Demir kapılar ve kahramanlar...
Üşüyen, ağlayan, insani kahraman Selçuk Yula'yı yitireli bir yıl oldu. Artık kahramanları dev demir kapılar 'koruyor' ve o kapılar bir basın emekçisinin hayatının üzerine kapanıyor
KAYBEDİNCE SEVEBİLMENİN ADI ...
Yıldızlar artık Selçuk gibi, sevdiği takımın formasını giyebilmek için evini satıp bonservisini ödemiyor. Ya da kulübün borçlarını ödemek için satılacağını öğrenince gözyaşı döküp "Ne olur beni formamdan koparmayın" demiyor. Belki de bu yüzden Selçuk Yula ve daha niceleri gibi kahramanlar yetişmiyor. Onlardan daha yeteneklileri, daha hızlıları, daha çok gol atanları geliyor belki ama işte 'kahraman' olamıyor. Artık taraftarlar antrenmanlara iki tepsi baklava götürüp oyuncularla aradaki buzları eritmiyor. Onun yerine oyuncuların önünde, kaleyi düşman birliklerden koruyan surlar misali tonlarca ağırlıkta simsiyah çelik kapılar yükseliyor. Kazanmayı her şeyin üzerinde gören, bu yolda her şey mübah diyen sistem dallanıp budaklandıkça kapılar daha da büyüyor. Sonra bir gün o kapılardan biri, genç bir basın emekçisinin katili oluveriyor. Hayallerinin, umutlarının, ailesinin üzerine kapanıyor. Selçuk Yula soğuk günlerde oynanan maçlarda formasını aşağı doğru çekiştirir, ellerini eldiven gibi formayla sarıp ısıtırdı. Bu onu daha zayıf ya da daha kırılgan değil daha 'insan' yapardı. Eski kahramanlar öyleydi, daha bir insandı. Hayran olup posterlerini, kartlarını biriktirecek kadar yıldız ama bir o kadar da yakındı. Bir o kadar da bizdi... Taraftar dediğinse endüstriyel futbolun tozuna pasına böylesine bulanmamıştı. Bordeux zaferinde Türkiye'de milyonlarca hanede çınlayan Murat Ünlü'nün sesiydi Selçuk Yula. Tribünde gazete kağıdından külahta çekirdek çitlemekti. Zira renk sevdasının daha bir naif, taraftarın daha küçük şeylerle mutlu olduğu günlerdi. En mühimi de kaybedince de sevebilmek demekti Selçuk Yula. Zaten biraz da o yüzden bir yıl önce onu kaybedince anladı pek çokları Yula'yı ne denli sayıp sevdiğini. Şimdi muhtemelen bir yerlerde takım arkadaşları Doktor Hüseyin, Erdoğan Arıca ve solbek Sedat'la oturmuş olan biteni seyrediyor biraz da endişe içinde. O günleri, onlar gibi nice kahramanları ve bugünün beş tonluk demir kapılarını düşündükçe insanı bir üşüme alıyor. Ellerini formanın içine sokup ısıtası geliyor.
EN SON HABERLER
- 1 Dünyanın tüm öğrencileri İsrail’e karşı ayakta
- 2 Aşk ile dönenlerin sırra erenlerin dergahı
- 3 Hayatın akışına güven yeni başlangıçlara açık ol
- 4 Diyarbakır’a turistler akın ediyor
- 5 Lüks modanın etikle imtihanı
- 6 11 yılda ülkeyi saran bisiklet turu
- 7 Gençler ‘Sağlıklıysam, mutluyum’ diyor
- 8 Duyarsız kalmam düşünülemez
- 9 Rallici annenin co-pilot kızı
- 10 ATM Dubai’de gurur verici bir gösteri