Pazar 06.04.2014

Setin Michael Jackson'ı Dilber Ay'dı

Türkücü Dilber Ay, oyuncu Şevket Çoruh ve yönetmen Murat Şeker, Hayat Sana Güzel filminde biraraya geldi. Daha önce rol aldığı filmin setinden defalarca kaçan Dilber Ay'ı "Has oğullarım" dediği Çoruh ve Şeker'le buluşturduk. Çekim anılarını dinledik

Dilber Ay şahsına münhasır biri. Gazino kültürünün yoğun olduğu yıllarda ve sonrasında sahnenin en önemli isimleri arasında yer alan türkücünün inanılmaz bir hayran kitlesi var. Hâlâ Adana, Ankara, Trabzon gibi Türkiye'nin dört bir yanında sahneye çıktığında büyük ilgi görüyor. Bugüne kadar 60 albüm çıkaran Dilber Ay, bir yandan da Flash TV'de yayınlanan Kader Mahkumları programının sunuculuğunu yapıyor. Bu ilginç yapımla hapishanedeki binlerce insana hitap eden Ay'ın oyunculuk geçmişi de var. Üstelik oyunculuğu da, karakteri gibi şahsına münhasır; senaryo, yönetmen, yapımcı 'takmayan', kendi bildiği gibi oynayan bir kadın Dilber Ay. Hal böyle olunca sadece içinde yer aldığı projeler değil, Dilber Ay'ın o filmi çekene kadar yaşadıkları da olay oluyor. Beynelminel filmiyle Altın Koza'da en iyi yardımcı kadın ödülü alan ama ödülünü almaya gitmeyen Dilber Ay, bu kez Erler Film yapımcılığında önümüzdeki hafta vizyona girecek olan Hayat Sana Güzel filminde rol aldı. Birbirinden farklı ama bir yandan da bir o kadar ortak noktası olan insanları biraraya getiren film ve sette yaşananlar üzerine yönetmen Murat Şeker, filmin başrol oyuncusu Şevket Çoruh ve diğer oyuncular tarfından "Setin Michael Jackson'ı olarak tanımlanan Dilber Ay'la biraraya geldik.
- İlk film tecrübeniz Beynelminel filmiyle durmadan seti terk ettiğinizi de biliyoruz... Bu filmde durum neydi?
- Şunu baştan konuşalım; sahne sinemadan önde gelir benim için! 50 senelik Dilber Ay'ım ben. Halkım beni sahnede gördü, tanıdı. Oyunculuk işlerini bilmiyordum, Beynelminel için teklif geldiğinde, 'Senin bir şey bilmene gerek yok, sen bizim dediğimizi yap!' dediler. 'Ben sizin dediğinizi yapmam!' dedim. 'Geç ne dersen de, ne yaparsan yap!' dedi, anlaştık. Gelelim setten kaçma durumlarına; Beynelminel ilk sinema filmim olduğu için bana çok tuhaf gelmişti. Sahne ve sinema bambaşka ortamlar. Şaşırdım o ortamda. Yönetmenler, çocuklar çok candan insanlar ama ben sıkılıyordum, o yüzden üç kez kaçmaya kalktım setten. Yönetmen tuttu beni. Ara ara ona 'Sırrı kardaşım benim canım sıkılıyor, gideceğim' diyordum. Sırrı da, 'Ablam bunun sana çok getirisi olacak,' diyordu. Ben kükrüyorum 'Ben Dilber Ay'ım, sahnelerin bir numaralı ismiyim! Filmle mi adam olacağım!' diyordum. Ama sinema dünyası daha değişikmiş.
- O filmden Altın Koza'da ödül bile aldınız ama...
- Aldım ödül ama gitmedim. Ben ödülümü halktan alırım. Ben halktan taç aldım, halk dünya kraliçeliğini verdi, başıma taktı. Ödüle ihtiyacım yok bacım. -
O filmden aldığınız paralar da sette yediğiniz pirzolalara gitmiş...
