Pazar 12.07.2015

Bırakın çocuk kalsın

Van Persie, 32 yaşına, saçına düşen aklara ve etkileyici kariyerine rağmen hâlâ en büyük aşkı futbol olan bir çocuk aslında... Ve F.Bahçe için ondan verim almanın sırrı, o çocuğun ruhuna hitap etmekte yatıyor biraz da

Heykeltıraş Bob van Persie bir sanat galerisini gezerken, daha önce hiç görmediği bir kadın yaklaştı yanına. "Bundan sonraki çocuğun erkek olacak" dedi kadın. "Ben falcıyım. Ve içime doğdu oğlunuz olacağı." İki kız babası Bob, alaycı bir gülümsemeyle yanıt verdi: "Dediğiniz çıkarsa ilk iş sizi bulacağım." 1983'ün ağustos ayında bir erkek çocukları oldu van Persie çiftinin. Robin koydular adını. Bob hemen falcı kadını buldu. O da kehanetin ikinci kısmını fısıldadı: "Okulda çok zorlanacak. Ama büyük bir futbolcu olacak." İkinci kehanet de tuttu. Okulu gerçekten de hiç sevemedi Robin. Okul onun için, doğduğu yer olan Rotterdam'ın Kralingen bölgesinde, ayağında futbol topu, yol boyu gece lambalarına çalım attığı bir slalom parkurundan ibaretti. Zaten futbol topu onun uzvu gibiydi. Markete dahi topu ayağında sektirerek gider, bir yandan babasının siparişlerini alır bir yandan da topu düşürmeden dükkanın içinde cambazlık yapardı.
SANATÇILIK GENLERİNDE

Babası, gazeteci arkadaşı Leo Verheul'e anlattı Robin'i. "Yıldız kumaşı var onda" dedi. "Çok iyi... Mutlaka yazmalısın onu." Verheul ilk kez bir pazar günü, yüksek tellerle çevrili "kafes" denilen sahada, yıllar sonra kendileri de profesyonel olacak iki Faslı arkadaşıyla seyretti arkadaşının oğlunu. Babası haklıydı. Daha o yaşta, topla bir kedinin yün yumağıyla olduğu kadar rahattı. Leo'nun ifadesiyle, "Her türlü hareketi, kokteyl hazırlayan bir barmen ustalığıyla karıştırıyordu." Futbolu ölüm kalım savaşı görerek büyüyen pek çok zamane yıldızının aksine, Robin için futbol bir aşk meselesiydi. Zevk almaktı asıl meselesi. O daha beş yaşındayken ayrılan anne-babasının sanatçı ruhu sirayet etmişti besbelli. Topa her dokunuşunda, sanatçı inceliği ve yaratıcılığı vardı. Ama hırslıydı da... İlk kulübü Excelsior'da, yağmur yüzünden antrenman iptal olunca hocasını aramış, "Ben çalışmak istiyorum" demişti. Beraber bir saat çalıştılar yağmurun altında. 13 yaşında kapısından girdiği Feyenord'la, 2001-2002'de UEFA Kupası kazandı Robin... Hollanda'da da yılın yeteneği seçildi. Fakat bir lig maçında, eski bir dostla yaşadığı polemik kariyerini değiştirdi. Bir pozisyonda, duran top ustası Pierre van Hooijdonk'u kenara itip frikiği kendisi kullandı. Pierre ve van Persie'nin ileride milli takımda da çalışacağı hocası van Marwijk, bu 'itaatsizliği' affetmedi. Asi damgası yedi van Persie. Doğru düzgün forma yüzü göremedi. Kulübeye demir attı. Ta ki takvimler 15 Nisan 2004'ü gösterene kadar... Ajax genç takımıyla yapılan bir maçta, çoğu sarhoş rakip taraftarın tüm tacizlerine rağmen, o sahada sakin kalıp klasını konuşturdu. Bir de gol attı. Maçtan sonra ise çılgına dönen taraftarlar üzerine çullanıp onu yerde tekmelemeye başladı. Robin canını zor kurtardı. Fakat yetenekleri ve baskı altındaki sakinliği, maçı tribünden izleyen Arsenal koçunu etkilemeye yetmişti. Ertesi sezon Premier Lig devi Arsenal'e imza attı. Önce Arsenal ardından da Manchester United'ta yaklaşık 10 yıl süren, rekorlara, unutulmaz gollere ve başarılara sahne olan Ada serüveni işte böyle başladı. Ve rüzgar gibi geçen o macera artık sona geldi. Kuvvetle muhtemel, gelecek sezon Fenerbahçe forması giyecek Robin van Persie. İlk kulübü Excelsior stadında bir tribüne onun adı verildi. Tribünün açılışı için gittiğinde ise felsefesini, "Ben futbola, onun bana verdiği şeyi veriyorum: Sevgi" diye anlattı van Persie. Ona göre kazanmanın bir zarafeti olmalıydı. Belki de o yüzden, Milan'a karşı 4-0'ın rövanşında, kaleciyle karşı karşıya 'estetik olanı' seçip topun dibine girdi ama kaleciyi geçemedi. Arsenal 3-0 öndeydi ve o tercih, muhtemel bir modern zaman mucizesine mal oldu.
BABA, EŞ, ROL MODEL ...
Hem geçmiş hataları, hem de mazide kendisine yapılanlar onu daha da olgunlaştırdı. İyi bir eş ve baba, tam bir profesyonel ve genç nesiller için ilham kaynağı oldu. Misal, onlara bakınca kendini gördüğü Excelsior'daki çocukların forma ihtiyacını karşılıyor. Formaların üzerinde de Robin'in fotoğrafı oluyor. Onlara destek olmakla kalmıyor bir hedef de veriyor. Arsenal'den takım arkadaşı Carl Jenkinson da onun nasıl bir rol model olduğunu, "Gençlere karşı hep çok anlayışlı. Onunla her konuda konuşabilirsiniz. Sabırla yol gösterir" diye anlatırken, Fenerbahçe'nin aslında sadece bir forvet transfer etmediğini hatırlatıyor. Evet, van Persie artık 32 yaşında. Sakatlıkların da etkisiyle eski fizik gücünden biraz uzakta. Ama onun asıl gücü, futbola ilk günkü aşkla bağlı olmasında saklı. Onu çocukken izleyen gazeteci Verheul'le yıllar sonra buluştuğunda, "Tek hayalim hep o Kralingen'deki çocuk olarak kalabilmek. İçimdeki çocuğu yaşatabilmek" demişti. Fenerbahçelilerin yapması gereken de, tüm o parlak kariyere ve saçlarına düşen aklara rağmen Robin'in hâlâ biraz çocuk olduğunu unutmamak. İçindeki çocuğun ruhuna hitap etmek... Zira van Persie'nin başarılı olması için o çocuğun da mutlu olması lazım. O yüzden iyisi mi bırakın biraz çocuk kalsın.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.