Pazar 11.12.2016
Son Güncelleme: Pazar 11.12.2016

Darbe, insanların iradesiz birer köleye dönüşmesiyle başladı

15 Temmuz’un ilk romanı Bahadır Yenişehirlioğlu’ndan geldi. Yazar Kara Güneş kitabında FETÖ’nün 40 yıl önceden başlayan riyakar yapılanmasını Anadolu’nun bir köyünde yaşayan iki arkadaş üzerinden anlatıyor. Yenişehirlioğlu “Biz toplum olarak okumuyoruz. Allah’ın oku dediği kitabı bile okumuyoruz. Onun bize ne söylediğini anlamıyoruz. ‘Hocaefendi yanlış yapsa bile vardır bir hikmeti’ türü tavırların sonu işte 15 Temmuz’dur” diyor

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında koca koca paşaların, generallerin nasıl olur da bir meczuba inandığı ve kendi halkına ateş açma emri verdiği, o pilotların nasıl insanlar üzerine bomba yağdırdığı şaşkınlığı yaşanmıştı. İşte bu şaşkınlığın cevabı Bahadır Yenişehirlioğlu'nun yeni romanı Kara Güneş'te gizli.
Yenişehirlioğlu, Timaş Yayınları'ndan çıkan Kara Güneş'te, 15 Temmuz'u ilk defa bir romana konu ediyor. Anadolu'nun bir köyündeki iki arkadaş üzerinden FETÖ'nün 40 yıl önce başlayan örgütlenmesini anlatıyor. Çocuklardan biri FETÖ'cü olup 15 Temmuz gecesi halka kurşun sıkanlardan olurken diğeri her şeye rağmen örgütün tuzağına düşmüyor. Bu iki arkadaş 15 Temmuz'da tankların yürüdüğü köprüde karşı karşıya geliyorlar.
Yenişehirlioğlu'nun 15 Temmuz üzerine roman yazmasında aslında pek de şaşılacak bir şey yok. Çünkü yazar Türkiye'nin önemli toplumsal olaylarına yönelik yazdığı romanlarıyla tanınıyor. 12 Eylül (Beyaz Usta Siyah Çırak), 1915'teki Ermeni Tehciri de (Kanaviçe) kitaplarına konu oldu. O aynı zamanda bir hukukçu. Ailesiyle birlikte 12 Eylül mağdurlarından... 2007 ve 2011'de Ak Parti'den milletvekili adayı olmuştu. Çok az oyla seçilememişti. Bir özelliği de Çin'den İspanya'ya, Bosna Hersek'ten Suriye'ye, İran'dan Suudi Arabistan'a birçok ülkeyi gezerek toplumlar ve halklar üzerine araştırma yapması.
Yazarla Taksim'de bir kahvaltıda buluştuğumuzda önce kitap üzerine konuştuk. Kitap darbe girişimine yönelik ilk edebi metin olduğu için biraz kaygılıydı. Kaygısı da romanı yazma amacının anlaşılmayıp ticari bir girişim olarak algılanması. Lakin bu kaygısını bastırıp yazmış kitabı. Ama biraz da yaşanan süreç yazdırmış, "15 Temmuz gecesi sokağa çıktığımda kafamda yazmaya başlamıştım zaten" diyor. Sonrası uzun bir muhabbet ama sıkı ve ezber bozan çıkışların olduğu bir muhabbet...
- Kara Güneş 15 Temmuz ile ilgili ilk roman. Olay çok sıcak olduğu ve travması hâlâ devam ettiği için soruyorum, bu tür büyük bir olayla ilgili bir roman yazmanın nasıl riskleri vardı?
- Vardı tabii. Başta 15 Temmuz'dan sonra çıkan kitaplarla aynı düzlemde değerlendirilme ve ticari bir iş olarak algılanma riski vardı. Bu esas korkumdu. Böylesi kaygıların, bu tür eserlerin ortaya koyulmasının önüne geçmemesi gerektiğini düşündüm. Ayrıca Kara Güneş sadece 15 Temmuz'a odaklanmıyor, FETÖ yapılanmasının 40 yıllık geçmişine gidiyor. Nasıl toplum içinde yapılandıklarını, riyakarlıklarını anlatıyor. Açıkçası bu roman benim bir çığlığım. Canım yanarak, yürekten yazdığım bir roman. Okuyanların sahiciliğini anlayacağını düşünüyorum.
- Romanı ne zaman yazmaya karar verdiniz?
- 15 Temmuz darbe girişimine tepki verip sokağa çıkanlardan ve o süreçte bir daha da eve girmeyenlerdenim. O gece karar verdim. Zaten FETÖ ile ilgili bir eser yazmayı istiyordum. Yaşadığımız o travma bu düşüncemi tetikledi. Daha sokaktayken kafamda kitabı yazmaya başlamıştım.
- Kitapta FETÖ yapılanmasının, sadece fakir insanların çocuklarını değil hali vakti yerinde insanların çocuklarına da musallat olduğunu anlatıyorsunuz. Aklını kullanmayanları ve iradesi olmayanları FETÖ'nün ele geçirdiğini söylüyorsunuz.
- Anadolu'ya baktığınız zaman, FETÖ'nün sadece fakir ailelerin çocuklarını değil, ekonomik olarak iyi düzeyde olan ailelerin ve onların çocuklarının da akıllarını aldığını, köleleştirildiğini görüyorsunuz. Bu anlamda dediğiniz de haklısınız, tek kriter fakirlik değil.
- FETÖ'nün gerçek yüzünü ne zaman gördünüz, tehlikeli olacağını hissettiniz?
- En başından beri, FETÖ yapılanmasının doğru olmadığını söylüyordum. Ya Türkçe Olimpiyatları'nı düşünün. Evlendirsen çocuğu olacak yaşta siyahi kızlar, koca koca öğrenciler Üsküdar'a Giderken şarkısını söylüyor, sahnede horon tepiliyor yani kültür festivali düzenleniyor ama Peygamber Efendimiz zuhur etti diye insanlar salya sümük ağlıyor. Bu İslami bir şey mi? Amerika'da da var böyle yapılar, toplu halde intihar ediyorlar. Komik, manasız geliyordu bana. Toplumsal bir histeri kriziydi. Burada başka bir şey vardı. Tabii bunun 15 Temmuz gibi bir hadiseye varacağını kimse bilemezdi. Ama bir yanlışın ayak seslerini hissediyorduk. Toplumda, devlet içinde bu yapılanmanın giderek bu derece büyümesinden kaygı duyuyordum. Ben şuna inanırım. Devleti idare edenler şu ya da bu cemaati veya şu din bu din mensubunu özellikle tercih sebebi yaparak siyasi erkin içine almamalı. Ama asla bu tür dini yapılanmalara da hor gözle bakmamalıdır. Toplum hareketi, ihya hareketi deyip önlerini açabilmeli ama tercih sebebi yapmamalı. Bir dini yapılamayı devlet bünyesine dahil edip, devlet imkanları ile var ediyorsanız o yapı bir süre sonra azgınlaşır ve siyasi erki idare etmeye çalışır.
- Bu tür yapılanmalara karşı uyanık olması gerekenlerin devletle beraber aileler olduğunu da çıkarıyoruz romandan. - Aile çok önemlidir. Çünkü ailelerin güçlü olmasıyla bir devlet ayakta kalabilir. Kadim Anadolu'yu var eden de budur. Bir anne-baba nasıl olur da kendi evladını başka bir insana, yapıya teslim eder ve onu ihya etmesini ister? Çünkü bir evladı anne-babasından daha çok kim düşünebilir ki? Bu yüzden ailelerin donanımlı olması gerekiyor ki, evlatlar da zayi olmasın. Bu romanı yazmamım sebeplerinden biri de buydu. Yarının anne babaları, bize büyük bir travma yaratan 15 Temmuz tecrübesinin kodlarını çözerlerse evlatlarına sahip çıkar. O zaman da bu tür yapılar palazlanamaz.
Aileleri, dostları ayırdılar
- 15 Temmuz travmasını atlatabildik mi, üzerinde serinkanlılıkla düşünebiliyor muyuz?
