Setin Michael Jackson'ı Dilber Ay'dı
Türkücü Dilber Ay, oyuncu Şevket Çoruh ve yönetmen Murat Şeker, Hayat Sana Güzel filminde biraraya geldi. Daha önce rol aldığı filmin setinden defalarca kaçan Dilber Ay'ı "Has oğullarım" dediği Çoruh ve Şeker'le buluşturduk. Çekim anılarını dinledik
- İlk film tecrübeniz Beynelminel filmiyle durmadan seti terk ettiğinizi de biliyoruz... Bu filmde durum neydi?
- Şunu baştan konuşalım; sahne sinemadan önde gelir benim için! 50 senelik Dilber Ay'ım ben. Halkım beni sahnede gördü, tanıdı. Oyunculuk işlerini bilmiyordum, Beynelminel için teklif geldiğinde, 'Senin bir şey bilmene gerek yok, sen bizim dediğimizi yap!' dediler. 'Ben sizin dediğinizi yapmam!' dedim. 'Geç ne dersen de, ne yaparsan yap!' dedi, anlaştık. Gelelim setten kaçma durumlarına; Beynelminel ilk sinema filmim olduğu için bana çok tuhaf gelmişti. Sahne ve sinema bambaşka ortamlar. Şaşırdım o ortamda. Yönetmenler, çocuklar çok candan insanlar ama ben sıkılıyordum, o yüzden üç kez kaçmaya kalktım setten. Yönetmen tuttu beni. Ara ara ona 'Sırrı kardaşım benim canım sıkılıyor, gideceğim' diyordum. Sırrı da, 'Ablam bunun sana çok getirisi olacak,' diyordu. Ben kükrüyorum 'Ben Dilber Ay'ım, sahnelerin bir numaralı ismiyim! Filmle mi adam olacağım!' diyordum. Ama sinema dünyası daha değişikmiş.
- O filmden Altın Koza'da ödül bile aldınız ama...
- Aldım ödül ama gitmedim. Ben ödülümü halktan alırım. Ben halktan taç aldım, halk dünya kraliçeliğini verdi, başıma taktı. Ödüle ihtiyacım yok bacım. -
O filmden aldığınız paralar da sette yediğiniz pirzolalara gitmiş...
- Ya sen ne diyon bacım; karavana var, herkes oradan yiyor. Dilber Ay karavana yer mi ya! Dilber Ay aşiret çocuğu, aşiret hanımağası. Yönetmene dedim ki, 'Beş yıldızlı otelde kalıyoruz, yok mu başka yemek?' Yediğimi odaya yazıyorlar. Yaz yaz yaz... Elime geçeni de pirzolalara verdim.
- Yıllar sonra Türker İnanoğlu'ndan teklif aldınız bu film için...
- Türker Bey'i gerçekten çok sevdim. 'Kızım, internetten bu film için bir 'Ana' arıyorum, seni buldum' dedi. Kendisi bulmuş beni. Ekibe 'Anayı buldum! Bulun bana Dilber Ay'ı' demiş. Buldu anayı! Ona sitem ettim 'Kardaşım, bu zamana kadar neredeydin? Ben yine sahnedeydim' diye.
- Oyunculuk için keşfedilmişsiniz... - Olur mu? Bir sürü mukaveleler yaptım gençliğimde. Babam filme izin vermedi, tabancayla kovdu adamları. Sakınıyordu beni. Yaşım ilerledi artık gelen teklifi geri çevirmem.
- Babanız o zamanlar 'Hayır' demeseydi, sizden nasıl bir oyuncu olurdu?
- Bir şey söyleyeyim kardaşıma, o zamanlar benden bir şey olmazdı, cahildim, bilinçsizdim. 20 yaşımdaydım. İçim de gitmiyordu, sahnedeydim, radyodaydım, TRT'deydim. Ünlüydüm zaten. 46 sene geçmiş üzerinden, heyyyy...
- 46 senedir sahnelerin Dilber Ay'ı olmak ne öğretti size?
- İnsanlıktan, merhametten başka bir şey öğretmedi. Medyayı daha yeni yeni öğreniyorum. Ben o yılların sanatçısıyım, yolda yürüyemeyen kadınım. Medyanın usüllerini, katakullilerini yeni çözdüm.
SOKAĞI BİLMEDEN OYUNCU, YÖNETMEN OLAMAZSIN
- Niye Dilber Ay'a 'Setin Michael Jackson'ı diyordunuz?
- Murat Şeker: Hem yaşa hürmeten, hem de konuğumuz gibi olmuştu Dilber Abla. Daha önce birlikte çalışmış bir ekibiz, o aramıza dışardan katılınca, ona star muamelesi yaptık. O yüzden gönlünü hoş tuttuk.
- Şevket sen Üsküdar, Murat sen de Kadıköylüsün. Mahalle ortamlarını biliyorsunuz. Ne faydası oluyor bu altyapının film çekerken?
