Pazar 26.03.2017
Son Güncelleme: Pazar 26.03.2017

Renaldö oğlumla gözlerimizle anlaştık

Köyünde tiyatro yaptı, film çekti, Amerika’dan ödül aldı... Mersin Arslanköy’den çıkıp Ronaldo’nun reklam filmini de çeken Ümmiye Teyze ile buluştuk. Onu dinleyince insanın inancıyla yapamayacağı şey olmadığını görüyorsunuz. Duygusal zekası öylesine güçlü ki, aynı dili konuşmadan Ronaldo ile iletişim kurmayı da başarmış

Mersin'in Arpaçsakar Köyü'ndeyim. Karşımda Madrid'e Ronaldo'nun evine gidip, reklam filmini çeken ve aynı filmde oynayan Ümmiye Teyze var. Hemen buyur ediyor. Çaylar geliyor. Sanki 40 yıllık yakınımın evindeyim. Öyle sıcak, samimi... Başlıyoruz sohbete...
İlk kurduğu hayali anlatarak başlıyor konuşmaya. Yazı yazmak... İlk öykülerini 12 yaşında yazmaya başlamış, ilkokuldan sonra okuyamayacağını hissedince, hayal dünyasına sığınmış. Sonrası çorap söküğü gibi gelmiş. İlk öyküsü Keçi Palazı'nı 12 yaşındayken yazmış.
Köydeki asker mektuplarını okur, 25 kuruş kazanırmış. Kazandığı parayı da dolmuşçulara verip, gazete getirtirmiş. 19 yaşında gelin giderken yanında çeyiz diye kitaplarını götürmüş haliyle.
"Kendi köyümle, gelin geldiğim köy arasında kültür farkı vardı." diyerek o günleri ve mücadelesini anlatıyor: "Benim köyümde kadınlar evin işini yapar, gezer, tozardı. Ama gelin geldiğim Aslanköy'de kadınlar o kadar çok çalışıyordu ki, gündüz bağ bahçede, eşekle dağdan odun getiriyor; akşam evin işini yapıyor. 10 lira kazanıyor... Kocası çalışmıyor, o parayı da elinden alıyor, bira alıyor... Bu benim canımı çok acıtıyordu. Bir şeyler yapmalıyım derken, köye gelen hemşirenin, öğretmenin çocuğuna bakmaya başladım, kaçmasınlar köyümüzden diye..."
Köyündeki kadınlara hep öncü olmuş Ümmiye Koçak. İlk kez tiyatro izlediğinde hem köyün hem de kendisinin kaderini değiştirecek adımı atmış. "Okula tiyatro gelmişti. Kafamda ışık yandı. Hatçe geliyor, kocasıyla kavga ediyor, başkasınınmış gibi anlatıyor... Bunları başkasınınmış gibi tiyatroda anlatayım diye düşündüm. 'Herkes kendini düzeltir böylelikle' dedim. Çok uğraştım. Önce ilkokulun müdürüne gittim, 'Evini taşlarlar' dedi. Sonra o zamanın Mersin Kültür İl Müdürü Mehmet Çalışkan'a ulaştım, o 'Sen yılma, ben kurum adına sana bir şey veremem ama bir maaşımı sana vereceğim' dedi. Verdi de... Yolumuzu açtı."
Yüzlerce kez tiyatro grubuyla sahneye çıktı, ilk filmi Yün Bebek'i çekti. Film New York'ta ödül kazandı ve sonrasında Türk Telekom ona kapıları açtı. Türk Telekom Pazarlama Müdür Yardımcısı Hakan Dursun, "Her insanın teknolojimiz sayesinde hayallerini gerçekleştirebileceğine, imkansızı başarabileceğine inanıyoruz. Buna aracı olmak amacıyla Türkiye'nin 81 ilinden gerçek başarı hikayelerine ışık tutmayı sürdüreceğiz" diyor.
YEVMİYE İLE OYUN ORTAYA ÇIKARDIM
Renaldö, bana "Mami" dedi. Ben ona "Anan kurban olsun sana kuzum" dedim
Şimdi sözü Ümmiye Koçak'a bırakalım... O da kendi ifadesiyle 'Renaldö' ile olan macerasını anlatsın...
- Reklam filmi teklifi gelmeden önce Ronaldo'yu tanıyor muydunuz?
