26 yıl 2 ay 11 gün...

Bir çift sıska bacak aslında sahaya bakınca gördüğünüz. Bir çift sıska, çarpık bacak... Yıldız futbolcu denince aklınıza gelen özelliklerin pek çoğunu bulamazsınız belki onda. Vatandaşları Mesut Özil, Reus ya da Götze gibi top ayağına yakışan, çalımlarıyla rakibin belini kıran bir oyuncu değil. Öyle zarif, estetik bir tarzı yok Thomas Müller'in asla. Ahım şahım bir atlet de değil ya da... Herkes ondan takdirle bahseder belki ama kolay kolay kimseler 'onu izlemek' için geçmez ekran başına. 'Top ayağına bir gelse' diye beklemez ya da... İstatistiklere yansıyan katkısını, 26 yıla sığdırdığı kulüp, milli takım ve bireysel başarıları bilmeseniz, o sallapati, her an düşecekmiş hissi veren koşularına bakıp 'Sahaya tribünden biri dalmış' zannedersiniz... Müller'i üst düzey oyuncular içinde kendine özgü bir yere koyan farkı da tam da burada yatıyor aslında. 2011'de bir söyleşisinde kendisini 'Raumdeuter' yani bir tür 'alan yorumlayıcısı' ya da 'alan araştırmacısı' olarak nitelemiş, futbol literatürüne bir çentik atmıştı. Ama belki de Müller için en güzel tanımlama 'alan avcısı.' Serseri mayın koşuların amacı aslında Allah vergisi bir önseziyle sahada kimselerin farkında dahi olmadığı alanlara sızmak... Zeminde, diğer oyuncuların göremediği mevcut ve az sonra oluşacak alanları ilk o saptıyor. Saptamıyor hissediyor. Sonra da büyük bir iştahla o alanlara taarruz ederek pozisyona giriyor, bildiğiniz düşünce gücüyle rakiplerinin birkaç adım önüne geçiyor. Bu özelliği çalışarak kazanmamış. Doğuştan bir yetenek... Sadece çalışmayla daha da geliştiriyor.
ALAN SEZGİSİ, ALLAH VERGİSİ

Topla becerisi çok daha yüksek oyuncuların aksine, ilk anda fark etmiyorsunuz Müller'in yaptığı katkıyı. Ancak tekrar izleyince anlıyorsunuz ne denli efektif koşular yaptığını, nasıl kendine ve arkadaşlarına boş alanlar yarattığını. Milli Takım hocası Löw de onun için "Sahadaki koşu yollarını kestirmeniz neredeyse imkansız. Onun aklında sadece bir hedef var: Gol atmak" diyor. Bitmeyen enerjisi, futbol zekası, gol vuruşlarındaki becerisi, pek çok pozisyona elverişli çok yönlülüğü ve tabii doğuştan gelen alan sezgileriyle, her teknik direktörün hayallerini süsleyen bir adam Thomas Müller. Zaten belki de o yüzden 2009-2010 sezonunda, 'alan yaratma ekolü'nün baş temsilcilerinden Hollandalı van Gaal, "Ben varsam Müller bu takımda hep olacak" diyerek ona formayı verdi. 2000'de 11 yaşındayken adım attığı kulüpte, ilk kez 2008'de bir Hamburg maçında oyuna girerek A takım formasıyla tanışmıştı. O günden sonra 2014'te bir dünya şampiyonluğu, Bayern Münih'le bir sezonda üç kupa ve 2010 Dünya Kupası'nda gol krallığı gibi pek çok başarıya imza attı. Hafta içinde çıktığı Şampiyonlar Ligi maçında takımı, Olimpiyakos 'u 4-0'la geçerken, Müller hem bu sezon tüm kupalarda 19'uncu golünü atıyor hem de 26 yıl iki ay 11 günlükken, Şampiyonlar Ligi'nde 50 galibiyet gören en genç oyuncu olarak tarihe geçiyordu. İki hafta önce sahalara veda eden, 26 yıl sekiz ay 12 günle önceki rekorun sahibi İspanyol efsanesi Raul'un tahtına oturdu. Messi'yi 12 ay, Ronaldo'yu ise neredeyse iki yıl farkla geride bıraktı. Thomas Müller, kendinde eksik olanlar yüzünden pes etmek yerine, doğuştan sahip olduğu yeteneklere, çalışma, adanmışlık ve alçak gönüllükle sarılarak, yıldız oyuncu tanımına yeni bir boyut kattı. Bu sıska Bavyeralı'nın kariyeri, başarının her zaman en becerikli, en yakışıklı ya da en zekilerin tekelinde olmadığının, 'hayatta doğru alanlara koşu yapma'nın her engeli aşacağının kanıtı.