Son Güncelleme: Cumartesi 07.03.2015
Sert görünüyorum ama komik bir adamım
Erkan Petekkaya başrolünde oynadığı ilk sinema filmi Yeni Dünya ile izleyicinin karşısında. Bacağı aksak bir babayı canlandıran Petekkaya "Baba olmasaydım bu kadar iyi oynayamazdım. Senaryodan etkilendim. Yönetmene 'Bu rolü köpek gibi oynarım, eğer çekebilirsen" dedim. Sonunda benim de bir filmim oldu" diyor
Bu hafta gösterime giren Yeni Dünya filminde bacağı aksak bir babayı canlandıran ünlü oyuncu, başrolünü Şükran Ovalı ve down sendromlu Soner Erzincan ile paylaşıyor.
Çocuklarını okutmak için köyden kente göç eden bir ailenin anlatıldığı filmde zor bir rolü üstlenen Petekkaya "Bir baba olmasaydım rolümü bu kadar iyi oynayamazdım.
Çok bıçak sırtı bir roldü." diyor.
Petekkaya ile bu ilk filmini, hayatını ve hayallerini konuştuk.
- Yan rolde rol aldığınız iki sinema filmini bir kenara koyarsak Yeni Dünya ilk sinema filminiz.
Nasıl buldunuz performansınızı?
- Evet ilk filmim oldu bu. Diğerlerinde yan rollerde oynadım ama keyifli rollerdi. Bazen küçük ara roller çok zevkli olur, severim öyle rolleri. Yeni Dünya bambaşka bir şey, tabii ilk filmim. Çok heyecanlandım.
Filmin galasında ne yapacağımı bilmiyordum cidden.
Birçok galaya gittim ama hiç benim galam olmamıştı. Nasıl davranılır bilemedim. (Gülüşmeler)
- İyi bir oyunculuk var ortada.
Ama zorlanmışsınızdır herhalde?
- Kesinlikle çok zor bir roldü.
Hem vücut diliyle küçük oynayıp hem de gözlerinle oynamak gerekiyordu.
Seyirciye nasıl beğendireceğim diye çok çalıştım açıkçası.
Ama elimden geleni yaptım.
Kendimden memnunum açıkçası.
SETTE BİRBİRİMİZİ DÖVDÜK
- Down sendromlu Soner ile oynama duygusu nasıldı?
- Çok dikkatli olmak gerekiyordu.
Normal bir çocuk oyuncu ile çalışmıyorsunuz çünkü. Seti bıraktığımız günler, 5-6 saat verdiğimiz aralar oldu. Psikolojisi bozulmasın diye duruyorduk. Bir tokat sahnesi var filmde. O sahneyi çekmeden dört-beş gün onu alıştırmaya çalıştık. Ben Caner'e vurdum, Caner bana, ben Şükran'a, Şükran bana vurdu. 50 kere birbirimizi dövdük yani. (Gülüşmeler.) O geldi, bize vurdu. Sonra 'kayıt' deyip çektik. Onlar çok değişik bakıyorlar hayata. Hisleri güçlü ve melek gibiler.
- Onun ilk deneyimi değil mi?
- Evet öyle. Ve Türkiye'de de bir ilk down sendromlu birinin filmde rol alması. Bir deli rolünü gerçekten bir delinin oynaması gibi bir şey bu. Soner'in olması çok şey kattı ve her şey çok gerçek oldu. Soner, filmin yönetmeni Caner'in öz kardeşi olmasaydı ben bu filmde oynamazdım.
- Daha önce down sendromlu bir çocuk tanıdınız mı? Onlara bakış açınızda neler değişti?
- Tanıdım ama bu kadar yakından tanımamıştım. Çok daha dikkatli olunması gerektiğini ve bu konuların üzerine gidip yardım edilmesi gerektiğini düşünmeye başladım. Sokaktaki insanların garip bakışlardan çok etkileniyorlar.
Filmde hastaneye girerken bir sahne var mesela. Yardımcı oyuncu Soner'in yanından geçerken ona gerçekten garip baktı ve Soner feci kızdı. O tepkisi gerçekti. Bir çok tepkisi gerçek zaten. Soner iyi oynasın diye elimizden geleni yaptık. O kötü oynasaydı film giderdi yani. Paslaşarak oynamayı severim, golü ben atayım diye uğraşmam. Önemli olan takımın kazanması.
- Baba olmak rolünüze ne kattı?
- Baba olmasaydım bu kadar iyi oynayamazdım sanırım. İnsan bir empati kuruyor anlatılacak bir şey değil bu. Ama çok bıçak sırtı bir roldü. Hem büyük hem küçük oynanması gereken bir roldü.
EN SON HABERLER
- 1 Kuruluş Osman’ın Ulcay’ı Ümit Kantarcılar’dan samimi açıklamalar! “Dizi ve sinema sektöründeki başarımız tesadüf değil”
- 2 Dünya çatışıyor ABD kazanıyor
- 3 Türklerin Lahey’deki hayatı: Gurbet, gözyaşı ve umut
- 4 Bu turun farkı kadınlar
- 5 Sessiz lüksün sembolü
- 6 Düşünceleriniz hayatınızı yönlendiriyor
- 7 Atalarının mirasını fotoğrafta yaşatıyor... Adıyamanlı kadınların kültürel mirası: Kofi
- 8 Osmanlı alimlerinin 150 yıllık kayıp hikayesi
- 9 Başkasına yardım derken kendini unutma
- 10 Moda, kadın sporcuların peşinde