Pazar 14.09.2014

Karlar altında bir yanardağ

Alfred Hitchcock böyle betimlemişti Grace Kelly'yi. Volkanların soğuk diyarı İzlanda da altyapı reformuyla adeta yeniden doğdu, 'rüzgar'ı arkasına aldı

Hırvatistan'ı playoff'ta geçip Brezilya biletini cebe koysalardı, Trinidad Tobago'nun rekorunu kırıp, kupa tarihindeki en küçük nüfuslu ülke olacaklardı. Başkent Reykjavik'te oynanan ilk maçın 9 bin 800 bileti üç saatte tükenmişti. Bilet için başvuranların sayısı ise 35 bindi. Yani ülke nüfusunun yüzde 10'undan fazlası... Evet, belki geçemediler tecrübeli Hırvatları. Tarihlerindeki ilk büyük turnuvanın eşiğinden döndüler. Ancak Dünya Kupası vizesine bu denli yaklaşmış olmaları bile, hepi topu 325 bin nüfuslu bir ülkenin kendi koşulları çapında da olsa, yıllardır dinleye geldiğimiz 'yeniden yapılanma' masalını projeye dönüştürdüğünün kanıtı... İzlanda milli takımını 1974-1977 ve 1984- 1985 arasında iki dönem çalıştıran İngiliz Tony Knapp, göreve ilk geldiğinde bütçesi o denli kısıtlıydı ki Avrupa Şampiyonası ya da Dünya Kupası eleme gruplarındaki rakiplerinden her sene sadece birini izlemesine izin veriliyordu. Üstelik kadroda yalnızca tek bir profesyonel futbolcu vardı. Adayı karış karış gezip, mahallede halı sahaya adam arar gibi futbolcu taradı. Geçen 40 yılda epey yol kat etti Avrupa'nın kuzey ucundaki bu küçük ada ülkesi. İtfaiye erinden, mahalle berberinden milli takım kuran 'volkanlar diyarı', Avrupa'nın dört bir yanına futbolu ihraç eder hale geldi. Daha önce ülkesi İsveç'i üst üste beş büyük turnuvaya taşıyan, ardından da Nijerya'yı kupaya götüren Lars Lagerback, takımı dört yıl evvel devraldığında, FIFA sıralamasında Lichtenstein, Mozambik gibi ülkelerdi İzlanda'nın dengi. Dört yıl içinde Brezilya kapılarına dayanan takım kıvamına ulaşmalarında en büyük etkense yaklaşık 13 yıl önce başlattıkları reform hamlesi.
'YENİDEN YAPILANMAYA GİTTİM, DÖNECEĞİM'
Yılın dörtte üçünde hayatın donakaldığı ülkede en büyük sorun yıl boyu oyuncuların çalışabileceği tesis bulmaktı. İşe bu engeli çözecek altyapı formülüyle başladılar. 2002'te uluslararası ölçülerde saha barındıran tek bir kapalı tesis varken 2013 sonunda bu rakam yediye çıktı. Hava koşullarına dirençli yapay çim saha sayısı aynı dönemde beşten 22'ye yükseldi... Okulların hemen yanına küçük boyutlarda yapay çim sahalar yapıp öğrencilerin her istediklerinde futbol oynamasına 'zemin' hazırladılar. Eskiden sadece üç-dört ay topla çalışabilen İzlandalı gençler, yeni tesisler sayesinde yılın 12 ayı topla haşır neşir olunca, teknik kapasitesi yüksek bir nesil yetişti. Ve Türkiye karşısında çok rahat pas yapan, presi açan, topu kullanmayı bilen becerikli takım ortaya çıktı. Mevcut kadronun yaklaşık yarısı 23-26 yaş aralığında... Yani 14 yıllık yatırımların ürünü kuşaktan geliyor. Üstelik alttan gelen kuşaklara da çok güveniyorlar. U-19 yaş grubunda çok yetenekli gençler var ve çoğu da şimdiden Avrupa liglerinde top koşturuyor. Gençleri eğitecek hoca olmadan tesis yapmak, içi boş bir yatırım olacaktı. Onu da düşündüler. Şu an ülkede her kulübün her yaş grubundaki takımlarını UEFA lisansına sahip teknik adamlar çalıştırıyor. Artık İngiltere'den Hollanda'ya kadar Avrupa'nın üst düzey liglerine futbolcu ihraç ediyorlar. Ülke nüfusunun yüzde 7.5'i lisanslı olarak futbol oynuyor. Fakat tüm bu yatırımları efektif hale getiren en önemli etken İzlandalı oyuncuların örnek alınacak mantalitesi... Artık Heimir Hallgrimson'la beraber takımın patronluğunu sürdüren Lagerback, oyuncularının ne denli adanmış ve 'sorunsuz' yıldızlar olduklarını şu örnekle anlatıyor: "Özel uçak tutacak paramız yok. Bir keresinde tarifeli seferle Kıbrıs'a giderken havalimanında altı saat beklediğimiz oldu. Tek bir oyuncunun söylendiğini hatta surat astığını dahi hatırlamıyorum. İzlandalı oyuncuların çok sağlam bir mantalitesi var. Çalışmayı çok seviyor ve asla pes etmiyorlar. Çok da mütevazılar..." Bir dönem Manchester United'ta top koşturan Norveçli savunmacı Berg de aynı noktaya işaret ediyor: "Öncelikleri para değil. Çok güçlü bir iradeleri var. Sadece futbol oynamaya odaklılar ve baskı karşısında yılmıyorlar." Efsane yönetmen Alfred Hitchcock, favori yıldızı Prenses Grace Kelly için "Karlar altında bir volkan" demişti. Volkanlar ve karlar ülkesi İzlanda da tüm imkansızlıklarına rağmen, yatırım ve vizyonla ortaya çıkardığı potansiyeliyle her an patlama yapmaya hazır bekliyor. Kendine, elindeki kumaş nispetinde bir futbol elbisesi dikiyor. Kapıya "Yeniden yapılanıyorum, döneceğim" yazanlar için de bir örnek model daha sunuyor. Ve 'rüzgar' da haliyle çalışanların, planlayanların arkasından esiyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.