Pazar 08.09.2013
Son Güncelleme: Cumartesi 07.09.2013

Yeni nesil obsesif ve yüzeysel olacak, derinliğini kaybedecek

Çoluk çocuk, genç yaşlı fark etmiyor, akıllı telefonu eline alan, sosyal medyanın kapsama alanına giriyor. Twitter'la yatıp Instagram'la kalkar olduk. Peki bu durum, olumlu-olumsuz hayatımızı nasıl etkiliyor? Fiziksel, ruhsal ve toplumsal olarak sosyal medyanın etkileri neler? Söz uzmanlarda...

Bir düşünün, sosyal medya bu kadar yaygınlaştıktan sonra kaç kere telefonunuzu evde unuttup işe, okula gittiniz? Hiç mi? Nedenini biliyoruz. Artık akıllı cep telefonları bir organınız haline geldi. Hem de hayati bir organ... Çünkü kabul etsek de etmesek de, birçoğumuz sosyal medyayla yatıp sosyal medya ile kalkıyoruz. Facebook, Twitter, Instagram, Tumblr, Foursquare, kimin nerede olduğu, bir konu hakkında ne düşündüğü, hangi fotoğrafı yüklediği ya da neyi beğenip neyi beğenmediği artık bizim için çok önemli. Çünkü bu çağda bilgi, her şey demek. Gelişen teknolojinin bir nimeti olan sosyal medyayı kullanmak çağın bir gereği yani.

