Pazar 20.09.2015

Yaşlılıkta Darülaceze'ye gelin geldik

Bayram kavuşmaktır, sevgidir, ailece biraraya gelmektir. Bir bayram daha var önümüzde. Kimi çok kalabalık olacak, kimi çok yalnız. Bayramda en çok hatırlanacaklar büyüklerdir diyerek Darülaceze'yi ziyaret ettik. Belki buranın sakinlerinden Hayriye Soner'in öyküsü hepimize şunu hatırlatır:

ZAMAN DEDİĞİN AKIP GİDİYOR. EN BÜYÜK İHTİYACIMIZ SEVGİ...
Şehrin koşuşturması ve gürültüsü içinde Darülaceze'ye giriyoruz. Girdiğimiz anda, dışarıdaki telaş ve koşuşturma yerini sakinliğe bırakıyor. Havanın güneşli olmasını da fırsat bilen Darülaceze sakinleri, kendilerini dışarıya atmış. Bütün hayatın yorgunluğunu çıkarırcasına, kimisi gazetesini okuyor, kimisi örgüsünü örüyor. Her karşılaştığımız kişi, Darülaceze'nin girişinde büyük haflerle yazdığı gibi "Hoşgeldiniz" diyerek bize gülümsüyor. Biz de örgüsünü ören teyzeye "Merhaba" diyoruz. O da bize, "Satmak için lif örüyorum" diyor. Aralarından geçip, konuşacağımız Hayriye Soyer'in odasına gitmek üzere iki katlı binaya yöneliyoruz. Binadan içeri girerken, ayrı bir kadın grubu da bina girişinde oturuyor. Aslında oturdukları yerde uyuyorlar. Sessizliğin hakim olduğu Darülaceze'de, biz de sessizce ilerliyoruz. Hayriye Soyer'le görüşmek için odasına gittiğimizde, "Ana-kız gibiyiz" dediği Nazmiye Özkul'la hazırlanmış, bizi bekliyor. Tanışıyoruz. Altı yataklı bir oda. Birkaç yatak boş. Dolu yatakların üzerinde, o yatakta yatanın fotoğrafı ve adının olduğu bir kart asılı. Yataklarının yanında dolapları var. Dolapların üzerinde de, dua kitapları, çiçekleri ve meyveleri duruyor. Ortada bir masa ve girişte lavabo da bulunuyor. Konuşmaya geçerken, "Hadi Hayriye Teyze" diyoruz. O da, bir dakika deyip, lavaboda tabaklarını yıkıyor. Sonra, hacı anne dediği Nazmiye Özkul'un hasta olduğunu söyleyerek, koluna giriyor ve odalarının karşısındaki şark odasına geçiyoruz. 83 yaşındaki Hayriye Soyer eşini kaybettikten sonra, tek çocuğu olan kızıyla yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle burada yaşamaya karar vermiş. Çocukluğundan gençliğine, evliliğinden bugününe biz soruyoruz, o yanıtlıyor.
- Ailenizden başlarsak...
Ailenin tek çocuğum. Babamlar, ben 3 yaşındayken, Bulgaristan'dan Hayrabolu'nun Çıkrıkçı Köyü'ne gelmişler. Burada yapamamışlar. Sonrasında Eskişehir'deki halamın yanına taşınmışlar. Birkaç sene sonra zaten babam burada vefat etmiş. Annem de çalışıp beni büyütmüş.
- Okula gidebildiniz mi?
Okula gitmedim ama okuyabiliyorum. Öğreten olsaydı, yazabilirdim de. Ama şimdi ellerim titriyor.
- Kaç yaşında evlendiniz?
16 yaşında görücü usulü ile evlendim. Bebek'e gelin geldim. Şimdi de Darülacezeye gelin geldik. Ne yapalım, hayat böyle. Allah'ın yazgıları bunlar.
- Bebek İstanbul'un en güzel semtlerinden. Oradaki günlerinizi nasıl hatırlıyorsunuz?
O zaman her şey çok güzeldi. Eşim çok iyiydi.
- Bir kızınız varmış. Daha çok çocuk sahibi olmak istemez miydiniz?
- Evliliğimiz sırasında ilk 8-10 sene çocuk yapmadım. Bilseydim böyle olacağını bunu da yapmazdım. Ne gereği var. Çocuk isteyenin aklı yok. Allah merhametli evlat versin. Allah korkusu olsun. Çok yüz verdiğimizden böyle oldu. Ben, kocamın ikinci eşiydim. Onun ilk eşinden bir oğlu, bir kızı vardı. Bayramlarda eve gelirlerdi. Şimdi onlar da buraya gelmiyor. Kendi doğurduğun gelmedikten sonra elalemin doğurduğu gelse ne yazar, gelmese ne yazar. Ama ben onları seviyordum, o başka.
- Eşinizi nasıl kabettiniz?
- Haliç Tersanesi'nde ustabaşıydı. Gemilerin ana makinalarını yapıyordu. Geçinip gidiyorduk. Emekli olduktan sonra evimizi değiştirip, Şehremini'ye taşındık. Araba da almıştık. Arabayı aldıktan üç ay sonra trafik kazasında öldü. Direksiyonda da halamın torunu vardı. O gün, iki cenaze birden toprağa verdik. Eşim öldüğünde kızım 11 yaşındaydı.
BURAYA KENDİ İSTEĞİMLE GELDİM
- Darülaceze'ye kendi isteğinizle mi geldiniz?
Evet. Buraya gelene kadar kızımla oturuyordum. Çeşitli konularda anlaşmazlıklar oldu. O nedenle geldim. Önceleri üzülüyordum ama şimdi üzülmüyorum. Allah ne yazdıysa ona göreceğiz. Kendi halimi düşünüyorum; yatalak olursam kalırım diye. Ama burada yatacak yer de var. Bakıyorlar Allah için.
- Kızınız ne yapıyor?
- Evde oturuyor, iki oğlu var.
- Ziyaretinize gelmiyor mu?
Yok gelmiyor. Aramızda bir şeyler geçti demek ki gelmiyor. Ben de hiç aramıyorum. Beni aramayanı ben niye arayayım. Torunlar da gelmiyor. Damat ilk bayramda küçük torunla geldi. Ama ondan sonra bir daha gelmediler.
- Neler geçti aranızda?
- Her şey olabiliyor.
- Buradaki ilk gününde hüzünlendiniz mi?
Yok. O gün burada dua vardı. Aşağıda yemek yedik. Dua vardı, ben de okudum. Daha o gün alıştım. Evde olsam belki bu kadar bakılmaz.
- Buradaki bir gününüz nasıl geçiyor?
- Sabah saat 06:00'da kalkıyorum. Namazını kılıyorum. Çay koyuyorum. Aşağıdan çay gelene kadar bizim çay oluyor. Masayı hazırlıyoruz. Aşağıdan kahvaltımız da, yemek de geliyor. Onları yiyoruz.
- Darülaceze'ye gelince çevrenizden bu durumu yadırgayan oldu mu?
- Yok. Çevrem ne karışacak bana. Evimdeyken kimse karışmıyordu da buraya gelince mi karışacaklar.
- Bu yaşadıklarına ne diyorsunuz?
- İyi günler geçirdim. Babam yoktu ama annem baktı.

