Salaş ve lezzetliydin Serie A
Maradona'nın Platini'ye çalımı bastığı, Gullit'in Van Basten'a ara pası attığı, Baggio'nun frikiği köşeye astığı dünyanın en popüler ligiydi İtalya Serie A. Peki sonra ne oldu?
ÇÖKÜŞÜN NEDENLERİ
Şampiyonlar Ligi'nde 1989 ile 1998 arasında bir final haricinde hep bir takımı bulunan İtalya, nasıl oldu da dört takım kontenjanını Almanya'ya kaptırdı? Bu sezon şampiyonu Juventus ikinci torbadan, lig ikincisi Roma dördüncü torbadan Şampiyonlar Ligi kurasına girerken, A.Bilbao gibi yabancısı olmayan bir takıma elenen Napoli ve Avrupa Ligi'ne bile gidemeyen 'efsane' Milan ya da dört yıl önce en büyük kupayı Mourinho ile kazanan ardından yıldızlarını bir bir satan ve kuruyup giden Inter... Çöküşün nedenleri bunlar olabilir mi acaba?
Calciopoli: Calcio, futbol aynı zamanda tekme demek İtalyanca'da. Calciopoli ise 2006'da ortaya çıkan şike skandalı. Geçmişinde iki büyük şike skandalı olan İtalyanlar, milli takımları Berlin'de Dünya Kupası'nı kaldırırken, ülke sınırları içinde patlayan skandalla boğuşuyorlardı. İnfaz için ellerini çabuk tuttular ve şampiyon Juventus'u ikinci lige yolladılar. Zirveye oynayan her takımın kadrosu dağıldı, Juventus ancak üç yıl sonra kendine gelebildi ve iletişimin internetle tavan yaptığı dünyada bu kirlilik, Serie A'yı tüm futbolseverlerin gözünde görünmez kadar güvenilmez de kıldı. Sonucuna müdahele edilen bir futbol maçını kim izlemek ister ki!
Yayın ihalesi: 80 ve 90'larda dünyanın en fazla izlenen ligi olan Serie A'yı uçurumun kenarına getiren yeni binyılın başındaki yayın ihalesi oldu. İki dijital platformun amansız rekabetinde almaları gerekenin üç katını kasalarına koyan kulüpler, platformlardan biri batıp, balon patlayınca borç batağına girdiler. Ligin yüzü kabul edilen Zidane ve Ronaldo'nun Real Madrid'e satışı, Parma, Lazio, Roma, Fiorentina'nın da aralarında bulunduğu Juventus, Milan, Inter ile tamamlanan ve "7 Kızkardeş" olarak anılan şampiyonluğa oynayan takımlar ya el değiştirdi, ya yıldızlarını sattı, ya da küçülmeyi tercih etti. Bugün Serie A, Premier Lig'in ardından yayın ihalesinde yine ikinci sırada ama bunun sebebi de ülkede hali hazırda 6 milyona varan decoder sahibinin bulunması.
IRKÇILIĞA ÇARE BULAMIYORLAR
Eski stadyumlar: İtalya'nın son 50 yılda efsane mertebesine ulaşmış, tarih kokan stadları, futbol endüstrisine yenik düştü. Loca kavramıyla Juventus'un yeni stadıyla tanışan İtalyanlar için stadyum demek iki kale arkası (curva) bir kapalı tribün, çokça da bir maraton tribündü. Son Şampiyonlar Ligi finalini 13 yıl önce düzenleyen ülke, Milano'daki San Siro ile 2016 finaline büyük ihtimalle ev sahipliği yapacak ama Euro 2016'yı bizim gibi kaçıran İtalyanlar bizden farklı olarak yeni stadyum inşaatı için proje bile çizdirmiyorlar.
İtalyan ekonomisi: Alitalia'nın satışı, FIAT'ın Chrysler'in çatısına girme planı, yıllarca Kappa ve Diadora gibi ülkenin markalarını giyen kulüplerin Adidas, Nike ve Puma ile anlaşması, Çin'deki ucuz iş gücüne yenik düşen tekstil sektörü, Avrupa Birliği'ne giren her Akdeniz ülkesinin insanın yaşadığı tembellik ve Sensi'den Moratti'ye, Cragnotti'den Berlusconi'ye çöken milyarlık patronlar. Hayatın zorlaştığı İtalya'da her avro artık çok değerli. Bir zamanlar en büyük yıldızların forma giyme hayalini kurduğu Serie A son üç gol kralını ülke dışına sattı. Bu sezon ligin yüzü kabul edilen Balotelli ise artık Liverpool'da.
Tribün terörü ve ırkçılık: Artan işsizlik, Kuzey ve Güney İtalya arasında bitmek bilmeyen "Gerçek İtalyan biziz" polemiği, 40 yıl önce manifestosu yayınlanan ve futbol endüstrisine direnen Ultras kültürü, deplasman yasakları, yollarda vurulan taraftarlar derken İtalya bir darbeyi de tribün teröründen aldı. Irkçılık ise ülkenin kanayan yarası. Serie A'da forma giyen siyahi oyunculara yapılan ırkçı tacizlerin listesi artık bir dosya kalınlığında. İspanya gibi İtalya da sert önlemler alsa da ırkçılık belasının önünü alamıyor. Çizme'nin alt yapılarından artık bir Del Piero, Maldini, Totti gibi bayrak adamlar çıkmıyor, kenarından geçenler de soluğu bugünün büyüğü liglerde alıyorlar. İngiltere Premier Lig yüksek bilet fiyatlarıyla şimdinin moda burger dükkanları gibi. İspanyollar yerel mutfağı Michelin yıldızlı restoranlarda satmayı tercih ediyorlar futbol sahasında da. Almanlar ise ucuz biletleri, dolu stadyumlarıyla global 'fast food' markaları gibiler. İtalya Serie A ise her zaman salaş ama lezzetiyle meşhur bir lokantaydı. Söylesenize kim tadı tuzu olmayan, sterilden uzak bir yemeği salaş bir dükkanda yemek ister ki...
EN SON HABERLER
- 1 Ülkeler, TikTok’a karşı harekete geçti
- 2 Hep mutlu olmak zorunda değiliz
- 3 Sevgiliye ulaşmak için ses ve söze ihtiyaç var
- 4 Bu okullarda anne-baba adayları eğitiliyor
- 5 Boğaz’da kürek keyfi kabus olmasın
- 6 Aykırı bir ikon
- 7 Evde akıllı cihazlara yer açın güvenliği de ihmal etmeyin
- 8 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 9 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 10 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut