Pazar 25.06.2017
Son Güncelleme: Pazar 25.06.2017

Tutkumun peşinde 15 pasaport eskittim

Spor yorumcusu ve yazarı Ömer Üründül spor tutkusunun peşinde dünyayı dolaşıyor. Onu bir gün Afrika’da ertesi gün Anadolu’nun bir şehrinde görebiliyoruz. Her önemli karşılaşmayı yerinde izleyen, gerektiğinde özel uçakla maçlara yetişen Üründül aynı zamanda bir holdingin yönetim kurulu başkanı

İnşaat, enerji, gıda, eğlence alanında faaliyet gösteren bir holdingin yönetim kurulu başkanı olsa da daha çok spor yazarı ve yorumcusu olarak tanınıyor. Dokuz Dünya Kupası, sekiz Avrupa Şampiyonası ile dört olimpiyatı yerinde izleyen Üründül en son Göztepe-Eskişehir maçı için Antalya'ya gitti. İstanbul'a dönüp ayağının tozuyla Roland Gaross finallerini izlemek için Paris'e uçtu.
Üründül'ün bu tutkusu aslında genetik. Dedesi sıkı Beşiktaşlı, babası Sedat Üründül Fikret Arıcan hayranlığıyla sıkı Fenerbahçeli. O babasının izinden gitmiş ve Fenerbahçe'ye gönül vermiş.
Spor merakı bir açılıma da neden olmuş: 1986 Meksika Dünya Kupası'nda gazetecilerle aynı otelde kalınca köşe yazarlığı serüveni başlamış. İlk yazısını "Sakaryaspor-Sarıyer karşılaşmasının yazısını telefon kulübesinden 10 jetonla yazdırdım" diye anlatıyor. Çeşitli gazetelerde yazarken peşinden televizyon yorumculuğu gelmiş. Bu noktada TRT'nin yerinin ayrı olduğunu belirten Üründül, milli yorumcu olarak halkın ilgisinden oldukça memnun.
Söyleşimizde spor tutkusuna bir kez daha şahit oluyoruz; saat 11'de odasındaki büyük ekranlı televizyonunda futbol maçı izlerken buluyoruz Üründül'ü.
- Tutkunuzun peşinden gitmeye nasıl karar verdiniz?
- Küçüklüğümde radyodan dinlediğim maçları hayalimde canlandırdığım bir dünyam oldu. Babamdan genetikti aşırı spor merakı. Babamı da şöyle anlatayım: Hollanda ve Belçika'da düzenlenen 2000 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası'nda 25 maçı beraber izledik. O zaman 81 yaşındaydı ve bir kez bile 'Yoruldum' demedi. Günlerimiz böyle geçerken bir abim, insanın aile ve iş hayatıyla birlikte sevdiği bir hobisiyle uğraşmasının önemine dikkat çekince hobimin peşinden giderek spor karşılaşmalarını yerinde izlemeye karar verdim.
- Bunun için belli bir bütçeye sahip olma şansına da sahipsiniz...
- Gereksiz şeylere para harcamam. Kimi zengin vardır milyon dolarlarla kumar oynar kimi ziynet eşyaları alır. Ben ailemle sevdiğim şeylere para harcıyorum.
YILDA EN AZ BEŞ KEZ İSPANYA
- Bu tutkunuzda ilk sıralara hangi branşlar girer?
- Futbol ilk sırada. Sonra basketbol ve tenis. Diğerleri ise eşit derecede. Ama babamı çok kez dünya güreş şampiyonalarına götürmüşümdür. Amerika'da en az 25 NBA maçı izlemişimdir. Mücadele, heyecan ve keyif veren karşılaşmalara giderim.
- Hobinizin peşinde kaç pasaport bitirip, kaç dünya turu yapmışsınızdır?
- Oooo.... Saymadım ama 15 pasaport eskitmişimdir. 35'imden sonra tutkumun peşinden gitmeye başladım. Bugün 68 yaşındayım. Her yıl 20'den fazla yurtdışına gidiyorum. Bunun en az beşi İspanya'ya. Son şampiyonlar ligi yarı finaline Real Madrid-Atletico Madrid maçına gittim. Ertesi gün sabah da Monaco'da Juventus maçını izledim. İstanbul'a döner dönmez de Erzurumspor- Gümüşhanespor'un ve Bornova Stadı'nda oynanan Göztepe-Boluspor play-off karşılaşmalarına gittim.
