Modern James Bond'lar nasıl çalışır?
Süratli arabalarla kovalamaca, işkencelere maruz kalma, kılıktan kılığa girme... Filmlerdeki ajanların 'süper yetenekleri' kamera arkası ekibin hayal gücü kadar aslında. Peki gerçek ajanlar nasıl çalışıyor? James Bond gibi 'öldürme yetkisi'ne sahipler mi
SADECE MEMUR DEĞİLLER
Belgesele göre, Soğuk Savaş döneminde İngiliz istihbarat servisleri, Oxford ve Cambridge gibi ünlü üniversitelerden mezun olanlarla doluydu. Ancak 11 Eylül saldırılarından sonra dünyadaki diğer istihbarat merkezleri gibi İngilizler de kapılarını herkese açmaya başladı. Özellikle Müslüman göçmenler ajan olarak işe alındı. Hatta şu an tıpkı FBI gibi internet üzerinden bile personel alımı yapılıyor. 10 bin çalışanı olan İngiliz istihbarat birimlerinin bütçesi 2 milyar sterlin. (100 bin civarı çalışanı olan ABD istihbaratının 2013 bütçesi ise 2.6 milyar dolardı.) Günümüz ajanlarının en önemli görevi, muhtemel terör tehditlerini deşifre etmek ve şüphelileri yakın takibe almak. En zor kısım ise muhbir bulup onu kendileriyle çalışmaya ikna etmek. Prenses Diana'yı bile öldürdükleri iddia edilen İngiliz ajanlarının kamera karşısına geçip, yürüttükleri her operasyonu anlatmalarını bekleyemeyiz. Resmi olarak "Şu ülkenin istihbarat servisi bu ülkede böyle bir operasyon düzenledi" haberleriyle karşılaşmak çok mümkün olmuyor. Ancak son yıllarda yaşanan bazı casusluk hikayeleri var. Bunlar da ajanların aslında sıradan memurlar olmadıklarını gösteriyor. Örneğin 2011'de Güney Kore'nin başkenti Seul'de ilginç bir ajan hikayesi gün yüzüne çıktı. Suikastçı olduğu belirtilen Kuzey Koreli kişinin üzerinde el feneri şeklinde küçük tabanca, zehirli kalem ve iki kurşun sıkabilen kalem silah bulundu. Ukrayna'nın eski cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko'nun 2004 yılında yüzü sadece bir günde yaşlanmıştı. O dönem Rus ajanlarının Batı yanlısı Yuşçenko'yu zehirlediği iddia edildi. Ancak bu iddia hâlâ kanıtlamadı. Son dört yıl içinde motosikletli kişilerce hep aynı şekilde işlenen İranlı nükleer fizikçilerin cinayetlerinin arkasında İsrail ajanlarının olduğu söyleniyor. Yine İran'da 2011'de bir askeri üste meydana gelen ve 36 nükleer fizikçinin öldüğü saldırıdan da Stuxnet virüsü sorumlu tutulmuştu. ABD basınına göre de Stuxnet siber saldırısının arkasında ABD ve İsrail var. 1997'de Paris'te bir trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana'nın İngiliz ajanlarınca öldürüldüğü iddiaları ise hâlâ çürütülemedi. Hatta davayla ilgili ifadesine başvurulan dönemin MI6 başkanı, ajanların öldürme yetkisi olduğunu itiraf etmişti. MI6 başkanı, ajanların gerekli gördüklerinde birini öldürdüklerinde İngiliz yargısı tarafından cezalandırılmadıklarını anlatmıştı. Ancak Prenses Diana'yı kendilerinin öldürmediğini savunmuştu.
EN SON HABERLER
- 1 Dünyanın tüm öğrencileri İsrail’e karşı ayakta
- 2 Aşk ile dönenlerin sırra erenlerin dergahı
- 3 Hayatın akışına güven yeni başlangıçlara açık ol
- 4 Diyarbakır’a turistler akın ediyor
- 5 Lüks modanın etikle imtihanı
- 6 11 yılda ülkeyi saran bisiklet turu
- 7 Gençler ‘Sağlıklıysam, mutluyum’ diyor
- 8 Duyarsız kalmam düşünülemez
- 9 Rallici annenin co-pilot kızı
- 10 ATM Dubai’de gurur verici bir gösteri