- Ya sen ne diyon bacım; karavana var, herkes oradan yiyor. Dilber Ay karavana yer mi ya! Dilber Ay aşiret çocuğu, aşiret hanımağası. Yönetmene dedim ki, 'Beş yıldızlı otelde kalıyoruz, yok mu başka yemek?' Yediğimi odaya yazıyorlar. Yaz yaz yaz... Elime geçeni de pirzolalara verdim.
- Yıllar sonra Türker İnanoğlu'ndan teklif aldınız bu film için...
- Türker Bey'i gerçekten çok sevdim. 'Kızım, internetten bu film için bir 'Ana' arıyorum, seni buldum' dedi. Kendisi bulmuş beni. Ekibe 'Anayı buldum! Bulun bana Dilber Ay'ı' demiş. Buldu anayı! Ona sitem ettim 'Kardaşım, bu zamana kadar neredeydin? Ben yine sahnedeydim' diye.
- Oyunculuk için keşfedilmişsiniz... - Olur mu? Bir sürü mukaveleler yaptım gençliğimde. Babam filme izin vermedi, tabancayla kovdu adamları. Sakınıyordu beni. Yaşım ilerledi artık gelen teklifi geri çevirmem.
- Babanız o zamanlar 'Hayır' demeseydi, sizden nasıl bir oyuncu olurdu?
- Bir şey söyleyeyim kardaşıma, o zamanlar benden bir şey olmazdı, cahildim, bilinçsizdim. 20 yaşımdaydım. İçim de gitmiyordu, sahnedeydim, radyodaydım, TRT'deydim. Ünlüydüm zaten. 46 sene geçmiş üzerinden, heyyyy...
- 46 senedir sahnelerin Dilber Ay'ı olmak ne öğretti size?
- İnsanlıktan, merhametten başka bir şey öğretmedi. Medyayı daha yeni yeni öğreniyorum. Ben o yılların sanatçısıyım, yolda yürüyemeyen kadınım. Medyanın usüllerini, katakullilerini yeni çözdüm.
SOKAĞI BİLMEDEN OYUNCU, YÖNETMEN OLAMAZSIN
- Niye Dilber Ay'a 'Setin Michael Jackson'ı diyordunuz?
- Murat Şeker:
Hem yaşa hürmeten, hem de konuğumuz gibi olmuştu Dilber Abla. Daha önce birlikte çalışmış bir ekibiz, o aramıza dışardan katılınca, ona star muamelesi yaptık. O yüzden gönlünü hoş tuttuk.
- Şevket sen Üsküdar, Murat sen de Kadıköylüsün. Mahalle ortamlarını biliyorsunuz. Ne faydası oluyor bu altyapının film çekerken?
- M.Ş:
Bazı siyasi partilerin en büyük sıkıntısı biliyorsun halk dilinde konuşamamak. Yaptığım filmler halk dilinde konuştuğu için bazı entelektüel çevreler tarafından hakir görülüyor. Biz Türkçe konuşulan bir ülkede, sokakların konuştuğu dille film yapıyoruz. Dolayısıyla iletişimimiz iyi. Bu nedenle yapılan bazı filmlerin seyredilip, seyredilmemesi değil mevzu, filmi çekenlerin yanlış dil kullanıyor olması... Ekibin tamamı sokak Türkçesiyle konuşuyor, bu nedenle kendi aramızda da, seyirciyle de anlaşıyoruz. Bugüne kadar yaptığım filmlerin tamamı semt kültürünü savunan filmlerdi. Kapitalizmin hızla girdiği İstanbul'da, yok olan mahalle kültürü ve ilişkileri eleştirmek için film yapıyorum. Bu filmde ilk kez zengin mahallesine girdim. Çünkü Şevket Çoruh'un oynadığı Azmi Yapıcı zengin bir müteahhit. Sekizinci filmimde ilk kez villada çekim yaptım. Proje zengin mahallesinde geçse de oraya sonradan gelenlerin filmi.