- Peki hangi takım taraftarısınız?
- Fenerbahçeliyim. Ama objektiflikten şaşmadım. O nedenledir ki milli yorumcu deniyor bana.
- Bu kadar seyahatte eminim ilginç anılar biriktirmişsinizdir...
- 2014 Brezilya Dünya Kupası'nda maçların oynanacağı şehirler birbirine o kadar uzaktı ki... Uçaklarda yer yok. Maçlara yetişmem mümkün değil. Özel bir uçak kiralayarak yetiştim. Görevimin olmadığı gün oğlumla bir Amazon şehri olan Manaus'a gittik. Rio'dan dört saat uzaklıktaki bu yerde maçı izledikten sonra döndük. Büyük yorgunluktu ama hiçbir maçı kaçırmadık..
KENDİMLE YÜZLEŞTİM
- Tehlike atlattığınız anlar oldu mu?
- Güney Afrika'daki Dünya Kupası'nda (2010) tek yorumcudum. Değişiklik oldu ve Brezilya-Hollanda maçı plana uymadı. Maça gitmem gerekiyor. Küçük oğlumun büyük uğraştan sonra bulduğu uçakla Port Elizabet'e maça gittik. Ama ertesi gün de 800 km uzaklıktaki Cape Town'da İspanya-Almanya maçı var. Özel uçaklar dolu. Arabayla yetişmek mümkün değil. Oğlum bu kez de küçük ve pervaneli bir uçak ayarladı. Hava soğuk, iki bavulumuz var. Pilot kapıları açtı ufacık bir şey; ikinci bavul sığmıyor. Burnuma değecek şekilde ikinci bavulu da sığdırdı. Kokpit felaket, çatal bıçak takımı gibi levyeler falan... Pilot yolculuğun 2.5 saat süreceğini söylemez mi? Kafamdan kaynar sular döküldü. Çocuğum yanımda ya, 'Ben ne yapıyorum' diyerek kendimle yüzleştim. Uçak havalandı içerisi buz gibi... 'Donacağız herhalde' dedim. İkinci montları sardık üzerimize. Uçak inince bunu da başarmanın keyfini hissettim.
- Masraflarınızı kendiniz mi karşılıyorsunuz?
-Tabii ki kendim karşılıyorum. Karakterim icabı bir şey yapılacaksa en iyisini yapmaya çalışırım. Ama bu hobim olsa da çoğu kişiden daha profesyonelce yapıyorum. Görevimin dışında sabahtan akşama kadar değişik branştaki tüm karşılaşmaları izliyorum. Yorgunluktan perişan olsam da günümü böyle geçiriyorum.
- İşinize zaman ayırabiliyor musunuz?
- Ekip çalışmasına inanırım. Çok organize ve kuvvetli bir çalışma grubumuz var. Aksi halde hobimi çok sınırlı yapabilirim.
- İşadamısınız ama büyük ekonomi toplantılarında da pek görmüyoruz...
- O tarz toplantılara ekibimden katılım olur. Ekibim olsa da holdingi tek başıma yönetiyorum. 35'inden sonra tutkumun peşinden gidip bu seviyelere gelmek kolay değil.
- Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- 'Nasıl bir adamsın, bu kadar maça gidiyorsun' diye çok şaşırıyorlar.
- Aklınızda hangi karşılaşmalar kaldı?
- Kendimi kaybettiğim maçlar oldu; Senegal'le oynadığımız yarı finalde İlhan Mansız'ın attığı golden sonra stüdyoya gelene kadar hiçbir şey hatırlamıyorum. Beynim gitti sanki... 2008'deki Hırvatistan'la oynadığımız maçta; 120. dakikadaki golden sonra da kendimi kaybettim. Bir de Çek Cumhuriyeti'i maçında; kaleci Volkan kırmızı kart görmüş, kaleye Tuncay geçmişti. 'Yürü Nihat' diye bağırmışım. Ardından da gol gelince yine kendimi kaybettim.
- Kulüp yöneticisi olmayı düşünüyor musunuz?
- Bu tarz şeyleri sevmem. Süleyman Seba'ya çok saygı duyar ve severdim. Beşiktaş taraftarı ona bile küfretti. O maçta ağladım. Efsane başkana bile küfrediliyorsa bu ülkede bu işler yapılmaz.