- Renaldö'yü tanımamak mümkün değil. Ama onun çok parası olması, çok meşhur olması ilgimi çekmiyordu, insanlara yardımcı olmasıyla ilgileniyordum. Bazıları onun için soğuk diyordu. Olur mu, dişiyle tırnağıyla kazıya kazıya buralara gelmiş.
- Teklif gelince ne hissettiniz?
- Telefon eden kişiye "Kurban olsun anan sana yavrum" dedim. Ama bana reklam teklifi çok gelmişti. "Benim çizgimi, kılığımı kıyafetimi değiştirmeyecekseniz, olur" dedim. Halkımı kandıramam güzel yavrum, çünkü halkım beni bugünlere getirdi. "Türk Telekom" dediler. Hemen kabul ettim. Telekom ama merak ediyorum, acaba ne diyeceğim? Sonra ekiple tanıştım... "Renaldö'yü çekeceksin" dediler. "Anaaaaa, yurtdışına mı gidecem?" dedim. "Böyle gidecem di mi yavrum, değiştirmeyeceksiniz beni di mi?" dedim. Söz verdiler. Sonra ürkmeye başladım.
- Niye ürktünüz Ümmiye Teyzecim?
- Dünya çapında tanınmış bir insan. Benim gibi mücadele etmiş, yokluktan var etmiş biri. Ya "Bu şalvarlı kadınla reklam çekmeyi kabul etmem?" derse... Sonra düşündüm, böyle derse bile bana üzülmeyeyim diye söylemezler. Kendi kendime gelgitler yaşadım. Meğer onlar her şeyi planlayıp, en son bana gelmişler.
- Çekimler evde yapılmış, beğendiniz mi evini Ronaldo'nun?
- Ev ona göre çok güzeldir elbette ama bana göre benim evim daha güzel (gülüyor). Ben burada rahat ediyorum. Herkes rahat ettiği şekilde giyinsin, yaşasın. Benim rahat olacağım yer a handa böyle...
- Aranız nasıldı Ronaldo'yla?
- Resim çekinecek dendi. Geride duruyom. Bi sürüüü gazeteciler var, bi kalabalık, bi kalabalık. Ortam bana yabancı. Gittim yanına, onun koltuk altına kalıverdim. "Ana eğil öpem bari kuzum" dedim. Anlamadı. İşaretle eğil eğil dedim. Sarıldık. Bana "Mami" dedi. "Anan kurban olsun sana kuzum" dedim. Sonra ayağımın altına bir takoz koydular, resim çekindik. Ben insanın iç güzelliğine bakıyom yavrum, onu gördüm ben. Biz Renaldö oğlumla gözlerimizle anlaştık. Derler ya, elektrik aldım deyi... Sanki özlediğim evladımdı. Etrafındakilerin çoğu ona sahte gülücüklerle yaklaşıyo, o sahteleri sevmiyo, gerçekleri seviyo... Elimi tutuyordu, ona neler anlatıyorum, o da bana... "Ahhh deyom, bir bilsem deyom, sen anlasan benim anlatıklarımı kurban olduğum deyom" Ama gözlerle anlaştık.
"Renaldö'nün şu kadar süresi var, şu dakika çekim yapılır, bu kadar şunu söyleyecek" dendi. Elinde kronometre var birinin. Saniye şaşırtmıyo... Benimle de uzadı. Ama dinlemedi menajerlerini. İşin içine duygu girince profesyonellik kalmadı. Ben ona "Oğlum, kuzum" deyince, "Mami" dedi, anlaştık. Ne kadar paran olursa olsun, ne kadar yükseklerde olursan ol içinde insanlık duygusu varsa, onu da karşıya verebiliyorsan, insansın. Gözümde o kadar çok büyütmüştüm ki, oysa öyle değilmiş, benim gibiymiş. Hayal etmek çok güzel ama hayalperestlik kötü...
- Ne farkı var sizce?
- Hayal ederken, kendini tanıyıp, hedef belirlersin. O hedefe ulaşmak için hayal kurarsın. Ama o arada hayaline kavuşmak için çok çalışacaksın, merdivenleri ağır ağır çıkacaksın yavrum. Hayat zor, köyde, dağda, bayırda her yerde zor. Nerede olursan ol, zor. Büyük şehirlerde daha zor elbet. Rahmetli anam, "Büyük ekmeğin bezesini büyük alırsın" derdi.
- Milyonların izleyeceği bir reklam filminin yönetmek korkutmadı mı sizi?
- Yooo. Ama Renaldö oğlumu tanımadan önce çok korktum, beni incitecek bir şey söyler mi diye... Çünkü Türkiye'de geçmişte çok karşılaştım bu durumla. Toplum olarak önyargılarımız çok. Bu önyargıları kırmak için yıllarımı verdim. Yalova'ya tiyatro grubuyla gittiğimizde lüks bir otelde, temizlikçi diye kapıdan kovulduğumuz oldu. Niye, şalvarlıyız diye... İnsanlık sadece görünüşle anlaşılmaz. Bunun gibi çok olay yaşadım. Görünüşe önem vere vere yıllardır bir yere gelemiyoz. Görünüş nedir ki? Bırakın bunları, kafamızı geliştirelim.
YAPIMCI BENİ DOLANDIRMIŞ
- Film aşamasına geldiğinizde köyün epey güvenini kazandınız sanırım... Ödül de aldınız...

- Evet o aşamaya gelince bir sürü şey değişmişti köyde. Yün Bebek filminde herkes destek oldu. Kocalar eşlerini getirdi, "Benim hanıma da bir rol yazıver" diye. Gündüz bağ bahçede çalışıyordum, gece senaryoyu yazıyordum. Kara kalemle yazarım ben. Defterler gitti bir sürü. Bakın o kalemi, defteri almak da bana bir külfet. Filmi yurtdışına gönderirken yevmiye paralarımı kullandım.
- Film ödül alınca para kazanmışsınızdır?
- Hayır. Film iki sene TRT'de yayınlandı, oradan da para kazanmadım. Çünkü yapımcı beni dolandırmış... Bana bir kağıt imzalatmışlar. Mahkemeliğiz şimdi. O film benim hayallerimdi. 2005 yılından beri mücadele ettiğim bir şeydi. O değil de taaaa Amerikalardan ödül almışım sonradan haberim oldu. Bilsem, her şeyimi satar, ödülü almaya giderdim oraya (gözleri doluyor). Tekrar film çekeceğim. Yine ödül alacağım, belki Oscar'ı... Neden olmasın? Bakın ben Renaldö filmi çekeceğimi de düşünmezdim, hayal kırıklığı yaşamam, kamçılanırım.
ÇOCUK, ANASI ŞALVARI ÇIKARINCA ZEKİ OLACAK SANIYOR
- Hayallerin gerçekleşmesi güzel değil mi?
- Yaşadıklarım hayat okulu. Orada ne tahta var, ne kalem, ne silgi. Altın uçlu kalem var. Altın uçlu kalemle bir şey yazıldı mı, o silinmez. Kalıcı! Onun için o günden bugüne kadar tek hedefim kadınların bilinçlenmesi. 15 yıl önce tiyatroya başladığımda hedefim Mersin'e kadardı. İçimden bir ses, "Sen bu şekilde gidersen, dünya duyacak" diyordu ama o sesi ben bile zor duyuyordum. Kadınlara diyorum ki, "Kurban olduklarım kendinizi tanıyın, inadınızı iyi yönde kullanın" Hep kolayı seçiyoruz be yavrum... Zencirin halkası ol. Çıktığın köyü unutma.
- Köyde yaşayan kadınlar üzerinde çok etkiniz oldu. Nasıl hatalar yapıyorlar?
- Çocuk geliyo annesine, okulda toplantı var, "Lastik ayakkabı, şalvar giyme, saçını aç" diyor. Çünkü annesine saygı duymuyor. Aynı çocuk annesine ödev soruyor, kadın "Ben bilmem, babana sor" diyor. Çocuk birinci sınıfta, bilmeyecek ne var? Boyama yapacak! Bunu babasına niye gönderiyorsun. Gönderirsen, seni küçümser. Çünkü çocuk anası kılık kıyafetini değiştirince zeki olacak sanıyor. Ne kadar yanlış! Halbuki ödevine yardım edebilse, anasını akıllı bilecek. Toplumun temel sorunu bu. Oğlanı da, kızı da ana yetiştiriyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.