Tam deminde yarım asır +3
Evet, Hatice Aslan tam 53 yaşında, 28 yaşında bir evlat annesi ve hayatının baharında... Hem kariyeri hem de hayatı yolunda. Aslan, "Aşkı ve ve şöhreti geç buldu" yorumlarına karşı "İşimi en güzel şekilde yapıyorum. Paniklemeye gerek yok, olan oluyor. Hayatın tadını çıkarmak gerek" diyor
- Bugünün Saraylısı izlediğiniz takip ettiğiniz bir dizi miydi?
- Bildiğim bir diziydi. Türkan karakterini canlandıracağım. Benim belli bir dizi günüm yok. Ne var ne yok diye bakıyorum. Açıkçası televizyon seyircisi değilim. Ama evde vakit geçirmeyi çok seviyorum.
- Nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- Yemek yapıyorum. Kedimle oynuyorum. Kitap okuyorum. Bir şeylerin yerlerini değiştiriyorum. Arkadaşlarımla buluşuyorum.
- Setlerden ayrı kaldığınız sekiz ay boyunca neler yaptınız?
- Doğduğum köye Sivas'a gittim. Anne-baba ziyareti yaptım. Yaşadığım yer stadyumun oradaydı. Hemen orada Kadı Burhanettin Mahallesi'nde yaşadığım apartmanı, okuduğum okulu yeniden gördüm. Çok duygulandım... Nostalji oldu benim için. Anılarım yeniden canlandı. Yaşadığım apartmana girdim. Elimde videoyla evimizin olduğu 3. kata çıktım. Kapı komşumuzun halen yaşadığını öğrendim. Zili çaldım Sevim teyze çıktı karşıma. Çok mutlu oldum. Onlar da çok şaşırdılar. Hatırlıyorum da Kadı Burhanettin Türbesi vardı. Ben oraya sürekli dilek tutmaya giderdim.
- Ne dilerdiniz?
- Çocukluk aklıyla sınavlarımın iyi geçmesini dilerdim. Ne zaman sınavım olsa oraya gider taş yapıştırırdık türbenin duvarına... Taş tutuyorsa, hâlbuki boyadan dolayı tutuyor, dileğimiz kabul olmuş demekti.
- Oradan ayrıldığınızda kaç yaşındaydınız?
- 17 yaşındaydım. Daha önce, ilk oyunum Bozkır Güzellemesi adlı tiyatro oyunu dolayısıyla turneyle gitmiştik Sivas'a. Ama çok vakit geçirme imkânı bulamamıştım. Demir çelik fabrikasının sinema salonu vardı eskiden. Babam memurdu ve memurlara sinema kartı dağıtılırdı. Biz o kartla ailece film izlemeye giderdik. Orada oynamıştım o oyunu.
- Nasıl bir Sivas'la karşılaştınız? Bıraktığınız gibi bulabildiniz mi?
- Hemen hemen buldum... Çok fazla hayal kırıklığı yaşatmadı. TCDD'nin yani demir yollarının lojmanları vardı. Orayı çok güzel restore etmişler. Oranın ilk kaloriferli dairleridir onlar. Bayılırdık. Büyüyünce annemi kaloriferli bir dairede oturtacağım derdim.
DALAĞIN TADINI HİÇ UNUTMADIM
- Büyük şehre gitme hayali kurar mıydınız?
- Bize göre orası büyük şehirdi zaten. Anadolu'da diye küçük şehir olarak nitelendiriliyor ama Ankara'da Anadolu. Türkiye Anadolu bence. Kıyı kesimi hariç insanlar daha otokontrollü. Ege'de daha rahat insanlar; şunu giyersem, kim ne der endişesi yok açıkçası.
- Sivas'ta durum nasıldı?
- Bizim apartman beş katlıydı. İlk katta Çerkesler, ikinci katta Boşnaklar oturuyordu. Sonra biz, bizim üstümüzde Alevi bir aile yaşardı. Karşımızda göçmen bir aile, yan tarafımızda Ermeni komşumuz vardı. Sivas öyle bir yerdi. Hoşgörü ve anlayış vardı.
- 11 kişilik kalabalık bir ailede büyümek geçinebilmek açısından zor olsa gerek. O konuda sıkıntılarınız oldu mu?
- Annem ve babamın yüceliği sayesinde hiç hissetmedik onu. Çok şükür ikisi de yaşıyor, 88 yaşındalar. Dedemler köyde yaşıyordu. Kavurma, bulgur gibi şeyler hep gelirdi onlardan. Ama yokluk çektiğimiz zamanlar oluyormuş demek ki... Şöyle ki; yemek yaparken salça, soğan kavrulur ya, mis gibi kokardı, biz ona bayılırdık. Hemen ekmek banmak isterdik. Bazen kahvaltıda sadece salça ekmek yediğimizi hatırlıyorum. Onu da "Sadece bu var bunu yiyin gibi" mağdur durumda sunmazdı annem, tam tersi büyük bir hediye olarak sunardı bize. Onun da tadı çok ayrı olurdu. Bir de karanlıkta yediğim dalağın tadını unutamam.
- Neden karanlıkta?
- Balkonda yerdik. Balkonun ışığını kapatırdı annem. Dalak, biraz kanlı bir şey olduğundan, görünce yemeyiz diye düşünürdü herhalde.
- Kardeşlerinizle aranız nasıldı?
- Aramızda çok fazla hır gür olmazdı. Arkadaş gibi büyüdük. Çok eğlenceliydi evimiz. Annem de neşeli bir insandı. Kimseyi yatağından uyandırıp da kahvaltıya çağırmazdı. "Uykusu başına vurur" derdi. Herkes kalktığında yerdi. Büyük bir sabır ve emekle büyüttü bizi.
- Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi peki?
- Babamın kafama soktuğu bir şeydir konservatuvar. Biz dokuz kardeşiz. Doğum günü partisi gibi şeyleri bilmiyorduk. Babam her doğum günümüzde; Grundig bir teybimiz vardı, onunla sesimizi kaydederdi. Kimin doğum günüyse onunla ilgili iyi dileklerde bulunurdu. Mesela benim doğum günümse "Hatice kızımın da çok güzel sesi var, ben onu konservatuvara yollayacağım" derdi. O benim kafamda yer etmiş.
NASIL HİSSEDERSEN ÖYLE YAŞARSIN
- Normalde "Oyuncu olacağım" denildiğinde çocuklarına karşı çıkan aile örneği görürüz.
- Çok şanslıyım o konuda. Tamamen kendi ayaklarımın üstüne basmamı sağlayan bir ailem vardı. Babamın yönlendirmesiyle Ankara'ya geldim ve devlet konservatuvarında yatılı okudum.
- Babanız memur olmasına rağmen dokuz kardeşi de okutabilmeyi başarmış...
- Evet. Tüm büyük bir ailede büyüyünce babam da memur olunca kardeşler birbirine yardım etti. Beni öğretmen olan abim okuttu. O benim harçlığımı yolladı. Sonra ben benden sonraki kardeşime yardım ettim. Birbirimize hep el verdik.
- Sizi gören 28 yaşında oğlunuz olduğuna inanmaz...
- Teşekkür ederim. Selçuk Yöntem; "Yaş bizim yolumuzu yönümüzü kaybetmememiz için verilmiş bir numaradır" der. Çok hoşuma gidiyor o laf. Nasıl hissedersen onu yaşarsın. "Ben kendimi yaşlı hissediyorum" dersen, çökersin. Bu zihinle alakalı. Ben henüz yaşlandığımı düşünmüyorum. Seviyorum yaşımı: yarım asır + üç.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde