Pazar 22.10.2017

Vamp kadının ekmek kavgası

Hayat kavgasına erken başladı. Çocuk işçi olarak tekstil atölyelerinde çalıştı. İlk aşkı sinema oldu. Attı kendini Yeşilçam dünyasına. Bir gün saçlarını sarıya boyattı ve başladı macera. Yeşilçam’ın vamp kadınlarından Suzan Avcı, kötü kadın tiplemeleriyle kendi efsanesini yaratmış özel oyunculardan biri. Oynadığı rollere tezat bir hayat süren Avcı Antalya Film Festivali’nin Onur Ödülü alan sanatçılarından

Öğretmen olmak istiyordu. Olsa bugün onu, yetiştirdiği öğrencileri alkışlayacaktı. Ama olamadı. Yolu, erken yaşta büyüsüne kapıldığı sinemayla kesişti ve oyuncu oldu. Yıllar içinde 367 filmde oynadı. Yeşilçam'a damgasını vuran kadınlardan biri oldu. Dün onu 54. Uluslararası Antalya Film Festivali'nde filmleriyle büyüyenler alkışladı. Çünkü festivalde Onur Ödülü aldı.
Suzan Avcı, sinemamızın hakkı sonradan teslim edilen oyuncularından biri. Yeşilçam'ın iyilerle kötülerin net bir şekilde ayrıldığı filmlerinde 'kötü' tarafta yer buldu kendine. Fettan, yuva yıkan, cilveli, arzulanan... İyi ve namuslu kadın algısının dışında kalan ne kadar kadın rolü varsa oynadı. Yeşilçam'ın vamp kadınlarından biri olarak nam saldı. Zamanla bir efsaneye dönüştü. Lakin pek bilinmese de oynadığı rollere tezat bir kişiliği ve yaşamı oldu.
30 Kuşağı'ndan Suzan Avcı. Ki o kuşaktan olup da fark yaratmayan var mı, bilemiyorum. Bursa'da doğan Avcı altı yaşında babasını kaybediyor, sonra annesi ve kardeşleriyle zorlu bir hayat mücadelesi veriyor. Dokuz yaşında Tayyare Sineması'nda Edison'un hayatını anlatan bir film izliyor ve işte o an sinemaya gönlünü kaptırıyor. Sinema böylece ilk aşkı oluyor.
Sonra aile İstanbul'a taşınıyor. Avcı da annesiyle birlikte ekmek kavgasının içine atılıyor. Tekstil atölyelerinde çalışmaya başlıyor. Ama bildiğiniz çocuk işçi olarak. Çünkü yaşı o zamanlar 12 bilemediniz 13...
O çocuk yaşında ve giriştiği sert hayat kavgasında nefes aldığı, sığındığı limandır sinema. Arkadaşları izledikleri filmleri anlattıkça içi ürperir. Pazarları da arkadaşlarıyla sinemaya gider. Sinema mecmualarını okur. Artistlerin hayatını yakından takip eder.
O çocuk yaşında gazetede gördüğü bir ilan hayatının dönüm noktalarından biridir. Metin Erksan film çekecektir ve 13-14 yaşlarında esmer bir kız aranmaktadır. İşte o ilandaki telefonu araması ve role talip olmasıyla başlar her şey. Çünkü kendi kabuğunu kırmak için attığı ciddi bir adımdır bu. Gider filmcilerle görüşür, rolü de kapar. Ama annesinden izni koparamaz. Oyuncu olmak pek matah bir şey değildir annesinin nazarında. Fakat Avcı kendi potansiyelini görür bu hamlesiyle. Vardır onda bir ışık...
Erken yaşta evlenip İzmir'e yerleşse ve çocuk sahibi olsa da sinema ilk aşkıdır. Zamanla depreşir bu aşkı. Yine bir dergide gördüğü bir duyuruyla sinema için ikinci hamlesini yapar. Yıldız Mecmuası güzellik yarışması düzenleyecektir, katılım çağrısı yapmaktadır. Kararını verir. Katılacaktır o yarışmaya. Katılır da, üçüncü olur. Fakat önünde kırmızı halılar serilmez. Film teklifleri yapılmaz...