EV ERKEĞİYİM
- Spor tutkunuza aileniz ne diyor?
- Evime aileme çok değer verir her şeyi paylaşırım. Birlikte özel seyahatlerimiz olur. Onun dışında ev erkeğiyimdir.
- Eşinizle maçlara gider misiniz?
- Eşimle gittik ama çok sevmediği için futbol maçından zevk almıyor. El Clasico'ya götürdüm. Ronaldo, Messi oynuyor... O hep saatine baktı. Ama tenisi birlikte izliyoruz.
- Sanata ilginiz nasıl?
- Müzikten ikmale kalmıştım lisedeyken. Resim hiç yapamam. Tabii ki eşimle gidiyorsam sergilere müzelere giderim. Eşim ve çocuklarıma uyar keyif alırım...
- Afrika'da konser olsa gider misiniz?
- Spor, iş ve aile dışında gitmem.
- Bu kadar spor tutkusu içinde siz spor yapıyor musunuz?
- Tenis oynuyordum. Maç uğruna ayağımı kırdım; 2009 Ukrayna-Türkiye özel maçıydı. Maçı anlattığımız yer öyle ilginçti ki atlayıp çıkmak zorunda kalıyorduk. Maç bitti. İnerken ayağım bir takıldı, kendimi ambulansta buldum. Kalça kemiğim kırılmış. Böylece çok sevdiğim tenisi bırakmak zorunda kaldım. O günden sonra açık havada altı kilometre kadar yürüyüş yapıyorum.
- Hayat felsefeniz nedir?
- Dürüstlük... Attığım her adıma çok dikkat ederim. Başımı yastığa rahat koymam önemli. Babamın da nasihatidir; "Devlete karşı hiçbir yanlış yapma. Cazip görünen şeylerin faturası gün gelir 20 sene sonra karşına çıkar." Hiçbir şekilde bir açığım yoktur. İstihdam sağlarım. Kimseyle husumetim olmaz. Dürüstlük ve bu felsefe psikolojik rahatlık sağlıyor. İnsanlara yardım etmeye çalışıyorum. Çünkü hayat ve para yalnız benim değil. Bunlar anlatılmaz ama ihtiyaç sahiplerine yardım ederim. Aileme yaptığım harcamalar kadar yardım yaparım. Bir bütçem vardır bu konuda. Bu yardımların hayır dualarıyla ayakta kalıyoruzdur.
ÇOCUKLARIMLA DA ÇALIŞANLARIMLA DA TARTIŞMAM
- Çalışanlarınızla spor tartışması yapar mısınız?
- Çalışanlarımla böyle tartışmalara girmem. Ama aralarındaki spor tartışmalarını dinlerim. Ama muhasebemizin başında hasta Trabzonsporlu arkadaşımız takımı yenildiği zaman suratı beş karış gelir. Başdanışmanım hasta Galatasaraylı. CEO'm ise Fenerbahçeli.
- Çocuklarınız...
- Onlar Galatasaraylı. Büyük oğlumun dayısı hasta Galatasaraylı. Abileri nedeniyle kardeşleri de Galatasaraylı oldu. Demokratik bir aileyiz; karışmadık.
- Evde minik tartışmalar oluyordur...
- Benimle bu tür tartışmaya girmezler. Alay etme tavırlarına sinirlendiğim için bu saygısızlığı yapmazlar.
- Ölçüsünde bir hoşluk güzellik olmaz mı bu minik takılmalar?
- Esprisiyle tamam ama dalga geçmeye, alay etmeye kızarım... Mesela özellikle sosyal medyada neler yazılıyor neler...
- Sosyal medya kullanıyor musunuz peki?
- Babam Ata İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı ve çok önemli bir işadamıydı. Büyük projeler yapmış büyük bir insandı. Odasını hala muhafaza ediyorum. Cep telefonları çıktı ama almadı. "Oğlum ben ya buradayım ya da evimdeyim. Telefonum belli" dedi. Böyle bir adamdı. Bu yönü de genetik galiba. Bir yıl öncesine kadar normal bir telefon kullanıyordum, şimdi akıllı telefon aldım. Yanımda telefonuyla oynayanları, sosyal medyayla haşır neşir olanları anlamıyorum. Ruh sağlığını bozar.

Bugün neler oldu? (25.06.2017)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.