- Şevket Çoruh: Oyuncunun sokak kültürünü bilmemesi gibi bir durumu olamaz. Bilmezsen oynayamazsın. Türk insanını oynuyoruz, mahalledeki insanları oynuyoruz, kimse Danimarka Kralı'nın hayatını oynamıyor. Hayal gücü ve yaratıcılığımız var ama ne olduğunu bilmek gerekiyor; ne konuşulduğunu, jargonu bilmek gerekiyor. O kadar kalabalık ve farklı insanların yaşadığı bir ülkedeyiz ki biz! Bir oyuncu olarak en büyük sorumluluğumuz, insanlarımızı iyi tanımak. Dilber Abla'nın bizim filmde olma sebebi de o. Onun hayatı kocaman bir yaşam öyküsü. Dilber Abla doğaçlama oynuyor, hayatımda duymadığım hakaretleri ondan duyuyorum, sonra da 'Senin gibi delikanlı adama diyorum ama kusuruma bakma' diyor. Bu filmin en güzel tarafı onun setimizde olmasıydı. Ekibin enerjisi de çok hoştu.
- Sekiz yıldır Arka Sokaklar'da oynuyorsun. Avantajı dezavantajı nedir?
- Ş.Ç:
Sekiz sene bir karakteri ve hikayeyi
BKM HAYAT HİKAYEMİ FİLM YAPACAK!
- Bu filmde ortamınız nasıldı? Bu filmin çekimlerinde seti terk etmediniz yani...
- Yok anam babam ya, doyamadım. Çok rahattım. Mardin'de çekimler bitti, dönerken ağladım. Şimdi film teklifi gelsin, tereddütsüz kabul ederim.
- Sizin için 'Setin Michael Jackson'ı, starı' diyorlar...
- Ben zaten starım. Şevket (Çoruh) filmde oğlum ya. O benim gerçek oğlum oldu. Yönetmenimiz Murat Şeker, 'Şeker gibi adam' Beni hiç sıkmadı, 'Diyeceğimi biliyorum zaten! Yazılı mazılı istemem!'
- Oradaki anne biraz gaddar...
- İnsan evladına para için bu kadar gaddar olabilir mi? Ben çok iyi bir anneyim. İki oğlum, iki kızım, 20 tane torunum var. Hepimiz birarada oturuyoruz, ayrılmayız. Hiçbiri bir amire, mamire varmadı ki semtimden çıksın.
- Filmde doğaçlama oynamışsınız...
- Son bir sahne var. Köyde oğlum gidiyor eşeğe binmiş, ona 'Eşeğin de sana benziyor yavrum' dedim. Ekip gülmekten öldü. 'Şevket'e kusura bakma yavrum' dedim sonra...
- Bir tek televizyon programınız var. Sahneye çıkıyor musunuz?
- Arada bir çıkıyorum, daha yeni Adana'dan geldim. Haftada bir gün. Yeter! Yıldım! Allah günlük veriyor, günlük yiyorum. Yiyemeyenler de var. Varlıklı bir kadın değilim ama dünyada benden zengin kimse yok. Halkın, dünyanın sevgilisiyim. Dünyanın anasıyım, mahkum anasıyım.
- Neden bu kadar seviliyorsunuz? - Kötü biri olduğum için! Tabii ki iyi olduğum için. Halk bizi bizden daha iyi biliyor. İçimizi okuyorlar. Biz aynayız, sahnede, televizyonda görüyor anlıyor nasıl bir insan karşısındaki.
- Hayatınız film gibi. Niye kimse çekmiyor?
- Çekecekler, hazırlanıyorum. Sürpriz, BKM çekecek. Senaryosu hazır, her şeyi hazır. Bana orada güzel bir rol verecekler herhalde!
- Ankara'da nasıl bir mahallede yaşıyorsunuz?
- Evime giderim, üç çocuğumun üçü gecekondumun bahçesindeki evlerde oturuyor. 500 metrekare bahçem var. Işığının parasını ödeyemeyen, ekmeğini alamayan, çocuğunu okula gönderemeyen kapıma gelir; 'Ana asker oğlumun yanına gideceğim, para yok' Paylaşırım, böyle bir kadınım. Bir ekmeğimi 40 kişiye bölerim. Zaten vermezsem olmaz. Karşımdaki açken ben doymuşum olmaz.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.