Suzan Avcı sinemada kapı aralayamayınca tiyatroda şansını demeye karar verir. Önce Muammer Karaca Tiyatrosu, sonra Toto Karaca'nın tiyatrosu... Çocuğu olduğu için turneye çıkamaz ama turnelere çıkacağım deyip oyunlarda oynar. Zaten efsanesi de önce sahnede başlar.
Kim Novak modasının olduğu yıllar. Çılgın Yenge oyununa hazırlanırken Alev Sururi'nin "Suzan'ı sarışın yapalım" demesiyle kuaföre gidilir ve Avcı sarışın olarak çıkar oradan. Sahneye çıktığındaysa flaşlar patlamaya başlar. Olağan olmayan bir durum vardır. Avcı ne olduğunu çok anlamasa da aslında Suzan Avcı efsanesi başlamıştır. Sahnedeki sarışın hali öyle bir etki yapar ki film teklifleri de gelmeye başlar. Ve sarışınlığı ile sinemanın kapısı ardına kadar açılır. Artık Suzan Avcı Yeşilçam'ın zorlu dünyasında mücadele edecektir.
Peşi sıra gelen filmlerde ona biçilen 'kötü kadın' rolleridir. Neriman Köksal'ın tahtını sallar. Üç-beş filmde iyi ve namuslu kadını oynasa da genelde baştan çıkaran, arzulanan, cilveli, entrika kuran kadınları oynar. Oyunculuk skalası geniştir. Bir filmde başka diğer filmde başkadır seyircide uyandırdığı duygular.
Kötü kadın rolleri ona emanet edilmiştir ama Erol Taş gibi seyirci tarafından hırpalanmaz. Birkaç tatsız vukuatın dışında genelde seyirciden saygı ve sevgi görür.
En çok Türkan Şoray ile karşılıklı oynamayı sever, Neriman Köksal'ın tahtını sallasa da gün gelir anne-kızı oynarlar. Karşılıklı oynamadığı Yeşilçam aktörü yok gibidir. Kamera çalışmaya başlayınca fettandır, cilvelidir, entrikacıdır ama kamera stop dedikten sonra insanlarla, oyuncu arkadaşlarıyla, yönetmenlerle hep saygılı bir ilişki kurmaya özen gösterir. Ama Yeşilçam dünyasında var olmak, var olduktan sonra da ayakta kalmak zordur. Hele hele bir kadın için. Arkasında Yeşilçam'ın yıldız kadınları gibi güçlü erkekler yoktur. Tek başına mücadele eder. Ama güçlü bir kadındır. Güçlü olmasının sebebiyse ekmeğinin peşinden koşmasıdır.
İyi bir dosttur Suzan Avcı arkadaşları için. Önem verir insanlara. Yeşilçam'da dostluğu da vefayı da yaşar. Şımarıklığı pek sevmez, birkaç filmde oynayıp kimyası değişenlerdense uzak durur. Kafası atınca sert tepkiler verdiği de bilinir. Arka arkaya filmler çeken Avcı, kariyeri boyunca 367 filmde oynar. Dikkatle bakınca her rolünün bir öncekinden farklı olduğu görülür.
Yeşilçam 80'lerde pırıltısını iyiden iyiye yitirirken o da elden geldiğince tutunmaya çalışır. Ama bir devrin kapanma yenisinin açılma vaktidir. Bu yeni açılan devirde Yeşilçam'ı hırpalamak geçer akçedir.
Ama 90'larda özel TV'ler bol bol Türk filmi oynatmaya başlayınca başka bir kuşak onu bağrına basar. Filmlerde oynadığı kötü kadına indirgenen karakterlerin içindeki cevher keşfedilir. Suzan Avcı'nın o cevheri nasıl iyi yorumladığı anlaşılır. Hakkı da yavaş yavaş teslim edilmeye başlanır. 2000'ler de o artık onu TV'de oynayan filmlerde keşfedenlerin de efsanesidir. Gerçekten Elia Kazan'ın teklifini kabul edip Hollywood'a gitmiş olsaydı kimleri tahtından edeceği üzerine yorumlar alıp başını gider...
Avcı genç yaşta yitirdiği oğlunun yasını tutar uzun zaman. İçine kapanır. Ama tam da onun içine kapandığı dönemde yeniden efsaneleşmiştir.