- Henüz değil. Bazı şeyleri gözden kaçırıyoruz. Mesela neden bu noktaya geldik? Bir toplum içinden bu kadar kahramanı çıkarıyorsa, bu kadar haini nasıl çıkardı? O zaman bir yerde sakatlık var. Olayın sıcaklığı ile kahramanlarımızı anıyoruz, onları el üstünde tutuyoruz. Bu böyle olmalı zaten. Ama hainlerin nasıl ortaya çıktığını da sorgulamalıyız. Görmezden geldiğimiz bir şey var. Aslında hiçbirimiz masum değiliz. Çünkü neden akılsız hale geldik, aklımızı kiraya verdik, şunun bunun tuhaf hırslarına köle olduk, bunu sorgulamamız gerekiyor. Eğer ülkemizde bir daha böyle bir şey yaşanmasını istemiyorsak bunu yapmak zorundayız.
- Travma ne kadar büyük?
- Aileleri, kardeşleri, arkadaşları, dostları birbirinden ayırdılar. İnsanları köleleştirip, mankurtlaştırdılar. Bütün bir toplumu zehirlediler. Zaten bunun için ben bir yazar olarak bir çığlık atıyorum. Eğer aklın önemini idrak edersek, bir insanda aklın varlığının olmazsa olmaz olduğunu, toplumun bütün katmanlarına yayarsak, yaşadıklarımızdan ders çıkarır, yara açmak yerine yaralarımızı sararsak, gerçekle yüzleşirsek, bu suçtan bir parça pay almayı göze alırsak o zaman düzelir, 15 Temmuz travmasını atlatabiliriz.
Müslümanlığa hizmet ettiğini sanırsın ama sen zavallı bir kölesin
- İnsanların akıllarını kiraya verdiğini söylüyorsunuz. Bunu sizce neden yaptılar?
- Yunus Emre'nin bir sözü var: Peygamber yerine geçen zamanın hocaları yük oldu bu milletin sırtına. Bu insanlığın en büyük problemlerinden biri. Eğer kaynaktan uzaklaşır, aklı dışarda tutup bir okuma gerçekleştirirsen, hakim de, pilot da, hekim de olsan köle olursun. Birinin oyuncağı olursun. Muhafazakarlar ve dindarlar için söylüyorum: ana kaynaktan, saf, pür, ilahi kelamdan beslenmek istiyorsanız aklı içeri alın. Akılsız okuma sizi bambaşka noktalara sürükler. Zaten toplum olarak İslami algımızda da büyük hatalar ve yanlışlar var.
- Ne gibi?
- Daimi birilerinin anlatımı ve onların söyledikleri üzerine yaşam planlayan insanlar haline geldik. Oysaki Cebrail'in, peygamberimize ilk söylediği kelam "Oku, seni yaratan Allah'ın adıyla oku." Aslında Cebrail o noktada oku derken, aklında, duygularınla bak, arz üzerinde böyle bakarsan kendini ihya edebilirsin, okuyanlardan olursun demek istiyor. Biz bunu gözden kaçırdık. İyilerini, güzellerini tenzih ederim ama "Müslümanız" dedik, hocaefendilerin yolundan gittik. Müslümanım diyen biri Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealini baştan sona okumaz mı? Nebevi sünnet nedir merak edip öğrenmek istemez mi? Caminin içinde alışverişle ilgili bir ayet okunurken gözyaşı döküyor, dışarı çıkınca bambaşka bir adam oluyorsan sen Müslümanlığı yaşamıyorsun demektir. İşte birileri bunu görür, bu alanı okur, o boşluğu tespit eder ve öyle bir kurgular ki, sen hayatın boyunca İslam'a hizmet ettiğini sanırsın ama sen zavallı bir kölesindir. 15 Temmuz'da bunu da gördük...
- Nasıl?
- Adam pilot, biraz sonra halkını bombalayacak ama abdest alıp uçağa biniyor. Aynı adam yakalanıyor, sorguda susayınca su getiriyorlar, çömelip üç yudumda içiyor. Güya dini bir argümanı yerine getiriyor. Ama biraz önce yüzlerce insanı öldürdün. Katilsin sen. Ya da adam okumuş, hakim ya da savcı olmuş, inandığım dediği efendisi Fetullah'ın, Peygamber Efendimiz'le görüştüğünü ve HSYK'da kullanacağı oyu ona söylediğine inanıyor. İşte zavallı köleliktir bu...
Allah'ın oku dediği kitabı bile okumuyoruz
- Roman, FETÖ yapılanmasının bir köy ortamında çocukları nasıl ele geçirip yıllar sonra halkına silah sıkan insanlara nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Hani darbe sonrası, "O koca paşalar nasıl bir meczuba inandı" şaşkınlığı vardı. Bunun cevabını mı aradınız biraz?
-15 Temmuz nihai bir sonuç. Darbe köprüde tankların yürütülmesiyle başlamadı aslında, 40 yıl önce başladı. Darbe akılların kiraya verilmesiyle, insanların iradesiz birer köleye dönüşmesiyle başladı.
- Nasıl oldu bu sizce?
- Aslında karşımızda karmaşık bir durum var. Peygamber ocağı denilen askeriyeyi, aşırı seküler bir hale sokuyorsunuz. Daha sonra toplumun karşısına bir başka dinamik çıkarıyorsunuz. O da "Peygamber ocağını inanmayanların elinden alacağız, o yüzden evlatlarınızı bize verin" diyor. Ya da üniversitelerin kapılarında insanlar inançları yüzünden mağdur oluyor, dışlanıyor, ikna odalarına sokuluyor. Adamın biri çıkıp diyor ki: Dinsizlik kapısı olan buralardan evlatlarımızı koruyalım... Sistem ve plan öyle komplike çalıştırıldı ki insanlar yağmurdan kaçarken doluya tutuldu. Tamam ilk etapta FETÖ fakir ailelerin çocuklarını hedeflerine almıştı ama sonra harıl harıl insanlar evlatlarını bunlara teslim etti. Hadise kontrol edilemez duruma geldi. Devlet bu konuda ciddi zafiyet gösterdi.
- Zafiyet devletle mi sınırlı sadece?
- Toplumda da bir zafiyet oldu. Muhafazakar insanımız, "Hiç akletmez misiniz" emrini yok saydı. Gassal önünde meyyit olmayı, yani ölü yıkayıcısının eline ölü gibi teslim olmayı maharet saydı. İnanıyorsak, inandığımız değerler uğruna omurgalı olmalıyız. Biz toplum olarak okumuyoruz. Allah'ın oku dediği kitabı bile okumuyoruz. Onun bize ne söylediğini anlamıyoruz. "Hocaefendi söylüyorsa doğrudur", "Hocaefendi yanlış yapsa bile vardır bir hikmeti" türü tavırların sonu 15 Temmuz'dur.
İslam'la uğraşıyorlar
- Siz dünyayı da dolaşmış bir insansınız. İslam coğrafyasındaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İslam coğrafyasının genel hali ortada. Amerika Irak'ı işgal ettiği sırada, birçok Iraklı yıllardır giremediği Saddam'ın sarayına Amerikan askeriyle girip onun salonundaki naylon çiçeği evine götürme derdindeydi. "Hani ülkem? Amerikan askerleri ülkemi işgal ediyor" diye düşünmüyordu. Peki nasıl bu noktaya geldik. Evet, küresel güçler, küresel sömürü düzeni İslam coğrafyasıyla uğraşıyor. Evet, İsrail, ABD, İngiltere, AB uğraşıyor. Ama olup bitende hiç mi senin bir payın yok? Hiç mi kendine dönüp bakmazsın, nerede hata yapıyoruz diye. Hep yanlışı başkalarında ararsan sağlıklı bir sonuç alamazsın. Şam zamanının ilim kapısıydı. Şimdi ne halde? O yüzden bu dünyanın akletmesi, o kadim referanslarını alması, tekrar kodlarına dönmesi gerekiyor. Allah bize akıl vermiş. Hangi zihin yapısında olursa olsun, hangi zeka seviyesinde olursa olsun onun bana gönderdiği kainat prospektüsünü anlayabileceğimi biliyor. Anladığım kadarıyla yaşadığım taktirde akıllı bir adam olarak yaşayacağımı da biliyor. Çünkü bilgisayar programımı o yazdı. Hocaefendiler mi biliyor?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.