İstanbul'da bir ışık festivali
Fotoistanbul 1.Beşiktaş Uluslararası Fotoğraf Festivali kapsamında fotoğraf tutkunlarıyla buluşan sergilerin en dikkat çekici noktası Ortaköy'deki Yahudi Yetimhanesi. Metruk yapıdaki eserler ziyaretçileri derinden etkiliyor
ETKİLEYİCİ NOKTA: YETİMHANE
Festival haberleri kulağına gelen her fotoğraf meraklısının ilk durağı, ulaşım olarak merkezi noktalarda bulunan Beşiktaş'ın Barbaros ve Demokrasi meydanlarındaki sergiler olmuştur. Yaşayan efsanelerden William Klein'in 'şehirler ve hikayeler'iyle 'Moskova, Roma, Tokyo, New York başlıklı' sergilerinden, yakın tarihimizde Ukrayna'da yaşanan sıcak saatleri fotoğraflayan Maxim Dondyuk'tan, yıkıntıların ortasında eşyalarını arayan insanlara buruk bir şekilde eşlik etmiş Yuri Kozyrev'den, Afgan coğrafyasındaki insanların mücadelesini anlatan Mustafa Bilge Satgın'dan, Türkiye'de üç yıldır yaşam kurmaya çalışan Suriyeli mültecilerin hikayesine dokunan Kerem Yücel'den, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Cem Ersavcı'nın Kuzey Ormanları'ndan pek çok kişi etkilenmiştir. Ancak bir sergi noktası daha var ki, sergileri gezmeye gelen insanları alıp zamanın tozlu sayfalarına götürüyor. Derinden etkiliyor, içine çekiyor ve zaman kavramını askıya alıyor. İşte o nokta: Yahudi Yetimhanesi.
METRUK BİNA ÖLÜMSÜZ ESERLER
Ortaköy'deki bu metruk yapıya girerken hava kasvetli, etraf ıssızdı. Sabahın erken saatleri için yanlış tercih edilmiş bir etkinlik eylemi gibi geldi bu serginin ziyareti. Yalnız biri, bu binaya girerken ne kadar tedirgin olabilirse o kadar bir tedirginlik hissettim önce. Eski, terk edilmiş, yüzlerce anının izinin olduğu bu tarihi yapıya adımımı attığım ilk andan çıkana kadar, atmosferin etkisiyle çoğullaşan yalnızlık, umursamayı unuttuğum bir şey haline dönüştü. Fotoğraflara her baktığımda ve her fotoğrafladığım karenin ardından buranın sergi noktası olarak seçilmesi bana biraz daha 'dahiyane' bir fikir gibi gelmeye başladı. Yetimhanede, Sasan Abri, Seiji Kurata, Micheal Ackerman, Tuncay Dersinlioğlu, Emin Altan gibi isimlerin sergisi var. Yetimhane'ye girdiğimde beni karşılayan ilk sergi Grozni: Dokuz Şehir'di. Çeçenistan'ın savaş sonrası hikâyesini, halkın 'normalleşir gibi' yaptıkları hayatlarını fotoğraflayan üç ayrı sanatçının bu projesinde etkileyici kareler var.
ONUR AYAKLAR ALTINDA
Sergide ilerlerken yine binanın dökülmüş duvarlarına, tozlu trabzanlarına, lekelenmiş yer döşemelerine, ahşapları soyulmuş kapılarına, tuğlalarına, tavanlardan damlayan suların çıkardığı sese kayıtsız kalınamıyor. Merdivenleri çıkarken karşıma çıkan sergilerden bir diğeri Monique Jaques'in Gazze çalışması. Savaşın eksik olmadığı coğrafyada çekilen fotoğraflar artık sıradanlaşmış acıları ölümsüzleştirmek gibi gözükse de, serginin sunuluş biçimi bu sıradanlığa mahçup bir farklılık katıyor. Yetimhanenin merdivenlerine yapıştırılan fotoğraflar, ayaklar altına alınan insanlık onurunu manidar bir dille anlatıyor. İlk basamaktaki molozlar arasında kalmış kadın ayakkabısının diğer çiftine, sonraki basamaklarda rastlıyorum. Yıkıntılar arasında kalmış çocuk terliklerinin yanındaki yeşil yapraklar ölümü, hayatı ve umudu bir arada sunuyor sanki. Çıkarken üstlerine basmamaya gayret ediyorum.
18 KASIM'A KADAR SÜRECEK
Yetimhanenin atmosferi de, içindeki sergiler de anlatmakla bitmez. Fotoistanbul 1.Beşiktaş Uluslararası Fotoğraf Festivali kaçmaz, yetimhanedeki sergiyse hiç kaçmaz. Fotoğraf severlerin 18 Kasım'a kadar ziyaret edebilecekleri bu sergi için, Ortaköy'de Palanga Caddesi'ni tırmanmak yeterli. Aynı zamanda hafta içi her gün Deniz Müzesi'nin önünden yetimhaneye gitmek için de 11.00-16.00 arasında servisler kalkıyor.
EN SON HABERLER
- 1 Hâlâ çok güçlüler
- 2 Filistin davasının savunucusu
- 3 Türkiye’yi görmeden anlatıyorlar
- 4 İlişkilerde ego savaşlarının yeri yok
- 5 Biletler altın değerindeydi
- 6 İhtiyacın kadar kullan kullandığın kadar öde
- 7 Teknoloji sayesinde miniklerin yüzü gülüyor
- 8 Yangından kurtuldu şimdi kendi mucizesini gerçekleştiriyor
- 9 Atıktan istihdama dönüş
- 10 Dünyanın tüm öğrencileri İsrail’e karşı ayakta