Ömerçip filminde oynadığı kötü kadın karakterlerinin ironisini yapan bir rolle karşımıza çıktığında alkışlar onun için çırpmaktadır. Sonrasında bir bir gelen onur ödülleri.
2004'te Uçan Süpürge Film Festivali'nde Onur Ödülü'ne değer görülür, "Sadece yıldızların var olduğu bir dönemde yan rollerde, 'ikinci' kadın olarak başladığı sinema serüveni boyunca 'kötü kadın'ın da 'yıldız' olabileceğini gösterdiği" için takdim edilir bu ödül ona. Geçen yıl Uluslararası İstanbul Film Festivali tarafından onurlandırılır. Dün de 54. Uluslararası Antalya Film Festivali'nde sahneye çıktı Suzan Avcı ve Onur Ödülü'nü aldı.
Yazar Murathan Mungan, geçen yıl İstanbul Film Festivali'nde bir araya gelip güzel bir sohbet gerçekleştirmişti. Avcı hem hayatını hem de sinema macerasını anlatmıştı. Sohbetin sonunda Mungan Avcı'ya dönerek "Gözleri yıldızlarda ve beyazperdede kalmış bir çocuk olarak bir kez daha Suzan Avcı'ya teşekkür ederim" demişti. Biz de teşekkür ederiz Suzan Hanım her şey için!

BONO SİSTEMİNİ PROTESTOSU HÂLÂ DİLLERDE
Yeşilçam'da bonoyla işlerin döndüğü zamanlarda elinde biriken ödenmemiş bonolardan bikini yapar ve üzerine geçirir, röportaj verir ve isyan eder. Bonoları ödemeyenler arasında namlı yapımcılar vardır. Adınızı açıklarım diye sitemle karışık tehdit eder. Ama asıl derdi bono sisteminin saçmalığıdır.
Bugün olsa ayakta alkışlanacak bu zekice protesto çok ses getirmez Yeşilçam dünyasında. Ama yıllar geçer onun bu protestosu o gün çok da ses çıkarmayanlar tarafından anlatılır durur. Yüzlerce filmde oynamasına rağmen öyle sanıldığı gibi zengin bir hayat da sürmemiştir Suzan Avcı. Ayağını yorganına göre uzatmasını bilir. Evini geçindirir, çocuklarını okutur.
HOLLYWOOD'U REDDETTİ
Bir gün ünlü yönetmen Elia Kazan gelir karşısına oturur ve onu Hollywood'a götürme vaadinde bulunur. Avcı da "Kaç para vereceksin?" der. Kazan şaşırır, ne de olsa ünlü bir yönetmendir ve bu tür teklifler karşısında "Tabii" denilmesine alışıktır. "Ertesi gün bir daha buluşalım" der Kazan. Ama Avcı Kazan'ı pinti görmüştür bir kere ve ikinci gün buluşmaya gitmez.
Böylece Yeşilçam'da yoluna devam eder. Ama Kazan peşine bırakmaz bir yıl sonra tekrar teklifini yapar. Suzan Avcı yine parayı sorar, Kazan "Dik kafalısın" der. Avcı ise "Dik kafalı değilim. Bakmakla yükümlü olduğum ailem var. Hakikat bu" der. Dedik ya sinema onun için bir aşk olsa da o nihayetinde ekmek kavgasının içindedir.
Gün gelip birçok Yeşilçam yıldızı gibi sahneye çıkması da bu yüzdendir.
KIZIM SENİN HİÇ Mİ AKLIN YOK?
Türkan Şoray ile Suzan Avcı iyi dostlar. Birçok filmde de oynadılar. Tabii bu filmlerde Şoray iyi kadın Avcı da kötü kadın rolünde. Bir gün ikisi bir filme gidiyorlar sinemaya. Seyirciler görüyor. İçlerinden bir kadın şaşırıyor ve gelip Türkan Hanım'a "Senin hç mi aklın yok, bununla dolaşıyorsun?" diyor. Ortalık buz kesiyor.
Türkan Hanım da bu çıkışa içerliyor ve sakince kadının yanına gidip o kendisine çıkışan kadın seyirciyle tatlı tatlı konuşuyor. Suzan Avcı'nın filmlerde rol yaptığını aslında iyi bir insan ve dostu olduğunu anlatıyor. Kadın seyirci utanıyor ve gelip Suzan Hanım'dan özür diliyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.