- M.Ş: Bazı siyasi partilerin en büyük sıkıntısı biliyorsun halk dilinde konuşamamak. Yaptığım filmler halk dilinde konuştuğu için bazı entelektüel çevreler tarafından hakir görülüyor. Biz Türkçe konuşulan bir ülkede, sokakların konuştuğu dille film yapıyoruz. Dolayısıyla iletişimimiz iyi. Bu nedenle yapılan bazı filmlerin seyredilip, seyredilmemesi değil mevzu, filmi çekenlerin yanlış dil kullanıyor olması... Ekibin tamamı sokak Türkçesiyle konuşuyor, bu nedenle kendi aramızda da, seyirciyle de anlaşıyoruz. Bugüne kadar yaptığım filmlerin tamamı semt kültürünü savunan filmlerdi. Kapitalizmin hızla girdiği İstanbul'da, yok olan mahalle kültürü ve ilişkileri eleştirmek için film yapıyorum. Bu filmde ilk kez zengin mahallesine girdim. Çünkü Şevket Çoruh'un oynadığı Azmi Yapıcı zengin bir müteahhit. Sekizinci filmimde ilk kez villada çekim yaptım. Proje zengin mahallesinde geçse de oraya sonradan gelenlerin filmi.
- Şevket Çoruh: Oyuncunun sokak kültürünü bilmemesi gibi bir durumu olamaz. Bilmezsen oynayamazsın. Türk insanını oynuyoruz, mahalledeki insanları oynuyoruz, kimse Danimarka Kralı'nın hayatını oynamıyor. Hayal gücü ve yaratıcılığımız var ama ne olduğunu bilmek gerekiyor; ne konuşulduğunu, jargonu bilmek gerekiyor. O kadar kalabalık ve farklı insanların yaşadığı bir ülkedeyiz ki biz! Bir oyuncu olarak en büyük sorumluluğumuz, insanlarımızı iyi tanımak. Dilber Abla'nın bizim filmde olma sebebi de o. Onun hayatı kocaman bir yaşam öyküsü. Dilber Abla doğaçlama oynuyor, hayatımda duymadığım hakaretleri ondan duyuyorum, sonra da 'Senin gibi delikanlı adama diyorum ama kusuruma bakma' diyor. Bu filmin en güzel tarafı onun setimizde olmasıydı. Ekibin enerjisi de çok hoştu.
- Sekiz yıldır Arka Sokaklar'da oynuyorsun. Avantajı dezavantajı nedir?
- Ş.Ç: Sekiz sene bir karakteri ve hikayeyi
BKM HAYAT HİKAYEMİ FİLM YAPACAK!
- Bu filmde ortamınız nasıldı? Bu filmin çekimlerinde seti terk etmediniz yani...
- Yok anam babam ya, doyamadım. Çok rahattım. Mardin'de çekimler bitti, dönerken ağladım. Şimdi film teklifi gelsin, tereddütsüz kabul ederim.
- Sizin için 'Setin Michael Jackson'ı, starı' diyorlar...
- Ben zaten starım. Şevket (Çoruh) filmde oğlum ya. O benim gerçek oğlum oldu. Yönetmenimiz Murat Şeker, 'Şeker gibi adam' Beni hiç sıkmadı, 'Diyeceğimi biliyorum zaten! Yazılı mazılı istemem!'
- Oradaki anne biraz gaddar...
- İnsan evladına para için bu kadar gaddar olabilir mi? Ben çok iyi bir anneyim. İki oğlum, iki kızım, 20 tane torunum var. Hepimiz birarada oturuyoruz, ayrılmayız. Hiçbiri bir amire, mamire varmadı ki semtimden çıksın.
- Filmde doğaçlama oynamışsınız...
- Son bir sahne var. Köyde oğlum gidiyor eşeğe binmiş, ona 'Eşeğin de sana benziyor yavrum' dedim. Ekip gülmekten öldü. 'Şevket'e kusura bakma yavrum' dedim sonra...
- Bir tek televizyon programınız var. Sahneye çıkıyor musunuz?
- Arada bir çıkıyorum, daha yeni Adana'dan geldim. Haftada bir gün. Yeter! Yıldım! Allah günlük veriyor, günlük yiyorum. Yiyemeyenler de var. Varlıklı bir kadın değilim ama dünyada benden zengin kimse yok. Halkın, dünyanın sevgilisiyim. Dünyanın anasıyım, mahkum anasıyım.
- Neden bu kadar seviliyorsunuz? - Kötü biri olduğum için! Tabii ki iyi olduğum için. Halk bizi bizden daha iyi biliyor. İçimizi okuyorlar. Biz aynayız, sahnede, televizyonda görüyor anlıyor nasıl bir insan karşısındaki.
- Hayatınız film gibi. Niye kimse çekmiyor?
- Çekecekler, hazırlanıyorum. Sürpriz, BKM çekecek. Senaryosu hazır, her şeyi hazır. Bana orada güzel bir rol verecekler herhalde!
- Ankara'da nasıl bir mahallede yaşıyorsunuz?
- Evime giderim, üç çocuğumun üçü gecekondumun bahçesindeki evlerde oturuyor. 500 metrekare bahçem var. Işığının parasını ödeyemeyen, ekmeğini alamayan, çocuğunu okula gönderemeyen kapıma gelir; 'Ana asker oğlumun yanına gideceğim, para yok' Paylaşırım, böyle bir kadınım. Bir ekmeğimi 40 kişiye bölerim. Zaten vermezsem olmaz. Karşımdaki açken ben doymuşum olmaz.
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut