Son Güncelleme: Pazar 24.08.2014
Özgür Amerika rüyası Ferguson'da öldü!
Ferguson'daki olaylar dünyaya özgürlük dersi veren ABD'deki 'devlet şiddeti'ni tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Protestolara sıfır tolerans gösteren devlet, vatandaşına vahşi hayvanlar için kullanılan ses silahlarını doğrulttu. Göstericiler tartaklandı, medyanın görev yapması engellendi
İLK DEĞİL, SON OLACAK MI?
Brown'ın ölümüyle ortaya çıkan olaylar ABD'nin yakın tarihinde hiç de nadir değil. Ne zaman ırkçı bir cinayet ya da nefret suçu işlense ABD'de ayrımcılık, anayasal haklar, sınıf çatışması ve kölelik kavramı tartışmaya açılır, siyahî kanaat önderleri eğitim, ekonomi ve fırsat eşitliği hakkında konuşmalar yapar. Beyazlar da ırkçılığı lanetler, "ABD'li olmak" üzerinden birleştirici mesajlar verir. Marjinal topluluklar nefret söylemlerini yineler... Fakat polisin Brown cinayetinin ardından düzenlenen protestolar karşısındaki tutumu, bu kez çok farklı konuların gündeme gelmesine neden oldu. Dünya kamuoyu şimdilerde 'özgürlükler diyarı'nın, lanse edildiği kadar özgürlük sevdalısı olup olmadığını tartışıyor. 10 Ağustos akşamı Brown'un vurulduğu noktaya çiçek ve mum bırakan bölge sakinlerinin bir kısmı sakince evlerine döndü. Fakat protestolara katılan bir grup, 10-15 kadar dükkanı yağmalayınca polis, olaylara müdahalede gecikmedi. Güvenlik güçleri kalabalığı dağıtmak için biber gazı ve ses bombası kullandı, fakat dağılan gruplar her defasında tekrar bir araya geldi. İlerleyen günlerde Huffington Post ve Washington Post adına olayları izleyen iki muhabir gözaltına alındı. Yayın yapan El Cezire muhabirlerine kasten atılan biber gazı kapsülleri polis müdahalesinin şiddetini gözler önüne serdi. 16 Ağustos'ta ise Missouri Valisi Jay Nixon, ülkede çok nadir görülen bir şey yaptı; olağanüstü hal ilan etti ve sokağa çıkma yasağı başlattı. Bu yasak protestocuları yıldıramayınca sertliğin düzeyi artırıldı. ABD ordusuna mensup Ulusal Muhafızlar da Ferguson'a çağrıldı. Gözaltı sayıları artarken 19 Ağustos'ta bir başka siyahî genç Kajieme Powell'ın öldürüldüğü haberi geldi. Bu kez polis ekipleri kendileriyle laf dalaşına giren ve elinde bıçak olan 25 yaşındaki gence birkaç metre mesafeden 11 el ateş etmişti. Olaydan birkaç dakika önce bir dükkandan enerji içeceği çaldığı belirtilen Kajieme Powell hayatını kaybettikten sonra onu kelepçeleyen iki memurun görüntüleri, kamuoyunda büyük infial yarattı. Başta da belirttiğimiz gibi aslında ABD'de nefret suçları ve ırkçı cinayetler nadir görülen vakalar değil. Fakat 'ulusal güvenlik' söz konusu olduğunda şiddet kullanmaktan çekinmeyen devlet bu kez işi abartmıştı. Üstelik Missouri Valisi Nixon'un güvenlik güçlerini uyarırken söylediği gibi; dünyanın gözleri ABD'nin üzerindeydi.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde