Pazar 31.05.2015
Son Güncelleme: Pazar 31.05.2015

Maç çevirme ustası

Hamza Hamzaoğlu, hayat denilen maçta defalarca geriden gelip kazanmasını bildi. Hiçbir haksızlık, zorluk onu yolundan çeviremedi. Sadece bu sezonki şampiyonluk değil 45 yıllık mücadelesi ve sakin tarzıyla alkışı fazlasıyla hak etti

Gece zifiri karanlıkta ailesiyle bir kayığa biner Hamza. Yedi yaşındadır daha. Olan bitenden, habersiz, biraz ürkek biraz şaşkın halde, ailesiyle birlikte Meriç Nehri'ni aşıp Türkiye'ye gelir gizlice. Yunanistan Gümülcine'de doğmuştur. Fakat o dönem zordur Türk azınlık olmak komşuda. Ailesi de nehri geçip anavatana gelmekte bulmuştur çareyi sonunda. Bürokratik işlemler biter, bazı yakınlarının da yaşadığı İzmir'e yerleşirler. Burada okula başlar Hamza. Fakat hâlâ bir nüfus cüzdanı yoktur. Bir gün derste öğretmeni sorar ona "Senin dedenin adın ne evladım?" diye... "Hamza" cevabını alınca da "O zaman soyadın da Hamzaoğlu olsun" der. Hamza Hamzaoğlu işte böyle doğar. Futbola da yine bu şehirde ilk adımını atar. Altay'da genç takımda çok beğenilir, yaşıtlarının çoğundan iyidir ama hâlâ bir nüfus cüzdanı olmadığından lisans çıkartamadığı için resmi maçlarda forma giyemez, özel maçlarla yetinir. Ardından İzmirspor macerası başlar. Burası, o dönem Ümit Milli Takım hocası olan Fatih Terim'in bir hazırlık maçında onu keşfettiği adres olacaktır. İzmir'den Galatasaray'a uzanır yolu. 21 yaşındadır. Ve artık hem T.C. hem de Galatasaraylı Hamza kimliği vardır.
İMKANSIZ AŞKLARIN ADAMI
Hem top peşinde koşarken hem de kulübede patronken, 'geri düştüğü maçları çevirmekle' geçti Hamza Hoca'nın meslek hayatı. Tıpkı yaşam denen maça geriden, bir kimliği dahi olmadan başlayıp bugün geldiği nokta gibi... İki şampiyonluk yaşadığı Galatasaray'dan, sağlam ve formda olduğu halde, hem de kariyerinin olgunluk çağında uzaklaştırıldı. Çocukken tuttuğu takım Fenerbahçe istedi onu ama o İstanbulspor'u tercih etti. Bugün bile tam olarak bilmiyor Galatasaray'ın onu neden istemediğini. Ama o gene de yılmadı ve sahada en iyisini vermeye devam etti. Zİra en az renklerin büyüklüğü kadar bu oyunun da büyüsüne inanmıştı kendisi. Sadece Galatasaray'la vedasıyla sınırlı kalmadı tabii Hamza Hamzaoğlu'nun "geri dönüşleri." Siirt Jetpa'yı Birinci Lig'e çıkardı Hamzaoğlu ve arkadaşları. Ama takım arkadaşları gibi parasını alamadı, zor günler yaşadı. Teknik adamlık stajını Saffet Susiç'in yardımcısı olarak yaptı. Zaten teknik direktörlük onun hep aklındaydı. Öyle ki mahallede 14-15 yaşlarında çocukken hem oynar hem de takım çalıştırırdı. Çocuk yaşta futbolcu/menajer olmuştu anlayacağınız. Kendi başına ilk profesyonel teknik direktörlük deneyimi ise Malatya oldu. Fakat oyuncular mali kriz nedeniyle sahaya çıkmaya yanaşmıyordu, Sahaya ancak 14 adam çıkarabildiği günler oldu. Bu bile onu yıldırmadı. Ama yönetim yine de onunla yollarını ayırdı, takım bu kararın bedelini de ligin kalan kısmında hiç maç kazanamayıp küme düşmekle ödedi. Hamza Hoca, Akhisar'da görevi devraldığında ise takım düşme potasındaydı. Mucize eseri ligde tuttuğu takımı, ertesi sene Süper Lig'e çıkarmak gibi bir başarıya imza attı. Üstelik onca imkansızlığa rağmen bir ilçe takımını çok dişli bir Süper Lig ekibi haline getirdi. Müthiş bir geri dönüşe imza attığı son durağı ise Galatasaray oldu. Babasının vefat haberini aldığı gün geldi eski takımdan telefon. Takım Prandelli döneminde sadece oyun olarak değil psikolojik olarak da darmadağın bir haldeydi. Sahada dayanışma, yardımlaşma kalmamış, arka arkaya gelen mağlubiyetler oyuncuların özgüvenini tüketmişti. Düşme potasında ve sıfıra yakın bütçelerle devraldığı takımlardan çok da farklı değildi hocayı bekleyen tablo. Bir kez daha maçı çevirmesi gerekiyordu. Çevirdi de... Evet yeri geldi hata da yaptı. Yanlış oyuncu da değiştirdi. Misal Fenerbahçe derbisinde, rakibin oyunu domine edip baskı kurduğu bölümde merkeze takviye yapmayışı, belki de Kadıköy sendromuna son verme fırsatına mal oldu. Ama hata yaptığı maçlardan sonra çıkıp "Hata yaptım, özür dilerim" demesini de bildi. Sorumluluğu üstlenip oyuncuların üzerindeki baskıyı hafifletti. Onların kendisine güvenini pekiştirdi. Her zamanki sakin ve efendi duruşu takımın ruh haline de sirayet etti. Ligin ilk çeyreğini birbirine adeta yabancılaşmış halde, sahada da panik içinde geçiren talebeleri, o geldikten sonra kötü oynadıkları, baskı yedikleri maçlarda dahi telaşa teslim olmadı.
ALKIŞLANMA SIRASI ONDA

Başarıya giden yolun sanılanın ve popüler olanın aksine polemikten, tribüne oynamaktan geçmediğini gösteren, yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen hedefinden şaşmayan bir futbol emekçisi Hamza Hamzaoğlu... Ne gurbet elde azınlık olmak, ne çocuk yaşta gece yarısı bir kayıkla bilinmeyene doğru açılmak, ne cebinde bir kimliği dahi olmadan öğretmeninin verdiği soyadıyla hayata kafa tutmak, ne de kariyerinde yaşadığı haksızlıklar, karşılaştığı güçlükler onu yolundan döndüremedi. Defalarca ilk golü yedi ama defalarca da maçı çevirdi. Geçen sezon şampiyonluğunu ilan edip Akhisar'a gelen Fenerbahçe'yi sahaya çıkarken oyuncularına alkışlatmıştı Hamza Hoca. Ve sadece bu şampiyonluk değil, 45 yıla sığdırdığı mücadelesi ve saygın duruşu için, iki kenara açılıp onu alkışlama sırası rakiplerinde şimdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.