NELER DEĞİŞİYOR?
Fakat her şeyin fazlasının zararlı olduğu bilinen bir gerçek. İşin ucunda bağımlı olma tehlikesi var. Mesela internet bağımlılığıyla mücadele etmek için Türkiye'de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde özel klinik açıldı. Yani durum ciddi... Akıllı telefon ile cihazların, sosyal medya ve internetin insan evrimine etki edeceğine inananların sayısı hiç de az değil. Peki sosyal medya hayatımızda fiziksel, ruhsal ve toplumsal olarak olumlu ve olumsuz neleri değiştiriyor? Söz uzmanlarda.
DUYGULARI İFADE ETME BİÇİMİ DEĞİŞTİ
Kendisinin de bir sosyal medya bağımlısı olduğunu söyleyen Bilgi Üniversitesi Medya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aslı Tunç, "İnsanların birbirleriyle iletişimi tamamen değişti. Aşk mektupları tarih oldu, artık tüm aşklar bir kalp ikonuyla tanımlanıyor. Bugünün teknolojiye doğan nesli ileride çok hızlı ama obsesif ve yüzeysel olacak" diyor
- Akıllı telefonlarla internetin mobil hale gelmesiyle sosyal medya hayatımızın her alanına yayıldı. Bunun ne gibi etkilerini gözlemliyorsunuz toplum üzerinde?
- Örneğin üniversite öğrencilerinin reflekslerinde büyük bir değişim oldu. Dikkatleri inanılmaz derecede dağılmaya başladı. Artık görsel içeriğe sahip olmayan herhangi bir ekrana bakmakta zorlanıyorlar. Dinleyemiyorlar, okuyamıyorlar... Ve sürekli aynı anda birden fazla şey yapma ihtiyacı duyuyorlar. Dinlerken mesaj yazmak ya da Facebook'a bakmak gibi...
- Bu durum ne gibi sorunlar yaratıyor?
- Derinleşememe sorunu oldu bence. Çünkü kitap okumak, yani yazılı malzemeyle olan ilişki, kişiye derinlik kazandırıyor. Kendi başınıza kalabiliyorsunuz, bir metinle hayal gücünüzü geliştiriyorsunuz... Bu, bambaşka bir bireysellik. Bu, 20. yüzyılın getirdiği yalnızlık kavramı. Ama şimdi böyle bir sabır yok. Artık 'anlıksallık' denen bir şey var. Kişinin ilgi süresi saniyelerle ölçülüyor. Belki büyük bir iddia ama artık genç bir insanın Dostoyevski okuması çok zor mesela.
- Ama telefonumuzdan ya da tablet bilgisayarımızdan da kitap okuyabiliyoruz.
- Evet ama arada WhatsApp'tan gelen mesaja cevap yazıyorsun, Instagram'a bir fotoğraf yüklüyorsun, sonra kitaba geri dönüyorsun. Yani sürekli bir bölünmüşlük var. Ve bu bölünmüşlük bence o 20. yüzyılın sabrını, yaşam koşullarını değiştiriyor. Ben kendimdeki değişimi de gözlemliyorum. Ben arada kalmış bir kuşağım. Biz buna 'dijital göçmenler' diyoruz. Kendimde obsesyona doğru giden bir bağımlılık gözlemliyorum. Mesela e-maillerime bakamadığım bir yerde yaşayamam. Bu, son iki-üç yılın yarattığı bir obsesyon. Her an ulaşılabilir olma ihtiyacı, farklı bir algı yarattı. Fiziksel olarak da rahat olamıyoruz. Hep diken üstündeyiz. Hep biri arayacak, bir yerden mail gelecek beklentisi var. Hep bir şeyleri kaçırıyormuş kaygısı oluyor.
- Başka neleri değiştirdi bu durum?
- Mahremiyet kavramı değişti. Diyelim ki ben üç saat hiç kimseyle görüşmek istemiyorum ve telefonumu kapıyorum. Artık insanlar kendilerinde bunun hesabını sorma yetkisini bulabiliyor. Yeni kavga nedenleri gelişti: Neden telefonunu açmadın, neden mesajıma cevap yazmadın gibi. Ayrıca bu durum bireyselliği öne çıkardı. Hayatımıza yeni takıntılar eklendi. ABD'de bir araştırma yapıldı, çoğunluğun yataktan kalktıktan sonra ilk yaptığı şey e-maillerine ve Twitter'ına bakmak. Yani hayatınızdaki önceliklerin yeri değişiyor. Hayatın gerçek rutinlerinin yerine araya birtakım teknolojik şeyler girmeye başlıyor.
- İnsan ilişkileri üzerinde nasıl bir etkisi var?
- Yalnızlık kavramı artık bambaşka şekilde tanımlanıyor. Diyelim ki evde yalnızsınız ama sürekli Twitter'dan mesajlaşıyorsunuz. Gerçekten yalnız mısınız? Aslında sosyalleşmeyi sanal âleme taşımış oluyorsunuz. İkili ilişkileri de çok değiştirdi. Romantik bir yemeğe çıkıyor çiftler, ikisinin elinde de akıllı telefon. Birbirlerine bakmıyorlar bile. Mesela ailece tatile gidiliyor. Çocuğun eline hemen bir tablet veriliyor oyalansın diye. Yani sözel iletişim azaldı. İnsanlar hep araya bir araç sokarak iletişim kuruyor. Bir sanal kimlik yaratıyorsunuz. Oradaki imajınız çok önemli oluyor. Twitter'da ne kadar takipçiniz var, onun kadar var oluyorsunuz. Üstelik sanal ortamdaki popülerliğiniz gerçek hayatınıza da yansıyor.
- Peki ne yapmak lazım?
- Bunu ne yüceltmek, ne de yerin dibine batırmak lazım. İyi analiz etmek gerek bir kere. Bu bir değişim. Bunu yadsıyamayız. Aynı küreselleşme gibi. Hayatın bir parçası. Kullanmak durumundayız. Bu kültür hıza endeksli bir kültür. Yapmanız gereken kendi sınırlarınızı belirlemek.
- Gelecekte neler olacak sizce?
- Şu an çocuk olanlar, bu dijital ortama doğdukları için tüm bu cihazlar onların uzantısı gibi olacak. Bize takıntılı gelen şeyler onlara çok normal gelecek. Tuş kalmayacak mesela. Her şey dokunmatik olacak ve minimum eforla yapılacak. Mesela daha şimdiden küçük çocuklar televizyon ekranlarına tablet bilgisayar gibi dokunarak görüntüyü büyütmeye çalışıyor.
- Bu değişim yeni kuşakları nasıl etkileyecek?
- Bu nesil daha katılımcı bir dünyaya girdi. Daha hızlılar. Zekaları başka türlü evrilecek ama derinlik dediğimiz şey kalmayacak. Çünkü artık her şey yüzeysel. Duyguları ifade etme şekli de değişiyor. İnsanlar artık duygularını 10-15 tane ikonla gösteriyor. Gülen yüz, ağlayan yüz, kızgın yüz... Eskiden insanlar aşk mektubu yazardı. Müthiş bir edebiyat kültürü vardı ve bu kültürde insanlar aşklarını binbir türlü ifade edebiliyorlardı. Şimdi bir kalp ikonu, bütün aşkları tanımlayabiliyor. Ve bu, bütün duyguları düzlüyor. Derinlikten yoksun bir ilişki modeli kuruluyor. Ben bundan endişeleniyorum.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.