İlahi adaletin tecellisini bekliyoruz

Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat günü bindiği minibüs şoförü tarafından acımasızca katledilmesiyle Türkiye'yi yasa boğdu genç Özgecan Aslan. Yüz binlerce insanı kadın cinayetlerine karşı bir kez daha kenetlendiren bu olay hepimizi derinden yaralasa da hiç şüphesiz en büyük ateş Özgecan'ın yaşadığı iki oda bir salondan müteşekkil mütevazı evlerine düştü. Ama acılı anne Songül Hanım ve baba Mehmet Aslan metanetli duruşları ve açıklamalarıyla bütün Türkiye'nin takdirini kazandı. Özgecan'ın öldürülmesinin üzerinden geçen bir haftanın ardından bir gece vakti ziyaret ettim Aslan ailesini. Özgecan'ın küçük odasında onu ve hayallerini konuştuk uzun uzun. Babasının metanetine ve bilgeliğine bir kere daha gıpta ederken, yüreği yanan annesinin vakur duruşuna tanık oldum. İşte ilk kez uzun uzadıya Pazar SABAH'a konuşan Aslan ailesinin anlattıkları...
- Bütün Türkiye için Özgecan sembol bir isim oldu. Bize biraz Özgecan'ı anlatır mısınız? Nasıl birisiydi?
- Songül Aslan: Kişilikli, gururlu, haysiyetli, çalışkan ve hırslı bir çocuktu. Kimsenin dedikodusunda, malında gözü yoktu. Çok karakterliydi. Sürekli ders çalışır ve kitap okurdu.
- Psikolog olma hayali varmış sanırım. Başka ne beklentisi vardı hayattan?
- S.A: "Tek hedefim o" diyordu, "Psikolog olup hastaları iyileştireceğim, dünyaya faydalı bir doktor olacağım."

- Kaderin garip cilvesi olsa gerek bu. Belki de psikolog olup iyileştirebileceği hasta ruhlu biri tarafından öldürüldü.
- S.A: Evet o da aklıma geldi. Belki onu da iyileştirebilirdi. Bu tarz insanlara yönelik bir meslekti hedefi. İnsanlığa hizmet etmekti amacı.