Pazar 22.12.2013
Son Güncelleme: Cumartesi 21.12.2013

Kanser felsefi bir hastalıktır

Genç bir doktorken kanser olan, iki kardeşini bu hastalıktan kaybeden Prof. Dr. Ahmet Erözenci kanser hastalarına yönelik bir kitap yazdı. Erözenci kanser koçu olarak danışmanlık da yapacak

Prof. Dr. Ahmet Erözenci bir üroloji uzmanı. Henüz 30'lu yaşlarının başında, kariyerinde ve özel hayatında emin adımlarla ilerlerken, henüz iki yaşında bir minik kızın babasıyken kanser ile yüz yüze gelmiş. "Teşhisi duyduğumda duvara çarpmış gibi oldum. O ana kadar kanser sadece bir hastalık adıydı benim için" diye tarif ediyor duygularını. Tedavisi esnasında Ahmet Bey bir hekim olarak mekanik bir iş yaptığını, böylesi hastalıklarda hastanın ve hasta yakınlarının psikolojileriyle de ilgilenmek gerektiğini hissediyor. Sonrasında kanser psikoloji konusunda çalışmaya başlıyor. Prof. Dr. Erözenci'nin kanserle ilişkisi bu kadar değil. Sevgili ablasını ve ağabeyini kanser nedeniyle kaybetmiş. Yani tam bir 'kanser uzmanı' Prof. Erözenci. Hasta ve hasta yakını olmuş ve işi de kanserli hastaları tedavi etmek. Kendi deyimiyle o tam bir 'damdan düşen'. ABD'de kanser iletişimi konusunda çok sayıda çalışmaya katılan Prof. Erözenci Bir Türk Filmi Olarak Kanser adlı bir kitap yazdı, amacı 'damdan düşenler'e yardımcı olmak. Erözenci'nin bir diğer hazırlığı da hasta ve hasta yakınlarına 'kanser koç'luğu hizmeti vermek. Soyunduğu işin adı çok afili ama işlevi çok hayati... Prof. Dr. Erözenci kanseri, hasta ve hasta yakınlarının yaşadıklarını anlattı...
- Kanser hastalarına, hasta yakınlarına psikolojik destek veriliyor mu ülkemizde?
- Sistemli psikolojik destek veriliyor mu? Hayır. Ama kanser psikiyatrisiyle, psikolojisiyle ilgilenen kimseler var. Ben psikiyatr değilim, onların işi ayrı. Hele kanser alanında psikiyatri ve psikoloji ayrı bir eğitim gerektirir. Üroloji kanseri uzmanıyım. Ama masanın her tarafında oturdum, kanser doldum, iki kardeşimi kanserden kaybettim. Damdan düşenin halini damdan düşen anlar. Yolun bir yerinde durup geriye baktığımda, hekim olarak mekanik bir şey yaptığımızı gördüm. Başka bir şeye ihtiyaç vardı. Ameliyat tamam ama o hastanın ruhunda neler oluyor? Fakat fark ettim ki psikolojik soruna yardımcı olmak, hasta yakınlarının sorularına yanıt bulmak apayrı bir olay. Yaptığım danışmanlık aslında. Çünkü doğru iletişim çok önemli. Doktor, hasta, hasta yakını aynı gemide bu hastalıkta. Doğru kelimelerin kullanılması, olayın birlikte yaşanması çok önemli.
- Bu hizmeti bir hastanede mi yoksa muayenehanenizde mi veriyorsunuz?
- Hastanede böyle bir servis yok. Şu anda kendi özel yerim de yok. Yılbaşı itibarıyla olacak.
- Bu alanda çalışan başka kimse var mı?
- Benim konseptimde çalışan yok. Ama liyezon psikiyatri dediğimiz bir dal var, kanser hastalarıyla da ilgileniyor. Benim farkım, iletişim üzerinde durmam. Sorun diye tarif edilen her durumun çözümünün, insanın kendi içinde olduğuna inanıyorum. Yani korkuyorsanız, korkunun nasıl aşılacağı; kansere kızıyorsanız, bunun nedenleri sizin içinizde. Size bir ilaç veririm, kahkahalarla yürür gidersiniz ama bu kızgınlığınızı, korkunuzu geçirmez; ilacın etkisi bitince kaldığınız yerden devam edersiniz. Bu durumların doğru iletişimle aşıldığına inanıyorum.
- Sağlam psikoloji ya da dengeli bir ruh durumunun tedaviye etkisi nedir?
- Bu konuda yapılan çok çalışma var. Aynı kanser tipinde moralini yüksek tutan, hastalığı yaşamın getirdiği bir şey olarak gören, kansere kilitlenmeyenlerle, 'Ah kanserim' diyenleri karşılaştırdıklarında ilk grubun tedaviye daha olumlu yanıt verdiğini ve daha uzun süre iyileşmiş halde kaldıkları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla moralin sonsuz etkisi var. Moralli olmanın iyileşmeye etkisini bırakın, depresif kişilerde kanser gelişiminin daha fazla olduğunu söyleyenler var.
- Kitapta anlattıklarınız kanser hastalarına ve yakınlarına ne sağlayacak?
- O dönemdeki doğru paylaşım, bu olayı yaşayanların aradan 10 yıl geçtikten sonra farklı hissetmesine neden olacak. Belki de karşılaştıkları yeni bir kanser olayına çok farklı yaklaşacaklar. Kanser çok ironiktir. İnsanoğlu tarih boyunca ölümsüzlüğün peşine düşmüştür. Normal süreçte hücreler belli bir süre sonra ölür; ki yerine yenileri gelsin. Kanser hücresi ise ölmez, sürekli ürer. İroniye bakın ki, ölümsüzlüğü arayan insanoğlu bunu kendi içinde üretiyor ama kendisi de bu yüzden ölebiliyor.
- Kansere yaklaşım değişti mi?
- Son yıllarda değişti. Eskiden tabuydu, şimdi insanlar TV'de anlatıyor, kitap yazıyor. Esas olay, yaşam kalitesini koruyan tedavilerle yaşam süresi uzadı. Günün birinde herkes ölecek. Önemli olan kanser tanısından sona kadar olan zamanı kaliteli bir şekilde yaşamak. Ki doğru adımları atarsak, bu süreç iyi yaşanabilir. Bizim işimiz hastanın kanserden önlemesini engellemek. Prostat kanserini yüzde 100 tedavi ederim ama hasta 70'inde ölecekse bunu 71 yapmıyorum. O yüzden kanseri atlattı, yendi değil, kanser iyileşti demek lazım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.