- Gençlere neler söylersiniz?
- Ne söyleyeyim gençlere. Ana, 9 ay karnında taşıyor, altını alıyor, emziriyor, gece bakıyor. O kadar sene emek veriyor. Anaya karşı gelmek, sövmek, evden kovmak saygısızlık bence. Bunlar ayıp şeyler.
- Bunları yaşadınız mı?
- Yaşadım tabi.

- İçiniz buruk mu?
- Buruk tabii.
- Telefonla da aramıyorlar mı?
- Aramıyorlar. İstemem de. Artık soğudum. Kendi canımı düşünüyorum.
GENÇLİK BAŞA BİR GELİR, OYNAMALI GÜLMELİ
- Buradaki hayatınızdan memnun musunuz?
- Güzel yaşadım, şimdi daha güzel bir yerde, Darülaceze'de yaşıyoruz. Ne Edirne'si, Ne Bursa'sı kaldı. Her yere götürüyorlar. Umre'ye de gittik. Evimdeyken de gitmiştik. İnşallah yine gideceğiz.
- Yaşlanınca yalnızlık hüzünlendiriyor mu?
Yoo. Biz burada Hacı anneyle, ana-kız gibiyiz. Sabah kalkınca ben onu öperim, annecim derim. Bir ilahi söylerim ona. Sülalemizden ziyaretçilerimiz de çok.
- Gençlik nasıldı?
- Geldi geçti. Ben de anlamadım ne olduğunu. Çabuk gelip geçiyor. Yelli yağmur gibi.
- Yaşlılık nasıl geçiyor?
- İyi geçiyor, akrabalar, arkadaşlar gelip gidiyor. Hacı anne de var. Onunkiler de geliyor. Aramızda hiç ayrı gayrı yok. Hacı annenin misafirleri de benim akrabam, benim misafirler de onun akrabası.
- Gençliğinizi özlüyor musunuz?
- Yaşlılıkta oran ağrıyor, buran ağrıyor. 'Gençlik başa bir gelir; oynamalı gülmeli' demiş Tatar. Gençlik başka bir şey.
- Bu yaşlarda neler hissediyorsunuz, hangi duygular içindesiniz?
- Hiçbir şey hissettiğim yok. Güzel güzel geçinip gidiyoruz. Kimseye bulaştığımız yok, kimse bize bulaşmıyor.
- Unutamadığınız günler var mı?
- Var tabii. Güzel günler eşimin sağlığındaydı, geziyorduk. 'Araba alırsam seni her tarafa gezdireceğim' derdi. Araba aldık ama tadını çıkaramadık işte.
ANA-BABA SAYGISI BAŞKA BİR ŞEY
- Bayram da geliyor. Gençlere neler dersiniz?
- Anne babalarını ziyaret etsinler. Ana baba saygısı başka bir şey. Ana babayı saymadıkça Allah'ı hiç saymazsın. Öyle değil mi? Kim olursa olsun bir kere, Allah'ın yanına gideceğimizi düşünsün.
- Geçmiş bayramlarınız nasıl geçerdi?
- Annemin sağlığında evimizin kapısını kapatmazdık. Gelen giden çok olurdu. Bayram yemeği yapılırdı. Biz Tatarız, Kırım Türkü. Baklavası, böreğini, çöreğini yaparsın. Misafir geldiğinde sofranı açar, yedirip içirip gönderirsin.
- Burada bayramlarınız nasıl geçiyor?
- Çok güzel. Burada çok kalabalık oluyoruz. Günlerce ziyaretçimiz oluyor, akrabalar da geliyor yabancılar da. Bayram dediğin gönül almadır bence. Gönüller hoş oluyor. Gelmeyen kişiyi düşünürsün, niye gelemedi diye.

MALIMI BAĞIŞLADIM, BURADA KALMAK İSTEDİM

Hayriye Teyze'nin Hacı anne dediği oda arkadaşı Nazmiye Özkul da, 87 yaşında. 3 yıldır Darülaceze sakini. O da başlıyor anlatmaya: 7 çocuklu bir ailede yetiştim. Bahçeli evin içinde kalabalık bir aile içinde çocukluğum güzel geçti. Trabzonluyum. 17 yaşında evlendim. Görücü usulü evlendim ama çok güzel bir evliliğim oldu. 56 yıl evli kaldık. Çocuğum olmadı. Abimin kızı, evladımdır. Eşi hamileyken, abim hayatını kaybetti. Ben baba evinde de koca evinde de güzel yaşadım. Eşimi kaybettikten sonra evimde tek başıma 18 sene yaşadım. 3 yıl önce de buraya gelmeyi ben istedim. Ailem ve kızım razı olmadı. Kadın tutalım, başka türlü yardımlar yapalım dediler. Ama ben bütün mal varlığımı buraya bağışladım. Ailem buna bir şey demedi ama buraya da gelmemi istemediler. Ben de, fakirhane diye burayı istedim; fakirlerle beraber olayım, yardım edeyim istedim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.