfa başkanlık edecek olmanızdan Türkiye'deki kültür ortamı nasıl bir fayda sağlayabilir?
- AKV bizdeki kültür ortamına yabancı değil. Ülkemizdeki faaliyetlere önemli bir kaynak zaten ayrılıyor. Bu tanışıklığı bir üst düzeye çekerek Hollanda'daki diğer kültür fonlarıyla temasların artırılması söz konusu olacaktır. AKV'nin fon dağıtma modeli, şu anda kurulması düşünülen Türkiye Sanat Kurulu'na örnek teşkil edebilir. AKV'de yönetim kurulu başkanı dağıtılan fonlarla ilgili dokümanları ancak her türlü karar, ilgili kurul tarafından verildikten sonra görür. Bağımsızlığın gerçek anlamda işleyebilmesi için gerekli denetim mekanizmaları da yaratılmış ve verilecek fonlara karar verecek kurulun işine kimse karışamıyor. İşte bu kültürden öğrenecek çok şeyimiz var.
Tek seslilik zenginliği öldürür

- Sizce Türkiye'deki kültürel çeşitlilik kendini gösterebiliyor mu?
- Yeterince değil tabii ki. Son 30 yıl içinden geçtiğimiz ve binlerce genç insanın ölümüne neden olan bu durumun sona ereceğini gördükçe o kadar seviniyorum ki... Yaratıcılığın ve kültürel çeşitliliğin kendini gösterebilmesinin temel zemini ifade özgürlüğüdür. Başkasını dinlemeyi öğrenmemiz lazım. Sadece kendimizin konuştuğu bir yapı, tek sesliliği getirir ve düşünce zenginliğini öldürür.
- Yıllardan beri İKSV'de çalışıyorsunuz, 2002'den bu yana da İKSV Genel Müdürü olarak görev yapıyorsunuz. İKSV içerisinde çok önemli tecrübeleriniz var. Bu tecrübeler ışığında, Türkiye'deki kültür dünyasının belli başlı problemleri nelerdir sizce
- Son 30 yıla baktığımda, kültür sanat alanında kaynak sorunu, ifade özgürlüğü, telif hakları, sanatçı hakları, kültürel altyapı (mekân) sorunu hep öne çıkıyor. Türkiye'nin ülke öncelikleri arasına kültür endüstrileri artık muhakkak eklenmeli. İçinde bulunduğumuz yüzyılın değer yaratan, fark yaratan öğesi yaratıcılıksa eğer, bunu sağlayacak sanatçıların ve yaratıcı insanların baş köşede oturması gerekiyor. Artık önceliklerimizi gözden geçirmeliyiz.
En iyi okul kitaplar ve filmler

Yıllar önce İKSV'nin kapısından girerken, bu günleri hayal edebiliyor muydunuz?
- Sanmam, o zamanlar hayalimde sadece Leonard Cohen, Bob Dylan ve David Bowie konseri yapabilmek vardı; bir de Tom Waits! İkisi oldu, ikisi kaldı...
- Kültür dünyasının profesyoneli olarak, sanat ve kültürle kurduğunuz ilişki nasıl bir değişim gösterdi. Hâlâ okul kırıp filme gittiğiniz heyecanı yaşatabiliyor musunuz?
- En üzüldüğüm konulardan biri bu... Bazen mesleki deformasyona uğradığımı düşünüyorum! Bir konsere gidince sesine, güvenliğine, ışığına falan bakıp kafamdan bütçesini hesaplamaktan yoruldum! Film Festivali'nde her yıl daha az film seyredebiliyorum. Halbuki her yıl daha zengin bir program yapıp dünyanın dört bir yanından filmler getiriyor arkadaşlarımız... Sanırım artık okul günlerim geride kaldığı için bu sefer de işi kırıp Film Festivali'ne gitme heyecanını yaşamalıyım! Ama hâlâ en iyi okulun filmler ve kitaplar olduğuna inanıyorum. Herhangi bir kitapçıda veya sahafta geçireceğiniz zaman sizin dünyanızı değiştirebilir.
Görgün Taner'den 5 önemli sanat olayı

1) Miles Davis konseri,
2) Rene Block'un küratörlüğünü yaptığı 1995 yılındaki 4. İstanbul Bienali,
3) İstanbul Modern'in açılışı,
4) Pina Bausch Dans Tiyatrosu'nun İstanbul üzerine olan Nefes oyununun prömiyeri,
5) Kevin Spacey ve Sam Mendes'in III. Richard'ının gösterimi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.