Pazar 29.10.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 28.10.2017

Bir güvercin vurdu, çevreci oldu

40. yılını kutlayan Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF Türkiye) kurucularından Nergis Yazgan, tutkulu bir avcı olan babasına bir tepki olarak doğa korumacılığı seçmiş. Onun çevrecilik serüveni babasıyla gittiği bir avda vurduğu güvercinin son bakışında gizli

Dünya sahnesinde geçirdiği 70 yıl, yaşama coşkusunu, varoluş neşesini bir gram bile eksiltmemiş... Hiperaktif çocuklar gibi anlattığını yaşıyor. Zaman zaman oturduğu sandalyeden ayağı kalkarak devam ediyor anlatmaya. Saçlarının beyazını bir yaşanmışlık bayrağı olarak taşıyan, hayatta da aynada da makyaja ihtiyaç duymayanlardan. Maviye çalan gözlerinde karşısındakine dinginlik aşılayan bir ışıltı var...
40 yıldır, gün geçtikçe endüstrisi, ekonomisi büyüyen Türkiye'ye "Bu süreçte aman doğadan geldiğimizi unutmayalım" bilincini aşılayan Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF-Türkiye) kurucularından, oluşumun uzun yıllar başkanlığını ve genel müdürlüğünü yapan, halen yönetim kurulu üyesi Nergis Yazgan karşımızdaki...
Bebek'te çok özel bir evde yaşıyor Yazgan. Sırtını tarihi İpar Korusu'na yaslamış bu maket gibi ev, hindi kümesleri ve köpek kulübeleriyle çevrelenmiş. 1900'lerin başında kalma, üçgen çatılı bir Fin evi! İçeri girer girmez rahatlatıcı bir ağaç kokusu duyuyoruz... Yazgan daha ilk adımda yaşadığı evin hikayesiyle şaşırtıyor bizi. Almanya'da eğitim alan, Galatasaray Lisesi mezunu babası Şadi Bey, 1947 yılında Bebek sahilinde villa tarzı ahşap bir ev yapmayı düşünürken, Finlandiya'dan İsrail'e yardım için gönderilip gümrüğe takılan iki ahşap Fin evini şans eseri satın alıyor. Sökülüp takılan, birbirine geçmeli ahşap parçalardan oluşan evler bunlar.
SOLUCANLARLA OYNARDIM
Sandıklarla Bebek'e getirilen evlerin montajı üç ay sürmüş. Evlerden biri yıllara yenik düşerek yerini bir apartmana bırakmış. Ama Yazgan, yaptığı ufak tefek tadilatlarla hâlâ diğer evde yaşamayı sürdürüyor. Yazgan'ın hayatında ve genlerinde çok farklı kültürlerin izleri var. O 10 yaşındayken vefat eden annesi Alman... Dede Erzincan-Eğinli. Bir de ablası var. Yazgan Ankara'da dünyaya geliyor. Ama bir yaşında İstanbul Bebek'e yerleşiyorlar. "Bahçemiz Bebek parkına kadar uzanıyordu" diyor. Dolayısıyla çocukluğu bahçelerde, denizle iç içe, İstanbul'un bozulmamış bitki ve hayvan âleminin göbeğinde geçmiş. Solucanlarla, yılanlarla da oynamış...
KENDİMDEN NEFRET ETTİM
Nergis Yazgan'ı doğa korumacılığa götüren süreç ise 104 yaşında vefat eden babası Şadi Bey'le yaşadığı bir olayla gelişiyor. Şadi Bey başarılı bir mühendis olmasının yanı sıra Türkiye'nin önde gelen avcılarından biri. Şadi Bey, eskilerin tabiriyle 'erkek gibi yetiştirdiği' ve "Oğlum" diye hitap ettiği Nergis Hanım'ı da küçük yaşlarından itibaren hep ava götürmüş. Belgrad Ormanı, Büyük Çekmece o dönem sık gittikleri av alanlarındanmış. Önce babasının avladığı hayvanları toplamakla başlayan süreç, Nergis Hanım'ı başarılı bir nişancılığa kadar götürmüş. Ama 15-16 yaşlarındayken yaşadığı bir deneyim, onun için bir dönüm noktası olmuş: "O zamanlar Belgrad Ormanı'nda avcılık serbestti. Babam beni uygun bir noktaya bıraktı. O daha ileride bir yerlere gitti. Tahtalı güvercin ağır kuş olduğundan patırtılı uçardı. Üzerimden geçen bir tahtalıya ateş edip vurdum. Küt diye önüme düştü, ölmüştü. Sonra bir ikinciye ateş ettim, biraz ilerime düştü. Düştü ama oturuyor, bana bakıyordu. Sanki yaralanmamış da kendi isteğiyle konmuştu oraya. İşte ne olduysa o zaman oldu. O an kendimden nefret ettim, babamdan ve avcılıktan da."
GÜVERCİNE ŞİİR YAZDIM
Güvercin öldükten sonra yaşadıklarını hiç unutmamış. Sahne sahne her detayı hâlâ aklında: "Hayvan çok acı çekiyordu. Avda, bu durumlarda ya boynu çevrilip kırılır,ya sıkılır ya da av bıçağıyla kesilir. Gönlünüzden nasıl gelirse yani... Ruhumda fırtınalar esiyordu. Bu anlar hayatımın en büyük değişim dönemeci oldu ve bütün yaşamımı etkiledi. Tüfeği çalıların içine fırlattım, görmek istemiyordum bu çelik parçasını. Tüfek seslerinden babamın yerini bulup yanına koştum; ateş ediyor ve düşünüyordu. Yanında küçük bir güvercin yığını olmuştu. Üstüne atladım; Kızılderili usulü beraberce yere düştük. Avaz avaz bağırmaya başladım: 'Senden nefret ediyorum, avcılıktan da! Neden vuruyoruz bu hayvanları? Bize ne zararları var? Neden beni de kendin gibi katil yetiştirdin? Babam bana cevap vermeye, beni yatıştırmaya çalışıyordu. 'Kızım kendine gel, sakin ol. Canım bu bir spor, ata sporu, ne olacak yani, niye üzülüyorsun. Bak bu kadar çok var bunlardan!' diyordu." Bu olaydan sonra Nergis Hanım bir süre içine kapanıyor. Hatta vurduğu güvercine şiirler bile yazıyor: "Pılıyı pırtıyı toplayıp eve döndük. Yol boyunca hüngür hüngür ağladım. Babam için çok güzel bir av günü mahvolmuştu; ruhumda olanları pek anlamadı, geçer zannetti. O gün ve gece hiç odamdan çıkmadım. Yemek yemedim. Ve tahtalıya şiirler yazdım. Ondan ve vurduğum bütün hayvanlardan özür diledim. Bu şiirleri babamın evrakları arasında çok aradım ama bulamadım. Belki de saklamamıştı."
GAZETECİLİK DE YAPTI GALERİ DE İŞLETTİ
Şimdi filmi hızla ileri sarmanın vakti. Müthiş bir eğitim almış Yazgan. Ortaokulu Teksas'ta, liseyi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde okumuş. Paris'te gazetecilik eğitimi almış. 1970'lerde Milliyet gazetesinde gazetecilik deneyimi de olmuş. Başka özel şirketlerde de çalışmış ama uzun yıllar evinin hemen altındaki sanat galerisini işletmiş. Üç evlilik geçmiş başından. Bir kızı, bir torunu var. Çocukluğundan gelen doğa sevgisiyle 1970'lerin ortalarında dostlarıyla birlikte kurdukları Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın başına geçmiş 1980'lerde. En büyük icraatı ise Güney sahillerini mesken edinen Caretta Caretta kaplumbağaları için verdiği mücadele. Dönemin turizm anlayışının doğadan kopuk, sadece ranta dönük olmasıyla ciddi ciddi uğraşıyor Yazgan. Bu yolda anlı şanlı iş adamlarından "Yanlış tramvaya biniyorsun, yol yakınken in" gibi tehditler de alıyor, siyasilerden "Birkaç kaplumbağa için projelerimizden mi vazgeçelim" resti de!
DENİZDEKİ PLASTİK ORANI BALIKLARI GEÇECEK
Bugün yönetim kurulu üyeliği görevini üstlendiği vakıf 40 yaşında. Yazgan "Ne yazık ki çocuklarımız doğadan kopuk büyüyor. İnsanlar yaşadıkları sitelere, plazalara, evlere hapsolmuş vaziyette doğaya ait olduklarını unutuyorlar. Dünya bu kadar tüketimi kaldırmıyor" diyor.
Son olarak bir de uyarısı var Yazgan'ın: "Önümüzdeki yılların en büyük sorunu denizlerdeki plastik yığınları olacak gibi görünüyor. Tahminlere göre önlem alınmazsa 2050'de denizdeki balıkların ağırlığı kadar plastik birikecek denizlerde... Vakıf olarak önümüzdeki kampanyamız da bu konuyla ilgili olacak."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.